Ağ yapıları bağlantılardan oluşur. Bu bağlantılar arası akışlar özellikle insanlar arasında on yıllardır güçleniyor. Kentleşmeyle beraber insanlar daha çok öğrenip daha fazla gelir kazanabilecekleri şehirlere göç ediyor. Bir yandan da son 30 senedir internetle beraber oyun alanlarımız sanal ortamda sınır tanımaksızın yakınlaşıyor. İnsanların bu akışı, bilgi alış verişinin hızlanmasına da olanak tanıyor.
Bilgi akışları hiyerarşik yapıların kırılmasına, gücün demokratikleşmesine, bu sayede yoksulluğun görece düşmesine sebep oluyor. Bilgi akışı insan akışlarının çoğalmasına bağlı olarak üssel şekilde artıyor. Bu sayede dünyadaki veri miktarı da her sene rekor üzerine rekor kırıyor.
Fakat tabii ki insanların yaydığı tek çıktı “doğru bilgi” değil. Etrafımıza saçtığımız korkularımız, hastalıklarımız, yanlış bilgiler, ırkçılığımız da bulaşıcı. Bu akışları da başlatıyoruz veya hızlanmasına bazen bilerek bazen istemeden yol açıyoruz. Bazılarımız bu akışları devam ettirmiyor. O mesajı iletmiyor, o korkuyu içinde bastırıyor. Ama yapmamak o akışları üssel olarak durdurmuyor. Devam ettirdiğimizde ise üssel yayılıyor.
COVID-19 salgını ile beraber bu akışların önemi ve riskleri daha da ortaya çıktı. Fakat bir yol ayrımına doğru gidiyoruz. Bu akışların hastalık da yayabildiğini görünce eğitim, ticaret, uluslararası ilişkiler, sosyal yaşam gibi alışkanlıklarımızı bu akışların musluğunu kısarak mı devam edeceğiz? Mesela, her ülke içe dönüp bilgiyi de, domatesi de, eteği de kendi mi üretecek? Yoksa bu akışların geldiği kaynakların sayısı çoğaltarak, yani akış sayısı artırarak riski mi düşürecek? Üretmemiz tabii önemli ama bu akışların sayısını arttırmak daha da önemli diye düşünüyorum. İtalya’dan mal alamayınca, Yeni Zelanda’dan alabilmek lazım.
Akışlar sayesinde bu ağ yapıları bir kişiden tüm dünyaya bu virüsü yayabiliyorsa, aynı akışları kullanarak aşıyı da bulabilir ve yayabilir. Bu olumlu akışlar Başlangıç Noktası olarak bizim de kurucuları arasında yer aldığımız Coronathon Türkiye gibi veya benzer farklı uluslararası iş birliği platformları gibi girişimlerle olacak. Kaldı o akışların döküldüğü denizler çoğu zaman hepimizin içinde bulunduğu bir geminin yüzdüğü denizler: iklim değişikliği, virüsler, yoksulluk, yangınlar, eşitsizlikler, şiddet…
Bu ağ yapıları insanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri. Bizler çok kalabalık, birbirini pek tanımasa bile ortak akıl çerçevesinde bir araya gelebilen topluluklar oluşturabiliyoruz. Bilgi, değer, dil akışlarını sadece yatay şekilde yaşıtlarımıza değil, dikey olarak nesilden nesile aktarabiliyoruz. Bu sayede taş üstüne taş koyuyoruz, ağı genişletiyoruz, kuvvetlendiriyoruz.
İnsanları olduğu gibi, ülkeleri de diğerlerinden daha başarılı yapan ayrımladan biri bu. Daha çok ticaret seçeneğiniz varsa, daha rahat A noktasından B noktasına göç edebiliyorsanız veya kolayca yatırım yapabiliyorsanız, oluşan ekonomiden size de pay kalır. Şirketlere baktığımızda burada da aynı durum geçerli. En başarılı, en çok nakit paraya sahip büyük teknoloji firmaları Facebook, Amazon gibi ağ etkisini çok iyi kullanmış şirketler.
Dünyayı bu pandemi sonrası bir seçim bekliyor. Hayatımıza eskisi gibi mi devam edeceğiz, kabuğumuza çekildiğimiz adımlar mı atacağız, yoksa sosyal etki çerçevesinde ağ yapılarını güçlendirerek mi devam edeceğiz?
Bağlantılar çok kalın kablolarla bir kere kuruldu. Uzun vadede bu bağlantıların olduğu ağ yapılarından kaçışımız yok. Umarım bunu fark edip, teknolojimizi, paramızı, eforumuzu, zamanımızı, aklımıza buna yatırırız.