İklim değişikliği ve doğa kaybı, hepimizin malumu olduğu üzere, küresel anlamda hızlı eylem gerektiren konular. Bu eylemler içinde yeşil ticaret de bulunuyor. Doğal afetler bu yüzyılda hali hazırda 3 trilyon dolarlık zarara neden olmuş durumda. Yüksek veya kısmi derecede doğaya bağlı olan 44 trilyon dolarlık ekonomik değer mevcut. 2050 yılında sıcaklık artışı endüstri öncesi seviyelerin 2.6 derece üzerinde olursa küresel GDP %10 daha az olabilecek. Ortalama sıcaklık artışının her bölgede aynı olmayacağı gibi, buna bağlı olarak yaşanacak ekonomik küçülmeler de farklılık gösterecek. Bu senaryoya göre 2050 yılına kadar OECD ülkelerinin ortalama %5 küçülebileceği, Güneydoğu Asya’da ise küçülmenin %25 seviyesinde olabileceği belirtiliyor. Bu farklılık arz eden görünüm sektörler arasında da hissedilecektir. Bu eşitsiz etkiden özellikle tarım, geleceğin yeşil sektörleri ve mevcut yüksek karbonlu endüstriler etkilenecek. Ticaret yoluyla alınacak önlemler hem çevreyi koruyabilir hem de küresel ticaret sistemini şoklara karşı dirençli hale getirebilir.
Uluslararası ticaret, çevreye yönelik eylemleri inovasyonlar yoluyla destekleyebilir. Küresel emisyonun azaltılması için gerekli olan teknolojiler kısmen mevcut ancak ticaret yoluyla bunlara geniş ölçekte ulaşılması sağlanabilir ve bu teknolojilerin maliyetini düşürecek ham maddelere erişim kolaylaşabilir, dolayısıyla maliyetler de düşebilir. Ayrıca uluslararası ticaret yoluyla uzmanlaşma sağlanarak verimlilik artırılabilir ve verimlilik artışı vesilesiyle de yine çevrenin korunmasına katkı sağlanabilir. Bunun yanında ticaret, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliği ile ilgili şokları azaltmasına, uyum sağlamasına ve yılmazlığını artırmasını da destekleyebilir.
Birleşik Krallık Ticaret Kurulu yakın zamanda yeşil ticaret için ekonomik durumu ortaya koyma ve adil ve serbest ticareti teşvik ederek “Global Britain” için küresel yeşil dönüşüme geçişi hızlandırma amaçlı bir “Yeşil Ticaret” raporu yayınladı. Birleşik Krallık 1990’lardan beri sera gazı salımını %44 oranında azaltmış ve şu an doğanın toparlanmasını desteklemek için 2030 yılına kadar topraklarının %30’unu korumayı taahhüt etmiş durumda. Raporda Birleşik Krallık’ın yenilikçi yeşil teknolojiler geliştirerek küresel yeşil dönüşümde öncü rol alabileceği, yeşil finans için de küresel bir hub haline gelerek başarısını ikiye katlayabileceği ifade ediliyor. Küresel anlamda 30 trilyon dolar halihazırda sürdürülebilir varlıklara yatırım mevcut. Düşük karbonlu ürün ve hizmetler için küresel pazarın 2030 yılına kadar 1.8 trilyon sterlin seviyesine ulaşacağı ya da 2015 seviyesinden 12 kat daha fazla olacağı öngörülüyor. Boris Johnson’ın yeşil bir sanayi devrimi için geçen yıl açıklanan on maddelik planı, 12 milyar sterlinlik hükümet yatırımını harekete geçirerek ve 2030 yılına kadar 250.000’e kadar yeşil iş yaratarak bu fırsattan yararlanmak için tasarlandı. Hükümetin büyüme stratejisi Birleşik Krallık’ın düşük karbon ekonomisinin 2015 ve 2030 yılları arasında yıllık %11 büyüyebileceğini ve 60 milyar ile 170 milyar sterlin arasında ürün ve hizmet ihracatı gerçekleştirebileceğini öngörüyor. 2050 yılına kadar sadece İngiltere’de 1.2 milyondan fazla insanın düşük karbon işlerinde tam zamanlı çalışıyor olabileceği projeksiyonu yapılıyor.
Geleceğin yeşil sanayisi için kritik hammaddeler gerekiyor dolayısıyla bu hammaddelerin tedarik yollarının açık tutulabilmesi çok önemli. Lityum, kobalt ve grafit gibi kritik minerallerin üretimi 2050 yılına kadar temiz enerji teknolojileri talebini karşılamak için %500’ye kadar artabilecek ve mevcut durumda bu girdilerin birçoğu az sayıda pazardan sağlanıyor. Birleşik Krallık – Avustralya Clean Tech ortaklığı, devletlerin yılmazlığı nasıl destekleyebileceğinin ve ticaret yoluyla yeşil teknolojilerin gelişmesine nasıl yardımcı olabileceğinin bir örneği olarak değerlendiriliyor. Birleşik Krallık şu an denizaşırı çevresel eylemleri özendirmek için serbest ve adil yeşil ticareti teşvik ederek bağımsız ticaret politikalarını izliyor; kendi yeni bağımsız ticaret politikasını kullanarak çevresel ürün ve hizmetlerde ticari bariyerleri azaltıyor. Birleşik Krallık küresel tarifede 100 yeşil üründe gümrük vergisini kaldırdı, denizaşırı enerji sektöründe fosil yakıtlar için devlet desteğini durduracağını duyurdu.
İklim değişikliğinin küresel ekonomide yapısal değişiklikler yaratacağı ve ticaret yöntemlerini ticaret sistemlerini zorlayacak şekilde şekillendireceği, bir olgu olmanın ötesinde bir gerçek artık. Ülkelere ve sektörlere farklı yön ve büyüklükte akseden gelişmeler, stratejik avantaj elde etmek için ticaretin giderek artan bir şekilde bir politika kaldıracı olarak kullanılmasını gündeme getiriyor.
Bu yazı alıntıdır.