Türkiye’de en büyük melek yatırımcı devlet. TÜBİTAK’ın girişimcilere desteğini mali olarak geçen bir şahıs ya da profesyonel bir girişim sermayesi henüz yok. Dolayısıyla kamu desteklerinin etki yaratıp yaratmadığı çok kritik. Finansal destek tek başına hedef olmamalı. Çok zengin bir ülke olmadığımızı düşünürsek bu teşviklerin takip edilmesi ve sonuçların iyi ölçülmesi gerekiyor. Hedefine ulaşmayan programlar sonlandırılmalı veya revize edilmeli. Yıllardır verilen destekler sonucunda ciddi bir veri tabanı oluştu. Önemli bir tecrübe birikti. Veriler ve öğrenilmiş dersler ışığında gerekirse yeni programlar tasarlanabilir veya bazı radikal adımlar atılabilir. Geçen hafta girişimci kimdir sorusunu yöneltmiştim. Kavramlarla vakit harcamak bazen gereksiz düşünülebilir ama tanımlar gömleğin ilk düğmesidir. Yanlış belirlerseniz gerisi yanlış olacaktır. Kamu doğru girişimcileri desteklemeli. Ekonomik kalkınma ile girişimcilik arasındaki güçlü ilişkiyi biliyoruz. Peki, her girişimci veya her yeni girişim ekonomiyi aynı oranda mı büyütüyor? Hayır. Devletin kaynakları sınırlıysa bu kaynakları ekonomisini hızlı büyütecek girişimlere ve girişimcilere yöneltmelidir. Kimdir bunlar? Yanıt: hızlı ölçeklenebilir ve somut inovatif çıktılar üreten girişimler. Yapılan pek çok araştırma artırımsal yerine radikal ve yıkıcı inovasyonların ekonomileri hızlı dönüştürdüğünü gösteriyor. Yaratıcı yıkım ekonomilerin atar damarıdır. Yaratıcı yıkımı hedefleyen iddialı fikirler ve girişimler desteklenmeli. Hızlı ölçekleme, kullanılan teknolojiden destek alsa da her durumda yeni bir teknoloji şart değil. Yıkıcı inovasyonlar zaten teknik olarak çok yeni teknolojilerle değil genelde yeni iş modelleri ile gelir. Destekleri Ar-Ge yerine inovasyona odaklarsak doğal olarak yeni iş modelleri de kapsama dahil olacaktır. Destek verilecek girişimlerde yoğun Ar-Ge şartı aranmamalı. Önceden pek çok kez yazdığım gibi Ar-Ge inovasyonu garanti etmez. Asıl aramamız gereken inovasyondur.
Desteklenecek girişimin 1-2 yıl gibi kısa vadede somut yeni bir ürün, hizmet veya iş modeli çıkartma vadinde olması lazım. Çıkartmayanlardan destek kesilmeli. Hatta bu tip girişimlere mevcut desteklerinin ortalamasının üzerinde teşvik verilebilir ama başarısız olursa geri ödenmesi şartı ile. Dolayısıyla kendine güvenen girişimciler bu tip desteklerden faydalanacaktır. Girişimciliğin doğasında başarısız sonuçlar olabileceğini biliyoruz ama girişimcinin doğasında da risk alma, özgüven ve meydan okuma vardır. Kritik soru şu: amaç, girişimcilik kültürü oluşturmak mı, ekonominin hızlı büyütülmesi ve istihdamın artırılması mı? İlki ise çok seçici olmadan pek çok kişiye destek verebilir, sonuçlarını takip etmeyebilirsiniz. Eğer amaç ekonomik kalkınmaysa seçici olmak ve doğru girişimleri desteklemek zorundayız. Süreci takip etmek, gerektiğinde müdahale etmek, sonuçları ölçmek ve analiz etmek şart. Konuya dair son bir not: bilimsel çalışmalara dair TÜBİTAK’ın ve AB’nin çeşitli destekleri söz konusu. Birkaç yıl gibi kısa vadede somut ve inovatif çıktı vadinde bulunmayan, uzun yıllar Ar-Ge gerektirecek projeler üniversiteler üzerinden fonlanmaya devam edilmeli. İnovasyon bilim değildir. İnovasyona dair konuları ben dahil bilimsel olarak çalışan insanlar vardır. Kastım o değil, karıştırılmasın lütfen. Bilimin ticarileşme gibi bir hedefi olmak zorunda değildir. Dolayısıyla bilimsel projelere ve inovatif startuplara aynı şekilde yaklaşılmamalı. Ar-Ge projeleri için doğru mekanizmalar üniversiteler ve araştırma merkezleri olmalı.
Peki, sektörleri önceliklendirmeli miyiz? Kesinlikle evet. Devlet gerek kendi kalkınma planları gerek orta vadeli program ve gerekse de TÜBİTAK gibi kurumların stratejik planları çerçevesinde bazı sektörleri öncelikli olarak desteklemeli. Ülkenin kapsamlı SWOT analizi yapılmalı. Güçlü ve zayıf yanlar tespit edildikten sonra dünyadaki gelişmeler, trendler ve tehditler hesaba katılarak fırsat alanlar ve Türkiye’nin odaklanması gereken stratejik sektörler belirlenmeli. Bu tip derin analizler ve planlar doğrultusunda teşvik mekanizmaları tasarlanmalı ve dağıtılmalı. Bana göre Türkiye için kritik önemdeki stratejik sektörler: elektrikli ve otonom araçlar, biyoteknoloji ve biyomedikal, yapay zeka ve robotlar, tarım teknolojileri (agritech), 5G ve iletişim teknolojileri, oyun ve eğlence, ses-dil-görüntü işleme, blokzincir ve finansal teknolojiler, enerji, savunma teknolojileri, yazılım ve elektronik. Elbette analizler sonucunda başka sektörler eklenebilir. Özetle ülke olarak stratejik sektörlerde yıkıcı ve radikal inovasyonlar yapabilecek “girişimleri” desteklemeliyiz. Peki, hangi kişilik profiline sahip “girişimcileri” desteklemeliyiz? Haftaya tartışalım.
Bu yazı alıntıdır.