KamuYapay Zeka

Robot Lovot’a Neden Sarılmalıyız?

Mori Müzesi, Tokyo’nun rüküş mahallesi Roppongi Tepelerinde 2003 yılında kurulmuş bir modern sanat müzesi. Hayırsever iş adamı Minoru Mori tarafından Mori Kulesinin en üst katında açılan müze, birçok yönü ile dünyada ilkelere imza atıyor.

İlk olarak Mori, kurucusunun koleksiyonunu sergilemiyor. Müzede bir arşiv veya kalıcı sergi bulunmuyor.  Müze bir iş ve alışveriş merkezinin 52. katında bulunuyor fakat farklı girişi sebebiyle herhangi bir kalabalıkla karşılaşmıyorsunuz. Asansör yaklaşık 5 saniyede en üst kata ulaşıyor ve bütün bu işlemler büyük bir sükûnet içinde gerçekleşiyor.

Mori Kulesinin tepesine çıktığınızda üç sergi alanı ile karşılaşıyorsunuz. İlk sergi alanı her zaman Japonya’nın geleneksel sanat akımlarından gelen köklü bir sanatçıya ayrılıyor. Bizim ziyaretimiz sırasında bu serginin sahibi olan ünlü “The Great Wave of Kanagawa” eserinin sahibi Hokusai idi. Eserin önünde 40 dakikalık bir sıra vardı ve bekleyenlerin çoğu 60 yaş üzeri Japonlardı.

Diğer sergi ‘zamanın ruhuna’ göre kürate edilip her sene başında ziyaretçilere açılıyor. Biz zaten bunu görmek için gelmiştik ve hiç sıra beklemeden girdik. Son olarak, bütün Tokyo’ya kuşbakışı bakan odada, “Media Ambition Tokyo” adını verdikleri sergide son teknolojileri sergileyen deneysel alanlar yer alıyor. Bu sergide gördüklerimi büyük ihtimalle hayatım boyunca unutmayacağım.

Bu sene Connexions adını verdikleri  ‘zamanın ruhu’ sergisi, sosyal değişimler ve internet kullanımı üzerine çağdaş sanat eseri üreten 25-35 yaş arası sanatçılara ayrılmış.  Connexions sergisinin tanıtım metni günümüzün paradoksunu şöyle özetliyor:

“Teknolojik gelişmeler, günlük iletişim araçlarının kullanımından ekonomik aktivitelerin sürdürülmesine  kadar bir sürü işlemi daha kolay hale getirdi. Başta internet olmak üzere bir sürü teknolojik gelişme insanların birbirine daha fazla “bağlanmasına” sebep oldu. Fakat bunun yanı sıra, internet teknolojisi politik önyargılarla birleşince daha kapalı ve içe dönük iletişim ağları yarattı. Bu durum çağdaş toplumlarda yeni sınırların ve ayrımların daha görünür hale gelmesiyle sonuçlandı. İşte bu ayrımlar dahilinde, bağlamları (connexions) tekrar düşünmemiz gerekiyor. Bu sergide yer alan eserler şu üç ifade ışığında birbirine bağlanabilir: internet kullanımından vazgeçmemek, toplumu gözlemlemek ve bu ikisini birbirine bağlamak için gayret etmek. Sergide yer alan her eser toplumda olup bitenleri derinlemesine gözlemleyen sanatçıların günlük hayatta pek de fark etmediğimiz sosyal problemler, teknoloji kullanımı ile daha belirgin hale getirmeyi hedefliyor. Teknolojiyi deneysel sanatın ana merkezine koyuyor.”

Sergi, üçgen şeklinde bir bölmeye oturtulmuş devasa bir pembe kedi yerleştirmesiyle başlıyor. Eserlerin önünde fotoğraf çekilmekten hoşlanan Instagrammerlar’ın fotoğrafçıları ne kadar uğraşsalar da bu pembe filin tamamını kadraja sığdıramıyorlar. Sanatçı Iikawa Takehire “Mr Kobayashi, The Pink Cat” adındaki bu eser ile hakikatin hiçbir zaman sosyal medyada hakkıyla ifade edilemeyeceğine dikkat çekmeye çalışıyor. Iikawa bu eser ile “bilgi kirliliğinin son derece arttığı günümüzde bir meseleyi bütün hatlarıyla anlamanın zorluğunu düşündürtmeye çalıştığını” söylüyor.

Diğer bir eser ise hayali bir yapay zekâ seramik öğretmeninin insan öğrencisi ile yaşadığı aşkın video enstalasyonu. 1988’li sanatçı Hayashi Chiho’nun “Artificial Lover & True Love” adını verdiği eser hem esprili hem de erotik bir şekilde robot ile insan aşkını tekrardan düşünmemize neden oluyor.

Dikkatimizi çeken son eser ise Doi Itsuki, Ogawa Kohei, Ikegami Takashi, Ishiguro Hiroshi ve Justine Emard’ın 2016 yılında beraber hayata geçirdikleri “Alter” robotu projesi. 6 dakikalık bir videoda Alter adını verdikleri robotun hayata gelişini izliyoruz. Görünüşüne bakıldığında yarı bitmiş bir makinaya benzeyen Alter, insan duygusallığını hatırlatan hareketler yaparak bir ritim tutturmaya çalışıyor. Fakat sürekli algoritması ve yazılımı değiştiği için belli bir döngü yakalayamıyor, yani aynı bir insan gibi “kendini bulmaya çalışıyor”. Alter’ın farkı önceden belirlenmiş bir şekilde hareket etmek yerine çevreyi sezen sensörleriyle etrafında olup bitenleri o anda öğrenerek geliştirmesi. Dolayısıyla çevresinde fazla insan olduğunda daha fazla hareket ediyor, az kalabalıkta küçük mimikler yapıyor.

Connexions’u bitirdikten sonra Hokusai sergisine girmeyi bekleyen yaşlı Japonları geçip Mori’nin kültleşmiş Media Ambition Tokyo (MAT) sergisine dalıyoruz. Bu sene yedincisi düzenlenen sergi her sene en yeni teknolojik buluşları gerçek hayatta meraklılarıyla buluşturuyor. Bu sergi kapsamında Tokyo’nun çeşitli merkezlerinde teknoloji kültürünün şehir ölçeğinde uygulanmasının deneyselliği üzerine çeşitli eğitimler, konuşmalar, komedi gösterileri ve konserler düzenliyor. Hepsinin ortak amacı son model teknolojileri halk nezdinde ‘görünür’ ve ‘kabul edilebilir’ kılmak.

Mori müzesinin bu sergisine girmek bedava. Yani her sosyoekonomik arka plandan insan Japonya’nın 2020’de uzaya gitmesi planlanan uzay aracının maketini, son model ev robotunu, hologram teknolojisi ve yapay zeka örneklerini haftanın altı günü inceleyebiliyor. MAT’ın esas hedefi teknolojinin sonsuz potansiyelini şehir kültürünün geleceğinin bir parçası yapmak. Ama bunu üstten bakan bir şekilde değil, insanını kazanarak yapmayı hedefliyor. Bu nedenle serginin girişinde şöyle yazıyor:

“ArtSticker adlı uygulamayı indirin. Burada gördüğünüz ve sevdiğiniz sanat eserlerine küçük yatırımlar yapın. Sizin katkılarınızda yatırım yaptığınız eserlerin sanatçıları istedikleri şeyi üretebilsinler. Böylece sanat sizin paranız ile özgürleşsin. Görünürde küçük ama aslında büyük bir devrimin bir parçası olun.”  

Japonların aldıkları her şeyin karşılığını verme davranış biçimlerini bilmemize rağmen çoğu ziyaretçinin bu uygulamayı anında indirip söyleneni yaptığını görmek bizi şaşırttı. Japon ziyaretçiler böylece sadece sanatın gelişmesine değil aynı zamanda istedikleri sanat eserlerinin daha fazla görünür kılınmasına da katkıda bulunuyorlardı. Bu nedenle sergi çok fazla ilgi ve alaka görüyormuş çünkü ziyaretçiler bizzat gelecek senenin düzenine karar verebiliyor.

MAT’da gözümüze çarpan eserlerin başında dünyanın en eski sanat pratiği olan ‘duvar boyaması’ yapan yapay zekâ örneği vardı. Ami Muire tarafından hazırlanan “AI Mural’ adındaki projede 20 bin yıl öncenin duvar resimlerini ve tarihi sembolleri tarayan yapay zeka, ‘kendi isteğine’ göre bunları bir araya getirip ortaya bir eser çıkartıyor. Açıklamada ‘yapay zekanın gelişmesi yaratıcı alanları müthiş bir hızla değiştirecek’ yazıyor.

Diğer bir eser 1992’li Akihiro Kato ‘Trustless Life’ adını verdiği oyunu. Blockchain teknolojisinin modern toplumlardaki çaresizlik ve güvensizlik hissini ortadan kaldırarak hayatımızın kontrolünü tekrar bizlere vereceğini düşünen Akihiro, hiç kimsenin kaybetmediği ve herkesin seçimlerine göre başka şeyler kazandığı bir oyun tasarlamış. Blockchain’in uygulandığı toplumların bütün güven sorunlarını ortadan kaldırıp çeşitliliklerin olduğu bir toplum hayalini gerçekleştirebileceğini göstermeyi hedefliyor.

Sergiyi gezdiğiniz süre boyunca duvarlarda ve yerlerde bir sürü çizgi film karakteri görüyorsunuz. Serginin başında indirdiğiniz uygulamayı açıp bu karakterlere doğru tuttuğunuzda karakterler çeşitli oyunlar yapmaya, hoplamaya, zıplamaya başlıyor, Ekranı indirdiğinizde tekrar olduğu gibi durmaya devam ediyor. Bu bir göz yanılması değil fakat arkasındaki teknolojiyi açıklayabilecek kadar çözemedim…

Son olarak serginin sonunda yeni nesil ev robotu Lovot’un standını gördük. Lovot, çocukluğumuzun Furby’sini hatırlatıyor. Lovot, kucağa alınınca ısınıyor, diğer Lovot’lar ile oyun oynayıp yarışa girebiliyor, göz kontağı kuruyor, insanla iletişime geçiyor ve ev hayatınıza renk katacağını söylüyor. Standın arkasında devasa bir şekilde “2019 insanlar ve robotların arasında yeni bir ilişkinin başladığı sene olacak” yazıyor. Lovot’un robotlar hakkında genel yargıları değiştirmeyi hedeflendiği belirtiliyor. Kullanma kılavuzunda, Lovot’un bir robot olduğu ama insanlar gibi hayatı anladığı, güven ilişkisi kurabileceği, sosyalleşme becerisine sahip olduğu, insanların yerine geçmeye ASLA çalışmayacağı ve diğer insanlarla iletişiminizi arttırmayı hedeflediği yazıyor.

Lovot internete bağlı çalışmıyor. İnternete bağlı çalışmadığı için ‘mahremiyetinize saygı duyduğu’ söyleniyor. Fakat güncellemelerini yapmak için arada bir WI-FI bağlantısına ihtiyaç duyuyor. 18 Aralık 2018’de Japon şirket Groove X tarafından 598,000 yen ($5,300) fiyat ile piyasaya çıkarılan Robot Lovot özellikle tek çocuklu aileler tarafından tercih ediliyor.

Sorularımızdan bunalan stanttaki görevli “Lovot tabii ki de hayatta değil ama çok sıcak ve sizin tarafınızdan sevilmek için doğdu” diyor ve kucaklamamız için Lovot’u bize doğru uzatıyor. Sarılıyoruz. Lovot göz kontağı kurmaya çalışıyor ve bir anda ısınıyor. Tabii ki tam aktive olmadığı için bir zamandan sonra ‘ilgisi dağılıyor’.

İki saattir şaşkınlık içinde gezdiğimiz Mori Müzesinde ayrılırken aklımda iki şey kalıyor:

İlki, uzaktan bakıldığında korkunç ve garip gözüken teknolojilerinin halk nezdinde kabul edilebilir ve geçerli kılınması için müzeler ve diğer kültürel alanlarının rolünün oldukça önemli olduğu gerçeği. Hayat alanları yaratma derdinde olan müzeler günümüzün ayrılmaz bir parçası haline gelen yapay zeka örneklerini ve evet – robotları incelenebilir hale getirerek bu konulardaki bilgi eşitsizliğini giderebilir.

İkincisi, dünyadaki eşitsizliklerin azaltılması için çalışan bütün ekonomist, sosyolog, mühendis, akademisyen, sivil toplumcu ve iş insanları için yaşadığımız zaman dilimi hem büyük bir şans hem de amansız bir zorluk. Çünkü eskiden sosyoekonomik verilere göre tanımladığımız eşitsizlikler yakın zamanda yapay zeka ve veri bazlı tanımlanmaya başlanacak. Sadece ‘para’ değil aynı zamanda veri ve teknolojilere erişim ve kullanım becerimiz geleceğin toplumlarındaki konumumuzu belirleyecek ve biz bunlardan geri kalırsak hiçbir zaman kapanamayacak bir eşitsizlik paradigmasına gireceğiz. Bu nedenle kültür ve öğrenme alanlarının insanların teknolojiyi anlama ve ilişki kurabilme becerilerine erişimini sağlamak için en deneysel sanat eserleri ve teknolojik gelişmeleri kucaklamamız için bize doğru uzatmaları gerekiyor.

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

İlginizi çekebilir
AğlarAkademiAlgoritmaBiyoteknolojiBlockchainEkonomiEnerjiİnovasyonKuantum TeknolojileriSürdürülebilirlikTeknolojiVeriYapay Zeka

Paleolitik Beyinler, Orta Çağ’dan Kalma Kurumlar ve Tanrısal Teknolojiler

Yapay Zeka

Çok Kısaca Yapay Zeka Ajanları

GirişimcilikTeknolojiYapay Zeka

Yapay Zeka ile Başarılı Bir Girişim Kurma Rehberi

EğitimYapay Zeka

Yapay Zeka ile Dil Öğrenimi: Yabancı Dil Öğrenimi Kolaylaşıyor mu?

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.