Dünyada Blockchain teknolojisinin ortaya çıkışı ve bu konudaki gelişmeler yaklaşık birkaç yıldır oluşmaya başladı. 2009 yılında Bitcoin hayatımıza girdiğinden beri ‘’nedir bu hack edilemeyen ve çalınamayan değişim aracı’’ sorularının gündeme gelmesi ile Blokzincir (Blockchain) teknolojisinin sadece para ve finansal transferlerin güvenliğine ait bir altyapıdan ibaret olmadığı, farklı alanlarda da kullanılabileceği fark edildi. Bunun sonucunda da hayatımızda önemli bir yer oluşturmaya başladı.
Blokchain’in çalışma mantığı ve felsefesi hayatımıza M.Ö. 3000 yılında, Mezopotamyalıların vergilerini, ödemelerini, işçi ücretlerini ve özel servetlerini kaydettikleri ’Ledger’i (Kilden Tabletler) kullandıkları süreçle girdi. Bu toplumda yaşayanlar kendi hafızaları dışında kalan tüm olayları kaydederek işleri az hatalı ve daha verimli hale getirdiler. Bu idari kayıtlar sistemin daha adil, sistematik ve güvenilir görünmesini sağladı. Bu defter, yazı ve paranın ortaya çıkmasıyla birlikte, grupların farklı gruplarla ve daha büyük yerleşim birimlerine geniş çaplı iş yapmalarını sağladı.
Bitcoin’in blokzincire katkısı, yıllar içinde gelişen yöntemler ve teknolojinin ilerlemesiyle son dönemlerde bu teknolojiyi güvenli bir şeklide kullanabileceğimizi gösteren bir ‘’case study’’ olmasıdır. Aslında Bitcoin yapısı ilk kez 1998 yılında Nick Szabo adlı kişi tarafından Bit Gold konseptiyle dünyaya sunulmuştur. Bitcoin; finans, yazılım ve kriptografi alanında; Wei Dai, Adam Back, Nick Szabo gibi sayılı araştırmacıların yaptığı dedike çalışmalar sonucunda ortaya çıkmış bir konsept ve üründür.
Para birimleri dışında birçok alanda hizmet edebilecek olan Blokzincir teknolojisi, birkaç yıl önce hal-i hazırda Fortune 500’deki bazı finans kuruluşları, petrol şirketleri ve lojistik alanında hizmet veren firmaların AR-GE çalışmaları yapmaya başlaması ile hız kazandı. Maersk & IBM Blockchain İşbirliği buna verebileceğimiz güzel örneklerden.
Henüz çıktıların tam olarak anlamlandırılabilmiş olmaması bu teknolojinin eksik olduğu anlamına gelmiyor, aslında Blokzincirin kendi felsefesini oluşturan ‘’Merkeziyetsizlik’’ ilkesinin ticaret dünyası tarafından yeterli oranda benimsenmeyişinden kaynaklanıyor. İnsan alışkanlıklarının ve ekonomik modellerin hızla değişiyor olması hem kripto para altyapısı hem de güvenlik alanında bu teknolojinin merkeziyetsiz sistemler ile güvenli bir şekilde alış-veriş yapılabilmesi; farklı alanlarda hizmet veren bu firmaların Blokzincir teknolojisine adapte olmalarını kaçınılmaz kılıyor. Daha düşük işletim maliyetleri, güven ve hız sağlayan bu yapıya hakim olmak; tabiri caiz ise ‘’Darphane’’ olarak kullanılacak bu teknolojiyi üreterek kullanan kişiler, kurumlar ve ülkelere hem ekonomik hem de sosyo-ekonomik konularda farklı çözüm yolları sunacaktır.
Bu bağlamda Blokzincir tabanlı uygulamaların hem dünyada hem de ülkemizde yayılması için bu alanda şimdiden efektif ve sonuç veren eğitim planları yapılması kaçınılmazdır. Üniversitelerin bu yoldaki önemi, özel sektörün eğitim kurumları ile yapacakları AR-GE işbirlikleri, bu teknolojinin yaygınlaşması için en önemli etkenlerden. Türkiye bu alanda hal-i hazırda yeterli bilgiye sahip ve bu teknolojiye katma değer sağlayabilecek beyinler mevcut. Teknolojide ülke olarak ‘’Satın al kullan” stratejisi yerine ‘’Geliştir ve üret’’ stratejisini benimsememiz gerekiyor. Bu konuda blokzincir alanında gelişmiş ülkelerin hızını yakalamak, alanda varlık göstermek ve gerçek projeler üretip test etmek için hızla yola koyulmalıyız.
Blokzincir teknolojisinde bu yarışı önde götürüp avantajlarından yaralanmamızın teknolojik geleceğe atılacak en önemli adımlardan biri olduğunu düşünüyorum.