Zamanın birinde; bilgelik ağacının dallarında, tüm zamanların bilgisine sahip bir kuş yaşar. Zora düşen tüm kuşlara yol gösteren, onları dertlerinden kurtaran bu yüce kuş; Simurg yani Anka Kuşudur.
Ölümsüz oluşuyla da ün salmış Anka Kuşu, bir gün esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolur. Kuşların hiçbiri ondan haber alamaz, derken çok uzaklarda Kaf Dağı’nın ardında ona ait bir tüy bulunduğu söylentisi kulaktan kulağa yayılır.
Böylece, büyük yol göstericilerine yeniden kavuşmak isteyen milyonlarca kuş, Kaf Dağı’na doğru yola koyulur. Fakat bu yolun sonuna ulaşmak o kadar da kolay değildir. Önlerinde geçmeleri gereken 7 dipsiz vadi vardır.
Öyle ki yola çıkan milyonlarca kuştan sadece 30 tanesi bu vadileri aşarak Kaf Dağı’nın ardına ulaşmayı başarır. Hedefe vardıkları zaman ise anlarlar ki bulmak için onca yol gelip onca zorluk atlattıkları Anka Kuşu, kendilerinden başkası değildir.”
Anka Kuşu hikâyesinin bu mini özetini okuduğunda belki de kendi hayatınla pek bir ortak noktasını bulamadın. Peki ya hikâye şu şekilde anlatılmış olsaydı?
Zamanın birinde büyük hayalleri ve hedefleri olan insanların yaşadığı bir diyar vardır. Kurdukları hayaller ve ulaşmak istedikleri hedefler o kadar uzaktadır ki ne yaparlarsa yapsınlar asla başarılı olamazlar. Derken Kaf Dağı’nın ardında Anka Kuşu isminde sihirli bir kuş yaşadığını ve bu kuşun tüm hayalleri gerçeğe dönüştürdüğünü duyarlar.
Sonunda kendilerini hayallerine ulaştıracak birini bulmuşlardır. Büyük bir heves ve heyecanla Kaf Dağı’na ulaşmak üzere yola koyulurlar. Ancak yolun sonuna ulaşmak o kadar da kolay değildir. Önlerinde aşmaları gereken 7 dipsiz vadi vardır.
Bu vadilerden ilki cesarettir.
Öyle ki daha yolun başında olmalarına rağmen pek çoğunu korku sarar. İleride kendilerini ne gibi tehlikelerin beklediğini, başlarına gelebilecekleri düşünüp daha en başta pes ederler ve geri dönerler. Cesaretini toplamayı başaranlar ise kendilerini bekleyen tehlikeleri düşünmek yerine Kaf Dağı’nın ardında bekleyen Anka Kuşu’nu hayal ederek yollarına devam ederler.
İkinci vadide, yola devam edenleri bekleyen çok sayıda görev vardır ve burayı geçebilmek için her bir görevi tamamlamaları gerekmektedir. Bazıları burada vakit kaybetmeye yanaşmaz ve kestirme bir yol bulmak üzere vadiden ayrılır. Geri kalanlarsa çalışıp tüm işleri bitirmek ve yollarına devam edebilmek için kolları sıvar.
Uzun süre çalıştıktan sonra nihayet üçüncü vadiye gelmeyi başaranlar, burada işlerin biraz farklı yürüdüğünü görürler. Çünkü vadiden çıkabilmek için gece olmasını beklemeleri gerekir. İçerinden bir kısmı onca saat çalışmanın ardından bunu dinlenmek için bir fırsat olarak görürken bir kısmı ise çalışarak kaybettikleri vakti, bu kez bekleyerek kaybetmek istemez ve geldikleri gibi geri dönerler. Zamanı esnek şekilde kullanmayı başaranlar için, vakti geldiğinde bir sonraki vadinin kapıları sonuna kadar açılır.
Kapılar açılır açılmasına ancak o kadar yol kat etmelerine rağmen Kaf Dağı hala görünürlerde yoktur. Bu duruma pek çoğunun canı sıkılır ve bir anda, aslında Anka Kuşu’na ulaşmayı o kadar da istemediklerini fark ederek, daha ileri gitmemeye karar verirler. Hayallerine ulaşmayı gerçekten isteyenler ise motivasyona ihtiyaç duydukları her defasında kendilerine aynı sözü fısıldar: “Yapabilirim…”
Bir süre sonra gerçekten de yapabildiklerini ve bir sonraki vadiye ulaştıklarını fark ederler. Fakat burada işler pek de bekledikleri gibi gitmez. Her biri Anka Kuşu’yla tanıştığını ve hayallerine ulaştığını söyleyen bir grup insan, onları yollarından geri çevirmeye çalışır. Söylediklerine göre hiçbiri Anka Kuşu’na ulaşacak güce sahip değildir. O anda bazıları cesaretini kaybetse de içlerinde halen özgüvenini kaybetmemiş olanlar, söylenenleri duymazdan gelip yollarına devam ederler.
Ancak artık hepsi çok yorgundur. Bazıları kendilerini yoldaki engellerle boğuşmaya o kadar kaptırmıştır ki yola hangi hayalle çıktığını bile hatırlamaz. Geriye kalan bir avuç insandan sadece bir kısmı yol boyunca hayallerini şekillendirmeyi ve netleştirmeyi başarmıştır ki bundan sonrasına ancak onlar devam edebilecektir. Çünkü vizyonerlik bu yolda verilmesi gereken diğer sınavlardan biridir.
Birkaç kişi sonunda Kaf Dağı’na ulaşmayı başarır. Burada onları bekleyen son bir sınav vardır: Anka Kuşu’nun nerede olduğunu bulmak. Dağdaki her bir taşın her bir yaprağın altına bakarlar ama onu bir türlü bulamazlar. Hatta bazıları kuşu ararken kaybolur. Son sınavı ise yalnızca yaratıcılığını kullanıp kendi içine bakmayı akıl edenler geçebilmiştir. Anka Kuşu, tam da baktıkları noktada kendilerini beklemektedir.
Hayallerimize giden yolda önümüze çıkan her engel, aslında bizi hedefimize biraz daha yaklaştıran birer basamaktır… Ve bizler; asla pes etmeden o basamakları tırmanıp, o dipsiz gibi görünen vadileri birer birer aştığımızda içimizdeki Anka Kuşu ile buluşacağız.
Bu yazı alıntıdır.