Bugün sizlere şu anda yaklaşık 10 bin takipçisi olmasına rağmen ileride milyonları etkileyecek bir dijital platform ve uygulamadan bahsetmek istiyorum. WaterBear, çevre farkındalığını arttıran belgeseller ve kısa filmler yayınlamanın yanı sıra kullanıcıların çevreci olması için projeleri yürüten bir portal. Şu anda Birleşik Krallık, Amerika, İrlanda, Kanada, Güney Afrika, Avusturya ve Yeni Zelanda’da kullanıma açık olan WaterBear, herkese açık ve tamamen ücretsiz.
Destekçilerinin arasında WWF Netherlands and Germany, Tusk, African Parks, Wildlife Conservation Society, GoodPlanet Foundation, European Nature Trust, Circle Economy, Rewilding Europe, Environmental Investigation Agency, Mongabay, Sea Shepherd, The World Bank ve Jane Goodall Foundation’ın bulunduğu 100 küresel ve yerel sivil toplum kuruluşu ve yüzlerce proje olan WaterBear, geçen hafta Prens Harry’nin liderliğini yaptığı çevre koruma kurumu Africa Parks’dan destek almaya başladığını açıklaması üzerine bütün dikkatleri üzerine çekti.
Africa Parks, 2000 yılında Johannesburg’de kurulan ve Afrika’daki vahşi yaşamın tahribatı sorununu çözmeye çalışan bir sivil toplum örgütü. Prens Harry kurumun Aralık 2017’den beri yürütücülüğünü yapıyor. Africa Parks geçtiğimiz haftalarda, vahşi yaşam hayvanlarının katledilmesinin önüne geçerek Covid-19 benzeri salgınların çıkmasını engellemek adına İngiliz yayın kuruluşu The Independent’in öne sürdüğü anlaşmanın 20 imzacısından biri oldu.
WaterBear’in Prince Harry’nin yanı sıra ünlüler dünyasından destekçilerinin arasında Lily Cole, Game of Thrones ile yıldızı parlayan Maisie Williams ve Dr Mya-Rose Craig de bulunuyor. Adını, her türlü zorlu coğrafyada varolabilen, dünyanın en dayanıklı minik canlılarından biri olan su ayılarından alan WaterBear, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin kuramsal çerçevesini baz alarak içerikler üretiyor. Bu nedenle sadece çevre odaklı içerikler üretmekle kalmıyor, aynı zamanda çevreye zarar vermeden de faaliyetlerini sürdürüyor. Bu çerçevede WaterBear, diğer dijital platformların aksine, litrelerce su israfına neden olan veri merkezlerinden uzak duruyor ve doğaya olumsuz etkisi olabilecek hiçbir “iş atılımında” bulunmuyor.
WaterBear’in Kuzey Amerika’da popülerleşen ilk içeriklerinden biri ise Netflix’de milyonlar tarafından izlenen My Octopus Teacher’in yönetmenin yeni işi Africa’s Hidden Seaforest. Fakat WaterBear sadece bir belgesel platformu değil. Aynı zamanda kullanıcılarla etkileşimde kalarak önceliklendirdikleri çevre konusuna bağlı olarak destekleyebilecekleri yardım kurumlarına ulaşmalarını ve küçük çaplı savunuculuk rolleri üstlenmelerinin de önünü açıyor.
Platformun kurucusu Ellen Windemuth, tek hedeflerinin farkındalığı yüksek hikaye anlatıcılarının yeteneklerini iyiye kullanarak, gelecek jenerasyonların çevre konusunda iyi eğitilmiş olmalarını sağlamak olduğunu söylüyor. WaterBear’dan önce 25 yıl Amsterdam merkezli yapım şirketi Off the Fence’in yöneticisi olan ve EMMY adayı iki vahşi yaşam belgeselinin (Untamed Romania ve Naledi: A Baby Elephant’s Tale) yürütücü yapımcılığını üstlenen Windemuth ve ekibi, 2013’den beri üzerine çalıştıkları çevrimiçi çevre eğitimi platformu WaterBear’i Ağustos 2020’de kullanıma açmış.
WaterBear aynı zamanda jenerasyonları farklı etkileşim paketleri sunuyor. Kullanıcıların izledikleri içeriklerin verisini kullanarak çevre farkındalığı yolculuğunu kişiselleştiriyor ve daha fazla verim alınmasını sağlıyor. Dünya çapında milyonlarca insanın hayatlarını gezegenimizin kurtarılmasına adadıklarını ama çevrelerindeki insanları ikna etmek için yeterli bilgi ve görsel içeriğin erişilebilir olmadığını söyleyen Windemuth, WaterBear’i “çevreci olmanın doğru olduğunu düşünen ama nereden başlayacağını bilemeyen” insanlara yolculuklarında eşlik edecek bir araç olarak konumlandırıyor. Kullanıcılarının karbon ayak izlerini hesaplayabilecekleri araçlar sunmaya da hazırlanan WaterBear, yüksek karbon ayak izli kullanıcıları farklı çevreci harekete entegre ederek doğaya etkilerini dengelemeye çağırıyor.
İlerideki 10 sene, çevre farkındalığı alanında metodolojilerin ve aksiyon planlarının çok daha somutlaştığı ve her türlü insanın kendi etkisini oluşturabileceği ağların kurulduğunu göreceğiz. Z jenerasyonunun çevre konularında sorumluluk almasının önünde duran en büyük zorluk doğru ve direkt içerik yoksunluğu. WaterBear bu eksikliği gidererek, “nasıl çevreci olmaya başlarım, nereden başlarım” sorularına küresel bir yanıt sunuyor ve çevre hareketinin milyonlarca insandan milyarlarca insana ulaşması için önemli bir adım atıyor.