Avrupa Birliği (AB), halihazırda kendi içinde uygulamakta olduğu emisyon ticaret sistemini bir geçiş döneminin ardından 2026’da sınırda karbon düzenlemesi mekanizması ile ticaret yaptığı ülkeleri kapsayacak şekilde genişletmeyi planlıyor. Çin, AB ve ABD’de konuşulan sınırda karbon tedbirlerinin karşısında olduğu için bu konuda henüz sınır düzenlemeleri uygulamasa da, geçtiğimiz Temmuz ayında 32 milyon dolar değerinde 4.1 milyar tondan fazla karbondioksit salımı olan 2.225 enerji santrali ile emisyon ticaret sistemine geçtiğini duyurdu.
Bu esnada AB’de karbon gittikçe daha yüksek fiyatlanıyor. Sene başından bu yana karbon emisyonu hakkı fiyatlarının iki katına çıkmış olmasında, daha sıkı düzenlemelerin, gaz arzının kısıtlı olacağı beklentisinin ve kış için kömüre bağımlılığın etkisi sayılabilir. Morgan Stanley, karbon emisyonu hakkı fiyatlarındaki yükselişin Euro bölgesi perakende elektrik fiyatlarını Haziran ayına kadar %8 artırdığını ve enflasyona 23 baz puan eklediğini; karbon fiyatı 100 Euro’ya çıkarsa, perakende elektrik fiyatlarını %12 artıracağını tahmin ediyor. Karbon fiyatlarındaki artış doğal olarak üretim maliyetlerine ve tüketici fiyatlarına da yansıyacaktır. Alman Union Investment’ın Strateji Başkanı Michael Herzum, yeşil dönüşümün “40 yıllık dezenflasyon döneminin sona erdiği” argümanını kuvvetlendireceğini ifade ediyor. Yatırım danışmanı Desmyter de 2020’li yıllardaki enflasyonun sürdürülebilirlik, toplumsal ve kurumsal yönetişimi merkezine alıp “yeşil” olacağını ve bundan sonraki rejimin de “greenflation” (yeşil enflasyon) olarak adlandırabileceğini ifade ediyor.
Öte yandan, emisyon standartlarının sıkılaştırılması yeni bir teknolojik ilerleme dalgası yaratabilir. Yenilenebilir kaynakların yaygınlaşması elektrik üretim maliyetlerini kademeli olarak düşüreceğinden, karbon fiyatlandırmanın etkileri yıllar geçtikçe azalacak, yani yeşil enflasyon sonsuza kadar sürmeyecek. Ekonomik büyüme ve iklim değişikliğini azaltma konularına yoğunlaşan Londra merkezli uluslararası düşünce kuruluşu Enerji Dönüşümleri Komisyonu Yönetim Kurulu Başkanı, birçok gelişmekte olan ülke için yeşil enerjinin fosil enerjiden daha hızlı ucuzlayacağını belirtiyor. BloombergNEF’in tahminlerine göre de elektrikli araçlar 2025’ten başlayarak içten yanmalı araçların fiyat düzeyine gelecek.
Yeşil dönüşümün enflasyonist etkisini tartışırken, kritik madenler ve bunların rekor seviyelere gelen fiyatlamasını da değerlendirmek gerekiyor. Çünkü kritik madenler yeşil teknolojilerin gelişimi için gerekli olan altyapının elektrifikasyonu ve elektrikli araçların bataryaları açısından çok önemli bir pozisyona sahip. Morgan Stanley Yatırım Yönetimi Baş Küresel Stratejisti Sharma, düzenlemelerin madenlere, izabe tesislerine veya büyük miktarda karbon salan kaynaklara yapılan yatırımların maliyetini artırarak arzı azaltacağını; güneş ve rüzgâr enerjisi, elektrikli arabalar ve diğer yenilenebilir teknolojiler için gerekli olan bakır, alüminyum ve lityum gibi metal ve maden fiyatlarında artış getireceğini ifade ediyor. Yeşil dönüşüm kapsamındaki düzenlemelerin sıkılaştırılmasının kritik madenlere talebi artırıp arzı azaltarak yeşil enflasyona sebep olması da muhtemel.
Fiyat artışlarında pandemiden kaynaklı belli başlı etkileri de görmezden gelemeyiz. Karantina ve kısıtlamaların sebep olduğu arz ve tedarik aksaklıkları maliyetlerin artmasına sebep olmuştu ve hala oluyor. Ancak, birçok fon yöneticisi, araştırmacı ve ekonomiste göre daha yeşil bir gelecek oluşturmak için ihtiyaç duyulan düzenlemelerle gelen yeşil enflasyon, pandemiden kaynaklanan enflasyonun çok ötesine geçen bir boyutta ve çok daha uzun süreli olacak. Esasında hangi fiyat artışı ne kadar pandemiden ne kadar yeşil yatırım ve/ya yeşil dönüşümden kaynaklanıyor, bunu şu an ölçmek mümkün değil. Ancak, yeşil dönüşüme uyum için ne kadar beklenirse uyumun maliyetinin o kadar artacağını öngörebiliriz. Bu maliyet de düşük büyüme ve yüksek enflasyon şeklinde vuku bulabilir.
Bu yazı alıntıdır.