2015 yılında BiTaksi’nin kurucusu Nazım Salur tarafından hayata geçirilen ‘Getir’, ortalama 10 dakika içerisinde “en çok ihtiyaç duyulan ürünleri” geniş kurye ağı aracılığı ile 7/24 kullanıcılarına ulaştıran bir mobil ticaret uygulaması. %100 Türkiye sermayesi ile kurulduğu günden bu yana yılda 5 misli büyüme yakalayan Getir’in alameti farikası ‘dünyada tek olması’.
Getir, İstanbul’un %93’üne hizmet veriyor ve halihazırda 560 bin aktif kullanıcısı bulunuyor. Getir sayesinde İstanbullular, ‘en çok ihtiyaç duyduğu ürünün neredeyse anında ayağına geldiği’ ilk şehirliler oldu. Getir, ulaşmak istediği sonucu sabit tutup, süreci düşünerek çalışmaya başlayan bir girişim. “Eldeki imkanla nasıl bir proje tasarlanabilir?” sorusundansa, “Nihai hedef olan 10 dakikada ihtiyaç duyulan ürünü kullanıcıya ulaştırma sonucuna nasıl imkan oluşturulabilir?” sorununa cevap veren bir iş modeli var. Tam bir sene önce 100 milyon TL ciroya ulaşan Getir, akıllı telefonların yaygınlaşması ve veri paylaşım hızının artması ile çok daha fazla başarıya imza atacağa benziyor.
2018 ortasına kadar 3 milyon sipariş teslimini %90’ın üstü ‘dakiklik başarısı’ ile tamamlayan Getir’in hizmet hızından ödün vermemesinin sebebi İstanbul’da 62 dağıtım merkezinin ve 600 motor kuryesinin bulunması. Dağıtım merkezlerinin sahiplerinin neredeyse hepsi Getir çalışanları. Bu durum sistemin hem daha entegre hem de daha çok merkezli bir şekilde işlemesini sağlıyor.
Mobil teknoloji, perakende ve lojistik bilgiyi başarılı bir şekilde sentezleyen Getir, İstanbul’dan sonra Londra ve Moskova’da faaliyet göstermeyi hedefliyor. Getir’in bu şehirlerde faaliyet göstermeden önce nüfusunun ne kadarının haftada kaç dışarıda yediğini, nasıl temel ihtiyaç ürünlerini temin ettiğini, aile yapılarını, politik ekonomisini ve lojistiğini detaylı bir şekilde incelemesi gerekiyor. Nazım Salur, hangi ülkeye giderlerse gitsinler ‘Getir’ isminden vazgeçmeyeceklerini ve bu uygulamanın Türkiye’yi temsil etmesini istediklerinin sık sık her konuşmasında altını çiziyor.
Peki, Getir gibi bir bozguncu yeniliğin ilk olarak İstanbul’da mümkün olmasının altında yatan sosyolojik sebepler neler? Getir’i kullananların sosyolojisi üzerine ne söylenebilir?
İlk olarak, Getir İstanbul’da yaşayan orta ve üst sınıf çalışanların ‘mütemadiyen az zamanları’ olmasından oldukça istifade eden bir uygulama. Hedef kitlesi, büyük şehirlerde acelesi olan, zamanı olmayan ve genelde raf ürünü tüketen 25-40 yaşları arası beyaz yaka çalışanlar. Bu grup iş çıkışı park yeri sorun, kasa kuyrukları ve ürünleri toparlayacak zamanları olmamasından dolayı artık markete şahsen gitmeyi tercih etmeyen bir kesim. Getir kullanmasalar bile gıda ihtiyaçların online siparişlerle halletmeye çalışıyorlar. Dolaysıyla Getir hedef kitlesinin esas hedefi ‘zamandan tasarruf etmek’ ve ‘dakik planlamalar yapmak’ denebilir.
Getir, kullanıcılarına kuryenin geleceği saati tam olarak belirterek, kuryenin dağıtım zincirinde nerede olduğunu göstererek ve kuryenin ismini ve kimliğini görüntüleyerek, sistemin güven vermesini sağlıyor. Kullanıcı, kuryenin geliş saatine göre ya evden çıkış saatini tam olarak ayarlayabiliyor veya eve girdiği anda buzdolabının boş olmasına rağmen yemek yapmak için gerekli malzemeleri kapısında buluyor. Aynı zamanda bütün ödemenin uygulama üzerinden kredi kartıyla alınması kuryenin teslim yerinde harcadığı zamanı da minimize ediyor. Bu durum yanında nakit taşımayan veya kapı önünde ödeme yapmayı tercih etmeyen şehirliler için de bir avantaj sağlıyor. Genellikle ürün teslim anı iki tarafın da teşekkür etmesi ile kısıtlı kalıyor. Getir kuryesine bahşiş vermek gibi bir alışkanlık bulunmuyor. İstanbul’un detaylı planlama gerektiren ve yoğun trafik ile işleyen gündelik hayatı Getir gibi bir uygulamanın varlığını neredeyse mecburi kılıyor.
Getir, kullanıcısın en az 30 TL’lik bir harcama yapmasını şart koşuyor. Böylece evde şarj aleti bozulduğu için Getir’den yenisini isteyen kullanıcı aynı zamanda az kalmış deterjanın yenisini de sepete ekliyor. Böylece Getir kullanıcısı ortalama her siparişte 1 acil ihtiyaç duyduğu, 1-2 de hızlı tüketim ürünü sepete ekliyor.
Getir, 1.000 insana istihdam sağlıyor (Ocak 2018 verisi). Bu çalışanların 150’yi yalnızca beyaz yaka ve merkezi ofiste çalışıyor. Geri kalan 850’si ise her an sahada GPS uygulamalarına bağlayarak kullanıcılar ve ürün stokları arasında mekik dokuyor. Müşteriler bu esnada kuryelerin gelişini haritada izleyebiliyor ve ürünlerinin kaç dakikada ellerinde olacağını görebiliyor.
İkinci olarak, Getir’in dağıttığı 600 ürün şarj aletinden yumurtaya, yara bandından kedi mamasına, deterjandan şemsiyeye, sütten kadın çorabına kadar uzanıyor. Bu ürünlerin hepsinin ortak noktası ‘dakikalar içinde kullanıcıya ulaşmasının çok önemli olması.’ Getir, ‘talebe dayalı gelişen uygulama’ kategorisinde yer aldığı için kullanıcıdan aldığı geri dönüşler ile kendini yeniliyor. Uygulamada istediğiniz ürünü bulamazsanız öneride bulunabiliyorsunuz ve satış şartları uygunsa ürün 1-2 hafta içinde depoya alınıyor. Örneğin Ekim 2018’de Getir’de bulunmayan ‘Yerli Organik Yumurta’, Aralık 2018 itibariyle uygulamada satışa sunulmuş bulunuyor.
Getir’in kullanıcıları ağırlıklı olarak kadın. Erkek kullanıcıların çoğu 35-45 yaşları arasındayken kadınların geneli 25-35 yaşlarında. Bunun sebebi çoğu acil ihtiyaç duyulan ürünü kadınların daha fazla tüketmesi olabilir. Diğer bir nedeni ise kadınların evdeki iş bölümünde eksik ürünleri gidermek üstüne daha fazla sorumluluk almasına bağlanabilir. Erkek kullanıcıların yaş ortalamasının daha yüksek olması ilginç bir istatistik. Bu da İstanbul’da yaşan 35-45 yaş grubundaki erkeklerin gençlere nazaran daha az paket yemek siparişinde bulunup daha fazla gıda ürünü satın alması ile açıklanabilir.
Son olarak, yazının başında da belirtildiği gibi Getir’in İstanbul’un çeşitli ilçelerinde 62 (Ocak 2018 verisi) dağıtım merkezi yani deposu bulunuyor. İstanbul çevresinde düşük maliyetli birçok deponun bulunması Getir’in İstanbul’da kolaylıkla ürün lojistiğini sağlayabilmesinin en önemli nedenlerinden. İstanbul’da çok sayıda depo bulunmasına belli başlı üç nedeni var: Birincisi, İstanbul’un katı atık toplayıcıları topladıkları çöpleri bir depoya satarak gelir sağlıyorlar. Dolayısıyla hali hazırda şehirde çokça depo alanı bulunuyor. Her mahallede de en az 3 çöp deposu bulunuyor. İkinci olarak perakende sektörünün oldukça büyük olduğu çok merkezli İstanbul’da markalar birden fazla depoda ürünlerini tutmayı tercih ediyor. Son olarak da İstanbul şehir sosyolojisine bakıldığında üst ve alt sınıf mahallelerin yan yana bulunması yüksek tüketim merkezlerinin yakınında uygun fiyatlı geniş depoların kiralanabilmesine sebep oluyor.
Araştırmalara göre günde ortalama 200 kere telefonuna bakan bir genç sadece 2 kere ‘Alo’ demek için ekrana değiyor. Cep telefonunda geçirdiği diğer zamanı ise hayatını, sosyal kimliğini ve programını organize etmeye harcıyor. Nazım Salur’un dediği gibi cep telefonlarımız artık bir telefondansa ‘hayatın uzaktan kumandası’ haline gelmiş durumda. Gelecek 20 senede de hızla büyümesi beklenen mobil uygulamaların başında BiTaksi ve Getir gibi ‘anlık talebe cevap veren uygulamalar’ olacak. Öte yandan, BiTaksi’nin piyasası 17 bin kayıtlı İstanbul taksisi ile sınırlıyken Getir’in ulaşabileceği İstanbullu kitlesi en az 3-4 milyon. Uygulamanın yakın zamanda Londra ve Moskova’da da faaliyet göstermesi düşünüldüğünde, Dünya’da en hızlı ve etkili kurye servisinin Türkiye’den çıkıyor olması ülkedeki diğer müteşebbis ruhlu girişimciler için de bir motivasyon kaynağı oluyor.
Getir’den 2019 verileri yazılı olarak istenmiştir. Fakat cevap alınamamıştır. Bu nedenle bazı veriler eski olabilir.