23 Mart 2018 sabahı 9:27’de Kaliforniya’da bir otobanda seyreden Tesla marka araba önüne çıkan araca çarptı. Kazanın geçen hafta çıkan inceleme raporuna göre, Tesla’nın 38 yaşındaki sürücüsü kaza olduğunda iPhone’u ile oynuyormuş. Tesla, oto pilot özelliğini kullanarak kendi kendine gidiyormuş. ABD’li yetkililere göre, sürücü oto pilota güvenmeyip gerekli dikkati gösterseydi şu an hayatta olacaktı. Oto pilot aslında birçok durumda insandan daha iyi araba kullanan bir yapay zekâ. Ama yolda olabilecek bazı ani olayları hâlâ doğru anlayıp doğru tepki veremiyor. Kaza yapay zekâ yüzünden değil, insan devreden çıkarıldığı için olmuş.
Hayatımızdaki başka hangi kararlarda insanın devreden çıkarıldığını düşünelim. Mesela Facebook’ta hangi haberi göreceğinize yapay zeka karar veriyor. Youtube’da bir sonraki izleyeceğiniz videoyu yapay zeka öneriyor. Devam edelim. Mesela, Google’ın evlere taktığı termostat Nest, aynı zamanda evinizin içinde ne olduğunu takip ediyor. Yakında bu bilgileri sigorta şirketine sunmazsanız otomatik olarak ‘yüksek riskli grupta’ muamelesi göreceksiniz. Sunduğunuzda evinizde olup bitenler sağlık sigortası yaptırmanıza mani olacak. Çağrı merkezindeki ses “sistem izin vermiyor” diyecek. Bankadan kredi almak istediğinizde, yapay zeka ile çalışan kredi skorlama sistemi başvurunuzu reddedebilecek. Kredinizi her zaman veren tanıdık şube müdürüne gittiğinizde, şubenin kapanmış olduğunu göreceksiniz. Sadece 2019 yılının son çeyreğinde ülkemizde 56 banka şubesi kapandı, 875 şube personeli işten çıkarıldı.
Türkiye özelinde düşündüğümüz zaman gözden kaçırmamamız gereken esas risk, hayatımızı yöneten yapay zeka algoritmalarının yurtdışındaki şirketlerin önceliklerine göre hazırlanması. Çünkü Türkiye dünya nüfusunun ve dünya ekonomisinin sadece yüzde 1’ine denk gelen bir ülke. Ürettiğimiz verinin dünyadaki payı da yüzde 1’i geçmiyor. Türkiye pazarında yapay zeka algoritmalarını hazırlayan ve eğiten büyük şirketler çıkarmak için ölçek sınırlı. AB geçen hafta yapay zeka stratejisini görüşe açtı. Avrupa Birliği yapay zekayı insani değerler üzerine geliştirmek istiyor. Bu amaçla Avrupa’da kamu ve özel sektörün elindeki verileri birleştirerek, belirledikleri insani değerlere uyan şirketlerin kullanımına açacaklar. Bu şirketlerin ölçeklenmesine destek olacaklar. Avrupa Birliği diyor ki “Sosyal medyada hangi haberin veya videonun önce çıkacağına, kimin sağlık sigortası yapılacağına veya banka kredisi alacağına dair yapay zekanın nasıl kurulacağını ben kendi vatandaşlarımın isteğine göre belirlerim.”
Yine geçen hafta Dijital Dönüşüm Başkanlığı ve TÜBİTAK, ulusal yapay zeka stratejimiz için çalışmalara başladı. Çok yerinde bir adım. Dünyada 30’dan fazla ülkenin yapay zeka stratejisi var. Hepsinde başlıklar benzer: araştırma, eğitim, finansman… Fark yaratıp Türkiye’yi öne taşıyabilecek bir ulusal yapay zeka stratejisi, teknik değil siyasi tercihler gerektiriyor. Hayatımızın temel parametrelerini global şirketlerin yapay zeka sistemleri mi belirleyecek, yoksa kendi vatandaşlarımızın iradesi mi? Google, neden Avrupa Birliği rekabet otoritesinin kararına uyuyor ama bizim Rekabet Kurumu’muzun aynı konudaki kararına uymaya gelince ipe un seriyor? Bu soruları cevaplayınca göreceğiz ki ulusal yapay zeka stratejisini uluslararası ittifaklar içinde geliştirmemiz lazım. Doğal müttefikimiz Avrupa Birliği olabilir.