Özet: Geleneksel dünyanın silo mantığı ile bugüne kadar yaşantısını sürdürmeyi başaran büyük kurumları (dinazor) zor günler bekliyor. Günümüz dünyasının iş yapış şekline ve işin kendisindeki değişim hızına ayak uydurabilmek için zorunlu olan çeviklik ne yazık ki dinazorlarda yok. Bu çevikliği kazanabilmenin inorganik yollarından birisinin girişimcilik ekosistemi (çita) ile doğru adımlarla ilerleyebilmekten geçtiği aşikar.
Sorun Tespiti: Dönüşüm sürecine girmiş ve girişimci ruhuna büründüğünü iddia eden dinazorların işi o kadar da basit değil. Bir veya birden fazla girişimi satın alarak dinazorluktan çitalık mertebesine eriştiğini düşünen kurumlar yanılgı içerisinde dans ediyor. Belirgin bir yol haritası olmadan sadece kurmak için kurulan CVC’ler (Corporate venture capital), popüler satın almalar, gereksiz yatırımlar kurumların üst yönetimlerini tatmin etmekten öteye geçirmiyor.
Konuya şimdilik CVC’lerin sayıları açısından değerlendirmek amacıyla, geçtiğimiz günlerde Türkiye Cumhuriyeti Yatırım Ofisi tarafından hazırlanan girişimcilik ekosistemine dair rapora göz atalım.
Tablo 1: Türkiye’deki Girişimleri Destekleyen CVC (Corporate Venture Capital) Sayısı : Türkiye Cumhurbaşkanlığı, Yatırım Ofisi, 2019
Her ne kadar artış trendi gözlere hoş gelmiş olsa da 2018 yılı incelendiğinde, dinazor sınıfında alan sadece 25 şirketin girişim ekosistemi ile çalışmalarda bulunduğu gelişmiş ülkelerin ortalamalarına göre çok daha düşük bir seviyede yer alıyor.
Çözüm nedir? Çözüm, dinazorların girişimcilik ekosistemi ile yakın çalışmasından geçiyor. Bunun için de farklı işbirliği alanlarını belirlemeleri ve bu kapsamda uzun vadeli yol haritalarını oluşturmaları gerekiyor.
Nesta, Avrupa Birliği Girişimcilik Komisyonu ile hazırlamış olduğu raporda kurumlara ve girişimcilere bir işbirlik modeli önerisiyle geliyor.
(Girişimcilik ekosisteminin gelişmesini hızlandıracak teknokentler, yatırımcılar (VC, melek yatırımcılar) ayı bir başlıkta incelenmesi gerektiği için gelecek yazılara borçlandırmamız gerekiyor.)