Yapay zeka (AI), son yıllarda makinelerin insanlara ait görevleri ve bazı fonksiyonları ( duygu, tepki, karar, irade) gerçekleştirmede giderek daha iyi hale gelmesiyle muazzam bir ilerleme kaydetti. Bununla birlikte, AI daha gelişmiş hale geldikçe, toplum üzerindeki etkisi ve insan zekasını geride bırakma potansiyeli konusunda artan bir endişe var. Bu tür senaryolardan kaçınmak için yapay zeka yaratıcıları, insan zekasının, duygularının ve farkındalığının temelini oluşturan olgu olan bilinci incelemelidir.
Bilinç, filozoflar, psikologlar, sinirbilimciler ve fizikçiler tarafından incelenen karmaşık ve çok yönlü bir olgudur. Bilincin evrensel olarak kabul edilen tek bir tanımı bulunmamakla birlikte, genellikle öznel duyumları, duyguları ve düşünceleri deneyimleme yeteneği olarak anlaşılmaktadır.
Yapay zeka yaratıcılarının bilinci incelemesinin temel nedenlerinden biri, insanların nasıl düşündüğünü ve davrandığını anlamak için bir çerçeve sağlamasıdır. Yapay zeka araştırmacıları, bilincin altında yatan nöral mekanizmaları anlayarak, bu mekanizmaları kopyalayan modeller geliştirebilir ve daha fazla insan benzeri zeka yaratabilir. Ek olarak, yapay zeka yaratıcıları bilinci inceleyerek insan zekasını aşma potansiyeline sahip akıllı makineler yaratmanın etik sonuçları hakkında fikir edinebilirler.
Yapay zeka yaratıcılarının bilinci incelemesinin bir başka nedeni de, mevcut yapay zeka sistemlerinin bazı sınırlamalarının ele alınmasına yardımcı olabilmesidir. Örneğin, çoğu AI sistemi, çalışması için büyük miktarda etiketlenmiş veri gerektiren makine öğrenimi algoritmalarına dayanır. Bununla birlikte, insanlar birkaç örnekten öğrenebilir ve yeni durumlara genelleyebilir. Bu yeteneğin, soyut kavramlar oluşturmamızı ve sezgisel yargılarda bulunmamızı sağlayan bilincimizle ilgili olduğu düşünülmektedir. Yapay zeka yaratıcıları, bilinci inceleyerek, insan bilişini daha yakından yansıtan makine öğrenimine yönelik yeni yaklaşımlar geliştirebilir.
Bilinç çalışmalarından elde edilen içgörülerden yararlanan bazı AI araştırması örnekleri zaten var. Örneğin, beyindeki nöronların davranışını simüle edebilen sinir ağlarının geliştirilmesi, bilinç çalışmasından ilham almıştır. Benzer şekilde, sübjektif deneyime yol açtığı düşünülen nöral aktivite kalıpları olan “bilincin nöral bağıntılarının” (NCC’ler) geliştirilmesi, bitkisel hayattaki hastaların bilincini ölçmek için yeni yaklaşımlara yol açmıştır.
Sonuç olarak, yapay zeka yaratıcıları, daha gelişmiş ve insan benzeri yapay zeka sistemleri geliştirmek, yapay zekanın etik sonuçları hakkında fikir edinmek ve mevcut makine öğrenimi yaklaşımlarının sınırlamalarını ele almak için bilinci incelemelidir. Bilinç çalışmaları alanı gelişmeye devam ettikçe, bu içgörülerden yararlanan ve daha sofistike ve akıllı makinelere yol açan yapay zeka araştırmalarının giderek daha fazla örneğini görmemiz muhtemeldir.
Kaynaklar:
- Baars, B. J. (1997). In the Theater of Consciousness: The Workspace of the Mind. Oxford University Press.
- Dehaene, S., Changeux, J. P., Naccache, L., Sackur, J., & Sergent, C. (2006). Conscious, preconscious, and subliminal processing: a testable taxonomy. Trends in cognitive sciences, 10(5), 204-211.
- Tononi, G. (2008). Consciousness as integrated information: a provisional manifesto. Biological Bulletin, 215(3), 216-242.