Tanrı Anibus eğer bugünkü dünyada faaliyetlerini sürdüren organizasyonların kalplerini (değerlerini) terazi kefesinin bir tarafına koyup, diğer tarafına da Mısır’ın doğruluk, adalet ve eşitlik tanrıçası Maat’ın kafasında yer alan tüyü koyarak tartıyı hareket ettirseydi, hiçbir organizasyon ölümsüzlüğe doğru inisiye olamazdı.
(Ülkelerindeki kaosu yönetebilmek amacıyla doğruluk ve adalet tanrısı Ma’at’ın önderliğinde Ma’at Yasası denilen ve kaosun diğer kutbu olarak da bilinen birlik yasası oluşturulmuştur. Yasaya göre evrendeki tüm varlıklar birbirlerini tamamladığı ve sürekli ilişkili içinde olduğu belirtilmiştir. Bu yasa çerçevesinde tüm varlıkların yaptıkları eylemler birbirleri ile neden-sonuç ilişki doğurarak yaşamın akışını olumlu veya olumsuz olarak etkilediği düşünülmüştür. Kadim Mısır mitolojisi incelendiğinde firavunlar ülkelerini Ma’at Tanrıçasının ilkelerine göre belirlenen bu birlikte yasasıyla yöneterek evrensel düzenin oluşturulabileceğine inanırlardı. Bahsi geçen düzeni sağlamak için Ma’at’ın kafasında taşıdığı devekuşu tüyü ile insanoğluna ölümsüzlük vaat edilirdi. Bu tüy saf iyiliği, hakikati, doğruluğu, ve adaleti temsil ederdi. Osiris (Ölüm tanrısı)’in mahkemesine çıkartılanların kalbi terazide bu tüy karşısında ölçülürdü. Böylece ölen kişinin iyi veya kötü huylu olduğu tespit edilirdi. Eğer kalp, tüyden hafif ise kişiye ölümsüzlük kapısı açılırdı ve yüksek bilince doğru tekamül edebilirdi.)
Konumuz eski Mısır gelenekleri ve ritüelleri hakkında konuşmak değil. Ölümsüzlüğü konuşmak hiç değil. Konumuz, değişen bir dünya içerisinde organizasyonların mevcut bakış açılarıyla doğruluğu, adaleti, eşitliği ve dahiliyeti yeniden tanımlayarak geleceğe uzanabilmeleri ile ilgili kafa yormak.
Organizasyonlar geleceklerini yeni yüzyılın çocukları olan yeni jenerasyonlar (Y ve Z jenerasyonu) ile inşa etmeye çalışırken, Maat’ın tarttığı teraziden gönül rahatlıyla geçebilmek ve tüy kadar hafif bir kalbe sahip olabilmek adına katetmeleri gereken uzun bir yolları olduğu aşikar. Akın akın sesini duyurmaya başlayan yeni nesil profesyoneller bir diğer deyişle yeni jenerasyon temsilcilerinin beklentileri çok daha farklı olduğu görülüyor. Bu jenerasyonların temsilcileri
- Sorumluluk bilinciyle donatılmış adetli bir kurum;
- Farkı fikirlerin temsil ve teşvik edildiği dahiliyetçi bir atmosfer;
- Her kesimin eşit muamele gördüğü eşitlikliği bir payda talep ediyor.
Görüldüğü üzere yeni dünyanın “hizmetkar” liderlerinin (servant leaders)yönetmesi gereken oldukça karmaşık parametreler var.
Öteki taraftan da yapay zeka ve algoritmaların ayak sesleri artık kulak zarlarını patlatmaya aday. Herşey insanoğlu içinse herşeyi karmaşıklaştıran da insanoğlu olduğunun bilinciyle; adaleti, farklı fikirlerin dahiliyetini ve çeşitliliği sağlayacak aynı zamanda yönetecek olan da acaba yapay zeka ve algoritma kardeşliği mi olacak?Gelin birlikte bu tür karmaşık soruları bir kenara bırakarak biraz daha günümüze yakınsayalım.
Amerika’da yapılan bir araştırma, yeni jenerasyonun kapitalist sistemin neden olduğu adaletsizlik, dahiliyet eksikliği ve eşitsizlik durumu karşısında sosyalist düşünceleri benimseyen kurumlara daha yakın olduğunu gözler önüne seriyor. Bir şekilde zengin olarak arkasına aldıkları rüzgar ile adaletsizliği ve eşitsizliği maşa olarak kullanmış büyük kuruluşların samimiyetten uzak filantropik ve sosyal destek projelerini artık yeni nesil gerçekçi bulmuyor. Anand Giridharadas’ın ses getiren kitabı “Winners Takes All”da üzerinde basa basa durduğu konu çok net. Para, para, para, kar, kar, kar diye bas bas bağıran günümüz dünyasının geleceğe yapmacık ve samimi olmayan amaç odaklı yaklaşımları ile bir yere varılamaz. Bu mentalite ile toplum ve diğer paydaşların çıkarlarına sahip çıkılamaz. Bu sebeple hem yasa yapıcılar hem de geleceği tasarlayan bugünün liderleri adaletli, dahiliyetçi ve eşitlikçi bir sistemi amaç odaklı bir perspektifte yeniden dizayn etmeli.
Afedersiniz ama serzenişim bitmedi. Bir de günümüz dünyasının üst düzey pozisyonlarında olanların katıldığı ankette, katılımcıların yüzde 45’i topluma faydası olan “amaç odaklı” ürün ve servislerinin en gözde ve yeni gelir kalemleri olduğunu belirtiyorlar. Eski dünyanın ucube düşünceleri ile yeni dünyanın görüşlerini karıştıramayız. Bunu yeni jenerasyon kabul etmez.
Dahiliyetin ve farklı kesimlerin temsil edilmediği bir düzende adalet ve eşitlikten söz edilemeyeceği biliniyor. Burada çok farklı örnekler gösterilebilir. Dikkat çekici ve birçok kurumun düştüğü durum ise, örneğin yeni mezunları genelde sadece not ortalamaya göre değerlendirip belki de çok daha başarılı olacak adayların işe alım süreçlerindeki dahiliyeti ortadan kaldırılıyor. Performans ve not ortalaması arasında direkt bir ilişki olmadığını yapılan araştırma çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Kurum içi adaletin önemli göstergeler biri olan ödemeler ve haklar dikkatli incelendiğinde eski dünyanın adaletsiz yapısı gözler önünde yer alıyor. Örneğin, Amerika’da üst düzey bir yöneticinin kurumdaki ortalama haklara nazaran 373 kat daha fazla yer gelir elde edildiği bir dünyada adaletten nasıl bahsedileceği kuşkuşuz ki bilinmiyor.
Adaletsizlik, eşitsizlik ve dahiliyet konusunda yazılacak yüzlerce paragraf, binlerce örnek mevcut. Konuyu uzatmayalım.
Dilerim, yeni nesil organizasyonlar hizmetkar liderlerin önderliğinde dünyayı daha güzel bir yere dönüşümünü sağlar ve Ma’at’ın terazisinde tüyün hafifliğini alt eder.