Sürekli tekrarlıyorum: startuplar VC’lerden yatırım almak kadar kurumsal firmalarla iş birliğine önem vermeli. McKinsey tarafından yapılan bir araştırmaya göre orta Avrupa’daki startupların %75’i kurumsallarla iş birliklerinin çok önemli olduğunu düşünüyor fakat sadece %27’si sonuçtan memnun. Startupların kurumsal firmalarla iş birliği yapmak istemelerindeki en önemli üç neden: 1) Pazara erişimin kolaylaşması (87%), 2) Yatırımcılara ve kamuoyuna pozitif sinyal (%87), 3) Kurumsal firmanın gelecekte kendi müşterisi olması (%79).
Kurumsal firmalar neden startuplarla çalışmak istiyor? 1) İnovasyon süreçlerini hızlandırmak, 2) Yeni teknolojilerden erken haberdar olmak, 3) Yeni çalışma modellerini anlamak, 4) Yüksek yeteneklere ulaşmak, 5) Finansal geri dönüş. Startupların şikayetçi olduğu nedenlerin başında kurumsalların yeterince hızlı ve karar verme süreçlerinin şeffaf olmaması geliyor. Her şeye rağmen çok sayıda başarılı örnek var. Bu örnekleri ortaya çıkartan “Açık İnovasyon” şemsiyesi altında literatürde ve uygulamada çeşitli modeller söz konusu. Açık inovasyon kavramını Harvard Üniversitesi profesörlerinden Henry W. Chesbrough aynı isimli kitapla 2003 yılında ilk kez dünyaya tanıttı. Açık inovasyon, büyük firmaların sadece kurum içi girişimcilik çalışmaları altında kendi kaynaklarıyla inovasyon yapmaları yerine startuplar başta olmak üzere ekosistemdeki diğer tüm oyuncularla bir araya gelerek fikir ve ürün geliştirmek anlamına geliyor. Günümüzde kurumsal firmaların her şeyi kendileri yapmaları mümkün değil ve oldukça maliyetli. Güçlü bir ekosistem tasarlamak ve büyümesine öncülük etmek orta uzun vadede geri dönüşü daha fazla olan bir strateji. Kurumsallarla startuplar arasında ne tip iş birliği veya çalışma modelleri var?
Kurumsal Girişim Sermayesi (Corporate Venturing): Kurumsal firmalar stratejik odakları doğrultusunda startuplara yatırım yapabilir, hatta belirli bir büyüklüğe ulaşınca satın alabilir.
Kurum içi Kuluçka (Internal Corporate Incubator): Kurum içi fikirlerin “spin-off ” şeklinde şirketleşmesi ve gerekirse sonradan bu firmaların satın alınması.
Hızlandırıcılar (Accelerators): 3-6 ay şeklinde belirlenmiş kısa süreli yoğun programlar. Belirlenen dikeylerde kurumsal firmaların açtığı çağrılara startuplar başvuruda bulunuyor. Seçilen girişimlerin mentorler ve profesyoneller eşliğinde hızlı bir şekilde ölçeklenmesi amaç. Kuluçkadan farkı, daha geç aşama girişimlerin hatta satış yapmış olanların hedeflenmesi. Kurumsallar genelde hisse alımı şeklinde startuplarla iş birliği yapıyor.
Platformlar ve Startup Programları: Kurumsal firmalar kendi ürün ve hizmetlerini tamamlayan alanlarda startuplara teknik destek, fiziksel alan ve eğitim imkânı sunuyor. Hisse alımı gibi bir amaç söz konusu değil. ‘Google for Startups’ güzel bir örnek.
Co-creation ve Co-location: Kurumsal firmaların müşteriler dahil ekosistemdeki tüm paydaşlarla bir probleme çözüm üretmeleri ve birlikte inovasyon süreçlerini işletmeleri. Hisse alımı söz konusu değil. Model genelde müşterilerin, geliştiricilerin (developers), startupların ve araştırmacıların (researchers) kurumsal firmanın lokasyonunda ya da yakınlarında fiziksel olarak bir araya gelmesi şeklinde tasarlanıyor. Kurumsal firmanın tüm imkanlarından faydalanarak soruna etkili ve hızlı çözümler üretmek amaç.
Maalesef ülkemizde başarılı iş birlikleri istenilen boyutta değil. Bu kültürün gelişmesi zaman isteyen bir konu. Yeni nesil girişimler bu tip modellere çok daha açık ve yatkınlar kuşkusuz. Kurumsalların ciddi bir zihinsel dönüşüm geçirmesi gerekiyor. Startupları kendilerine muhtaç olarak düşünmeleri büyük hata. İş birliğine dair süreçlerin tanımlanmış, yapılandırılmış ve şeffaf olması şart. Startuplarla iş birlikleri, tek merkezden ve firmanın diğer bürokratik süreçlerinden bağımsız yürütülmeli.
Bu yazı alıntıdır.