Sözleşmeler Hukuku, sadece iş hayatıyla sınırlı kalmayan; günlük hayatımızda internetten bir sipariş verirken ya da markette alışveriş yaparken de tarafların karşılıklı borç ve yükümlülüklerini düzenleyen bir alandır. Peki bir sözleşme, tarafların karşılıklı borç ve yükümlülüklerini düzenlerken, her olasılığı içermek veya her durumu düzenlemek zorunda mıdır? Bu sorunun cevabı, o sözleşmede oluşturulan sistematiğin derinlik seviyesine bağlıdır. Gerçekten iyi bir hukukçunun hazırladığı yazılı bir sözleşmede; sözleşme konusunun temelleri kuvvetli bir sistematiğin içine yerleştirildiğinde, her şey yazılmadan her şey düzenlenmiş olabilmektedir.
Sözleşme yapma hürriyeti, T.C. Anayasası 48. maddesinde düzenlenen anayasal bir haktır[1]. Sözleşmeler Hukuku’nun temeli ise, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu tarafından oluşturulmuştur. Tarafların karşılıklı iradelerinin uyuşmasıyla, bir başka deyişle bir tarafın icap (öneri) beyanının diğer tarafça kabul edilmesiyle (kabul beyanı) birlikte genel çerçevede bir sözleşme kurulur. Taraflar arasındaki konunun detayları ve beraberinde getirdiği olasılıklarla birlikte yükümlülükler de arttıkça, sözleşmenin derinlik seviyesi artmaktadır. Özellikle iş hayatında en yüksek seviyede yapılan sözleşmelerde; ödeme koşulları, taşıma, teslimat, sigorta, gizlilik, tahkim gibi birden fazla unsur hesaplanarak konuya özel bir sistematik oluşturulmaktadır. İdeal bir dünyada durum her ne kadar böyle olsa da madalyonun öbür yüzünde piyasa içinde dolaşan, eşten dosttan alınan, fakat daha sonra bir hukuki uyuşmazlık oluşunca kendisini okuyan avukatın tebessümüne maruz kalan özensiz hazırlanmış sözleşmeler vardır. Bu sözleşmelerin bir başka adı da “Örnek Sözleşme”dir.
Ülkemizde sıkça rastlanan ve genellikle iyi bir avukatın incelemesinden geçmeden kurulan de fakto sözleşmesel ilişkilerin, Covid-19’un küresel boyuta ulaşmasıyla birlikte hem İş Hukuku alanında hem de Sözleşmeler Hukuku alanında ciddi problemlerle karşılaştıkları gözlemlenmiştir[2]. Covid-19, hukukta Mücbir Sebep (Force Majeure) için kullanılan; harici olarak gerçekleşen, tarafların borçlarının ifa edilmesine engel teşkil eden, öngörülemeyen ve kaçınılamayan durum tanımına uymaktadır[3]. Ayrıca Mücbir Sebep durumunun varlığı için aranan öngörülememezlik, kaçınılmazlık ve haricilik kriterleri Covid-19 salgınının yarattığı durumda yer almaktadır. Bu nedenle Covid-19 sebebiyle oluşan; sınırların kapatılması, gümrük işlemlerinin durdurulması, karantina tedbirlerinin alınması gibi durumlar “Mücbir Sebep” durumu teşkil etmektedir.
Mücbir Sebep’in tanımı kanunlarda tam ve açık bir şekilde yapılmamış olsa da yukarıda belirtilen ve doktrinde kabul gören tanım ışığında bu kavram 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun çeşitli maddelerinde de yer almaktadır[4]. 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu[5] da Mücbir Sebep’i bir sorumluluktan kurtuluş nedeni olarak düzenlemektedir. Ayrıca Mücbir Sebep, sadece Sözleşmeler Hukuku ile sınırlı olan bir kavram değildir. Bu duruma vergisel boyuttan bir örnek verilebilir. Covid-19 nedeniyle oluşan Mücbir Sebep durumu, Vergi Usul Kanunu’nda da çeşitli maddeleri tetiklemiştir[6]. Çalışmada Covid-19’un Sözleşmeler Hukuku kapsamında Mücbir Sebep olarak incelemesi yapıldığı için, bu durumun sözleşmelere olan etkisine odaklanılmıştır.
Sistematiği derin ve kuvvetli olan sözleşmelerde –özensiz hazırlanmış sözleşmelerin aksine- detaylı bir Mücbir Sebep maddesi yer almaktadır. Bu madde, genel olarak Mücbir Sebep durumlarına örnek göstererek en geniş anlamda Mücbir Sebep durumunu tanımladıktan sonra, sözleşme konusunu ve bütün özelliklerini esas alarak; Mücbir Sebep durumunun ortaya çıkması halinde tarafların yükümlülüklerini düzenler (tebligat yükümlülüğü, sürelere uyma, borcu ifaya devam etme şekli, vb.). Ayrıca yine bu madde, eğer mümkünse Tarafların sözleşmesel ilişkinin devam edebilmesi için nasıl bir prosedür izleyeceklerini (uyarlama, ilave süre tanıma, yeniden müzakere, vb.) önceden belirler. Bu sayede, öngörülemeyen bir kriz anı oluşsa bile, tarafların çıkarlarının optimize edildiği sağlıklı bir stratejinin izlenmesi sağlanır. Son olarak, yine detaylı bir Mücbir Sebep maddesi sayesinde, sözleşmenin feshi önceden planlanabilir ve bu durumda da optimize edilmiş bir prosedür uygulanabilir.
Sistematiği derin ve kuvvetli olmayan özensiz hazırlanmış sözleşmelerde ise, sadece tanımın yapıldığı ama kriz anında izlenecek prosedürün detaylandırılmadığı eksik bir Mücbir Sebep maddesi yer alabilir. İlaveten, özensiz hazırlanmış sözleşmelerde Mücbir Sebep maddesinin hiç düzenlenmediği ya da geçersizlik teşkil ettiği durumlara da rastlanabilmektedir. Anılan durumlarda genellikle bu eksiklikler nedeniyle kanunda düzenlenen hükümler devreye girmektedir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu dahil olmak üzere hukukumuzda kabul edilen isnat kriteri kusurdur. Dolayısıyla özensiz hazırlanmış sözleşmede yetersiz bir Mücbir Sebep maddesinin yer alması nedeniyle borca aykırılık hakkında kanun hükümleri uygulandığında, ilk olarak tarafların kusuru incelenir. Çalışmada daha önce bahsedildiği gibi Covid-19’un Mücbir Sebep şartlarını taşıması nedeniyle bu durum borçluya kusursuzluğunu ispat etme imkânı sağlayacaktır. Bir başka deyişle borçlu, Covid-19 nedeniyle oluşan Mücbir Sebep durumu ile borca aykırılık arasındaki illiyet bağının varlığını ispatlarsa sorumluluktan kurtulabilecektir. Bu durum da ileride faydalı olabilecek olan iş modellerinin veya ticari anlaşmaların eksik bir düzenleme yüzünden zamansız sonlanmasına yol açma riskini taşımaktadır.
Sonuç: İş modellerinin farklılığı nedeniyle sözleşmesel düzenlemelerde bulunan Mücbir Sebep maddeleri ciddi önem taşımaktadırlar. Her ne kadar Mücbir Sebep hakkında ilgili kanunun hükümleri uygulanabilse de, bu hükümler geniş nitelikte düzenlemeler içerip genellikle tarafların sorumluluklarını karşılıklı sona erdirdikleri için devam etmesi halinde fayda sağlayabilecek iş ilişkilerinin erken sonlanıp verimsiz bir sonuç doğurmasına neden olabilmektedirler. Dolayısıyla özellikle sözleşmenin konusuna özel olarak hazırlanmış detaylı bir Mücbir Sebep maddesi, tarafların iş ilişkilerinin devamlılığı, güvenilirliği ve verimliliği açısından ciddi önem taşımaktadır.
Referanslar:
[1] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709.pdf
[2]https://www.hurriyet.com.tr/aile/ebeveyn/kanuni-hak-ve-yasalar/koronavirusun-is-hayatina-getirdigi-degisiklikler-neler-41500515
[3] M. Kemal OĞUZMAN, M. Turgut ÖZ; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, 13. Bası, İstanbul 2016.
[4] 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 228, 373, 576, 579
[5] http://www.kik.gov.tr/Mevzuat.aspx
[6] Vergi Usul Kanunu m. 13, 15, 111