Biyoçeşitlilik krizi, iklim değişikliği, habitat tahribatı ve aşırı kullanım gibi insan faaliyetleri nedeniyle yok olma oranının doğal oranın 1000 katına ulaşmasıyla dünya çapında büyüyen bir endişe kaynağıdır. Ancak bilim adamları, “30’a 30” hedefi olarak bilinen 2030 yılına kadar kara ve deniz alanlarımızın en az %30’unu koruyarak gezegenimizin biyolojik çeşitliliğini hala koruyabileceğimizi öne sürdüler. Bu iddialı hedef, yalnızca bir meydan okuma değil, aynı zamanda insanlığın gelecek nesiller için doğanın güzelliğini ve işlevini koruma fırsatıdır. Bu blog gönderisinde, bu hedefe ulaşıp ulaşamayacağımızı ve bunu gerçekleştirmek için hangi eylemlerin yapılması gerektiğini keşfedeceğiz.
“30’a 30” Hedefinin Zorluğu:
Gezegenimizin %30’unu doğa için kurtarmak kolay bir iş değil çünkü dünya çapındaki hükümetlerin, koruma kuruluşlarının ve bireylerin koordineli bir çabasını gerektiriyor. Dünya Yaban Hayatı Fonu’na göre, dünya karalarının yalnızca %15’i ve okyanusların %7’si şu anda bir tür koruma altındadır ve bunların çoğu kötü yönetilmektedir veya yeterince uygulanmamaktadır. Bu nedenle, koruma kapsamını sadece on yıl içinde ikiye katlamamız gerekiyor ki bu da finansman, siyasi irade ve kamu bilincinde önemli bir artış gerektiriyor.
Ayrıca, “30’a 30” hedefi, yerel toplulukların, tarımın ve madencilik endüstrilerinin çıkarlarıyla çatışmalar gibi çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır. Korunan birçok alan, zayıf yönetim ve yetersiz kaynaklar nedeniyle tecavüz, bozulma ve yasa dışı faaliyetlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu nedenle, yerel toplulukları korunan alanların tasarımına, yönetimine ve izlenmesine dahil eden daha kapsayıcı ve katılımcı bir yaklaşım benimsememiz gerekiyor. Kültürlerini ve geçim kaynaklarını korurken, doğanın korunmasından ve sürdürülebilir kalkınmadan yararlanmalarını sağlamamız gerekiyor.
Doğayı Korumanın Faydaları:
“30’a 30” hedefi, yalnızca gezegenimizin biyolojik çeşitliliğini korumaya yönelik etik ve ahlaki bir yükümlülük değil, aynı zamanda refahımız ve hayatta kalmamız için akıllı bir yatırımdır. Doğayı korumak, karbon tutma, su düzenleme, tozlaşma, haşere kontrolü ve turizm gibi çok çeşitli faydalar sağlayabilir. Ayrıca insan sağlığını, gıda güvenliğini ve doğal afetlere karşı dayanıklılığı artırabilir. Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetlerine İlişkin Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu’nun (IPBES) yakın tarihli bir raporuna göre, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine (SDG’ler) ulaşmak ve pandemi ve iklim değişikliği risklerini azaltmak için doğayı korumak çok önemlidir.
Hedefe Ulaşmak İçin Gerekli Eylemler:
“30’a 30” hedefine ulaşmak için ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde çeşitli eylemler gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bunlar şunları içerir:
- Korunan alanlar ve ekosistem restorasyonu için iddialı ve bilime dayalı hedefler belirlemek.
- Koruma ve sürdürülebilir kalkınma için kamu ve özel finansman dahil olmak üzere yeterli ve sürdürülebilir finansmanın seferber edilmesi.
- Korunan alanların etkili bir şekilde yönetilmesini ve yasa dışı faaliyetlerin önlenmesini sağlamak için yönetişim ve yasa uygulamalarının güçlendirilmesi.
- Yerli halkların ve yerel toplulukların haklarına ve ihtiyaçlarına saygı duyarak, korunan alanların tasarımına ve uygulanmasına paydaş katılımını ve katılımını teşvik etmek.
- İklim değişikliği, gıda güvenliği ve halk sağlığı gibi toplumsal zorlukları ele almak için yenilikçi ve doğaya dayalı çözümleri teşvik etmek.
Doğa için biyoçeşitlilik krizini ele almak ve herkes için sürdürülebilir bir gelecek sağlamak için göz korkutucu ama gerekli bir meydan okumadır. “30’a 30” hedefine ulaşmak, küresel bir çaba ve doğayla olan ilişkimizde, kullanımdan koruma ve restorasyona kadar dönüştürücü bir değişiklik gerektirir. Bu hedefi gerçeğe dönüştürmek ve gezegenimizin biyoçeşitliliğinin devamını ve şimdiki ve gelecek nesillerin refahını güvence altına almak için şimdi harekete geçmeli ve birlikte çaba sarf etmeliyiz.