İnsanları diğer canlılardan ayıran özelliklerden biri bilgiyi bir nesilden diğerine transfer edebilmesi diyebiliriz. İlk başta duvarlara çizerdik, sonra kitaplar geldi, sonra da bilgisayarlar. Biriken kümülatif deneyimlerden yapılan çıkarımlar bir sonraki nesli daha verimli, bir sonrakini daha da verimli hale getirdi. Birbirimizle iletişime geçmek için alfabe oluşturmamız da, bağlantıyı artırmak için interneti bulmamız da benzer bir mantıkla değerlendirilebilir.
Fakat bu buluşlardan bazıları kümülatif gelişimi çok artıran, kırılım (disruption) yaratan buluşlar. İnternet bunların başında geliyor. Hem bilgi toplama miktarımız arttı hem de transfer edebilme hızımız. Objeleri, doğayı, hayvanları ve hatta insanları internete bağladıkça, veri biriktirmemiz üssel bir hıza kavuştu. 2018’de dünyada üretilen ve tüketilen toplam verinin iki katı kadar 2020’de üretiyoruz. Bu veriler sayesinde dünyayı ve kendimizi daha iyi ölçümlemeye başladık. Ölçebildikçe geliştirdiğimizi gördük ve şimdi bu verileri bizim için anlamlandırabilecek ve hatta “doğru bilgiye” dönüştürecek çıkarımlar yapabilecek yapay zekâ gibi teknolojiler geliştiriyoruz.
Bugün geldiğimiz noktada bilgiye ulaşım hiç sorun değil. Hatta absorbe edebileceğimizden fazla bir bilgi yağmuru var her gün. Fakat istediğimiz ve doğru olan bilgiye ulaşmak için hala çok yolumuz var. Google, Amazon gibi platformların bizi takip edip kişiye özel sundukları sonuçlar buna bir örnek ama yetersiz. Google “Bunu mu demek istediniz?” ile bir çığır açtı diye düşünüyorum. Ama hala gereğinden fazla sonuç veriyor ve sonuçların bir kısmının doğruluğundan emin değiliz.
Ek olarak, verilen bilgi istediğimiz ve doğru bilgi de olsa, o bilgiyi bizim istediğimiz şekilde sunmakta da hala çok gelişim alanı var. Metin, video, podcast gibi içerik türlerine ayırarak ilerlemek önemli bir fark yarattı fakat herkesin istediği detay seviyesi ve dikkat süresi farklı. Buna rağmen, herkes aynı içeriğe aynı formatta sahip oluyor genellikle. Okullarda tüm sınıfa aynı şekilde eğitim verilmesinin bir versiyonunu yaşıyoruz. Diyelim ki kuantum hesaplama ile ilgili bilgiye ihtiyacımız var. Buna yönelik yapay zekânın bize bir kitap önerdiği bir senaryo mümkün olabilir. Peki, önerilen kitabı yapay zekâ bizim istediğimiz format, detay ve süreye dönüştürebilir mi? Örneğin, kitabı özet halinde, 2 dakikalık bir videoya anlık olarak dönüştürebilir mi? Ek olarak, bir fabrika sahibine bu teknolojiyi nasıl kullanırsa şirketin gelirlerini artırabileceğini önerebilir mi? Bunun için henüz yolumuz var gibi görünüyor.
Verileri bu seviyede bilgiye dönüştürebilmesi için yapay zekânın insan gibi “düşünebilmesi” gerekiyor. Bilgileri özetleyebilmek, bunlardan çıkarım yapmak ve hatta önerilerde bulunmak için hepimizin farkında bile olmadan öğrendiği toplumsal değerleri, fiziksel sebep-sonuç ilişkilerini, psikolojik bakış açılarını bilmesi lazım. Kısacası toplum içinde “oturmasını, kalkmasını bilmesi lazım”. Bu konularda OpenAI’ın GPT-3’ü bile yeteri kadar iyi değil. Önümüzdeki dönemde ağ biliminin en önemli hedeflerinden biri bu bağlantıları kurarak doğru bilgiye ulaşımın en efektif yolla yapılmasını sağlamak olabilir.