Etkili Genç LiderHukukSürdürülebilirlik

Hukukta Sürdürülebilirlik Ne Kadar Sürdürülebilir?

Ernst & Young ve Harvard Hukuk Fakültesi Hukuk Mesleği Merkezi’nin ortak çalışması olan Hukuk Danışmanlığı Gereksinimleri araştırmasının sonuçlarına göre, hukuk departmanlarının ve hukuk danışmanlarının şirketlerin başarısında ciddi bir öneme sahip olduğu belirlendi. Araştırmada özellikle, sürdürülebilirlikle ilgili olan hukuki riskler, uyum riskleri ve itibar risklerinin önlenmesinde hukuk danışmanlarının öneminin vurgulandığı görülmekte. Bununla beraber, hukuk departmanlarının sürdürülebilirliğe ne şekilde katkı sağlayacağının belirlenmesi ön plana çıkan konular arasında. Farklı birimlerin iş birliği çerçevesinde çalışmasının gerektiğinin belirtildiği bu araştırmadan hareketle, şirketler hukuku alanında sürdürülebilirlik üzerine sorunlar, çözümler ve hedeflerin yer aldığı bir yazıyı okuyacaksınız.

Faaliyet gösterdikleri alanın sürdürülebilirlik sorunlarından etkilenen şirketler, sorunların hem kaynağı hem de çözümü niteliğinde: Geleneksel şirketler hukuku anlayışı, aslında sürdürülebilirlik sorunlarının şirketi nasıl ve ne yönde etkilediği ile ilgilenerek riskleri yönetebilmek üzerine odaklanır. Diğer yandan şirketlerin sürdürülebilirliğe etkisi ise, hukukun muhtelif alanlarıyla yakından ilgilenerek özellikle çevre hukuku ve insan hakları ekseninde gelişir. Sizce de oldukça karmaşık bir problemle karşı karşıya değil miyiz? Risklerin öngörülüp önlenmesi üzerine odaklanan şirketler hukuku, sürdürülebilirlik kavramına işletmenin sürdürülebilirliği açısından bakarken kalkınma hedeflerine ulaşılabilmesi için somut faaliyetler izlenmemesi sürdürülebilirliğin amaçlarıyla örtüşmemektedir. Bu hedeflerle aynı doğrultuda bir gelişim sağlanabilmesi için izlenmesi gereken adımları birkaç cümleyle özetleyebiliriz:

  • Sözleşme ilişkilerinde yatırımcılar, olmazsa olmaz yatırım şartı olarak sürdürülebilirlik politikalarını bağlayıcı hâle getirebilirler.
  • Şirketler çevresel sürdürülebilirlik üzerine aktif ve pasif eylemleri taahhüt ederek gerek kurum kültürüne gerek topluma katkıda bulunabilirler.
  • Türk Ticaret Kanunu’nda şirketlerin iç düzenine ve işleyişine ilişkin düzenlemeler önceliklenirken kurumsal yönetim temelinde özel düzenlemeler yok denecek kadar azdır. O hâlde sürdürülebilirlik odaklı bir yönetim sisteminin TTK içerisine entegre edilmesi; raporlama, kamuyu aydınlatma gibi hususlardaki düzenlemelerin ise daha kapsayıcı bir konuma getirilmesi bu konuda önemli adımlar olabilir.
  • Şirketlerin ekonomik amaçlarını gerçekleştirmesine engel olmayacak ve maliyet unsuru göz ardı edilmeyecek şekilde zorunlu sürdürülebilirlik raporlaması yaygınlaştırılabilir.
  • İlgili raporlamaların uzman ve bağımsız olan kuruluşlarca gözden geçirilmesi de gerekir. Raporlama kriterlerine uygunluğun onaylanması ve teyit edilmesi ise bu sistemin etkinliğini artırabilir.
  • Zorunluluğun olduğu bir yerde yaptırım olmadan işlerin pek de yürümediği bir senaryo, gayet olası bir tablo sunduğundan buna dair bir model oluşturulabilir.

Ekonomik faaliyetler doğrultusunda toplumların gelişmesi ve kalkınmasında önemli rolleri bünyesinde barındıran şirketler, sürdürülebilir kalkınma bakımından oldukça önem arz etmektedir. İşletmelerin varlığını idame ettirebilmesi için gerekli olan ekonomik sürdürülebilirliğin hukukla eş anlı olarak ilerlemesi gerekir ki sosyal sürdürülebilirlik de sağlanabilsin. Zira her iki boyutun bir arada değerlendirilmediği bir ortamda sürdürülebilirlik olgusunun kendisi sürekli olmayacak ve ne yazık ki yalnızca bir kavram olarak kalacaktır. Aynı zamanda, bu iki boyutun çevresel bir perspektiften de desteklenmesi gerekir.

Şirketler için sadece kâr maksimizasyonunun hedeflendiği, finansal değerlerin baş aktör olduğu dönemler yerini, bu faktörlerin toplumsal çıkarlara hizmet ettiği çift yönlü bir kazanç çarkına bıraktı. Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin birçok ülkede faaliyette bulunan şirketlerin üst düzey yöneticilerini temel alarak yaptığı araştırmanın sonucunda, şirketlerin sürdürülebilirlik politikalarına yönelmesini sağlayan faktörlerin sırasıyla şunlar olduğu saptanmıştır:

  • Marka değeri ile beraber güven ve itibar sağlanması: Özellikle kriz dönemlerinde bu unsurların şirketi koruyucu bir işlev gördüğünü söylemek mümkün. Yalnızca olumlu sürdürülebilirlik politikaları çerçevesinden değil, bununla birlikte, şirketlerin faaliyetlerini devam ettirirken negatif dışsallıkların şirket değerini olumsuz etkilemesine de bakmak gerekir. Örneğin, çevre problemlerini göz ardı eden bir şirketin borsada işlem gören paylarının fiyatlarında olumsuz bir durumla karşı karşıya kalınabileceği göz ardı edilmemelidir.
  • Maliyet tasarrufunun kârlılığı artırması: Çevresel boyutu ile sürdürülebilirlik ele alındığında, ham madde israfının azalması, daha az seviyede enerji tüketiminin gerçekleşmesi gibi gelişmelerle maliyet tasarrufu sağlanırken kârın da arttığı gözlemlenecektir.
  • Nitelikli iş gücü kazanımı ve çalışan motivasyonunun artması: Yalnızca iş arayanların değil, onlarla beraber nitelikli iş gücünü elde edebilmek için şirketlerin de rekabet ettiği bu günlerde, nitelikli çalışanlar nezdinde sürdürülebilirlik kültürünü benimseyen şirketler öncelikli tercih sebebi hâlini almıştır.
  • Tüketici talepleri: Şirketlerin çevreye sahip çıkması, toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsemesi ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine sahip çıkması artık tüketicilerin beklentileri arasında. Tam da bu noktada, bu yazıyı okumaya devam etmeden önce kendimize şu soruyu soralım: Dünyadaki erişilebilir tatlı su miktarı, dünyanın toplam su varlığının yüzde 1’inden bile azken sadece bir tişört için 13,500 bardak suyun harcandığı bir sistemde tüketim çılgınlığını bir kenara iterek daha az tişörte sahip olsam veya geri dönüştürülmüş ürünler kullansam ne kaybederim? Hayır, doğru soru bu değil. Doğrusu, ”ne kazanırım?” sorusu olmalı. Suya erişiminizin hiç olmadığını hayal ettiğinizde, cevabı zaten bulmuş olacaksınız.
  • Sermayeye ulaşımı kolaylaştırması: Sürdürülebilirlik uygulamalarının yaygınlaşması, finansal kurumların yatırıcımları yönlendirdikleri şirketler bakımından da fark yaratmaktadır. Bununla beraber, ”Özenli Sahiplik Kodu” gibi uygulamalar vasıtasıyla yatırıcımlar, sürdürülebilir şirketlere yatırım yapma konusunda gönüllü olmaktadırlar. Seçimlerini kamuoyuna açıklama yükümlülüğü taşımakta olan bu yatırımcılar, aynı zamanda, finansal sermayeye ihtiyaç duyan şirketlerin sürdürülebilirliği önemsemesini sağlamaktadırlar.

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

İlginizi çekebilir
AğlarAkademiAlgoritmaBiyoteknolojiBlockchainEkonomiEnerjiİnovasyonKuantum TeknolojileriSürdürülebilirlikTeknolojiVeriYapay Zeka

Paleolitik Beyinler, Orta Çağ’dan Kalma Kurumlar ve Tanrısal Teknolojiler

ÇevreEkolojiSürdürülebilirlik

Yeşil Tüketimin İzinde: Ekotüketim ve Geleceğe Daha Yeşil Adımlar

BiyoteknolojiİnovasyonSürdürülebilirlik

Güneş Enerjisiyle Yaşayan Mikroplar: CO2'den Sürdürülebilir Geleceğe Köprü!

DeğişimİnşaatSürdürülebilirlik

Geleceğin Ahşap Şehirleri

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir