Son yıllarda yapılan önemli araştırmalar, iklim değişikliğinin insanlık olarak karşı karşıya olduğumuz en büyük tehditlerden birisi olduğunu pek çok kez ortaya koydu. Ancak, kuşkusuz hiçbiri IPCC raporu kadar ses getirmedi. Hem dünyada hem ülkemizde yaşanan orman yangınları, aşırı sıcak hava dalgaları ve sellerin yaşandığı bir dönemde açıklanan rapor, dünyanın kırmızı alarm verdiğini çok çarpıcı bir şekilde açıklıyor. Uzun zamandır konuştuğumuz iklim değişikliğine ilişkin bir raporun bu kadar ses getirmesinin sebebi ise nereye gittiğimizi, ne yapılabileceğini ve nasıl hazırlanabileceğimizi anlamak için gerekli olan geçmiş, şimdiki ve gelecekteki iklimin çok net bir resmini güçlü bilimsel temelde sunuyor olması.
Bilim insanlarından kritik uyarılar
İklim değişikliği ile ilgili bilimi değerlendirmek üzere 1988 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (The Intergovernmental Panel on Climate Change – IPCC), İklim Değişikliği 2021: Fiziksel Bilim Temeli değerlendirme raporunun 6’ncısını Ağustos başında yayımladı. Dünya genelinde binlerce bilim insanının gönüllü katkılarıyla hazırlanan rapor, iklim değişikliğinin itici güçleri, etkileri ve gelecekteki risklerine ilişkin yayımlanan binlerce bilimsel makalenin güçlü bir sentezini içeriyor. Bilim insanlarının her bölgede ve tüm iklim sisteminde Dünya’nın iklimindeki değişiklikleri gözlemlediği raporda, gözlemlenen değişikliklerin çoğunun, binlerce yıldır görülmemiş düzeyde olduğuna dikkat çekiliyor. Ve halihazırda harekete geçmiş olan bazı değişikliklerin ise yüz binlerce yıl boyunca geri döndürülemeyecek seviyeye ulaşmış olduğu belirtiliyor.
Tarih boyunca görülmemiş hızda ısınma ve “insan” etkisi
Rapor, insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının 1850-1900’den bu yana yaklaşık 1,1°C’lik ısınmadan sorumlu olduğunu gösterirken, önümüzdeki 20- 30 yılda 1,5°C’lik küresel ısınma düzeyini geçme ihtimaline ilişkin yeni tahminler sunuyor. Sera gazı emisyonlarında ani, hızlı ve büyük ölçekli azalmalar olmadıkça, ısınmayı 1,5°C’ye, hatta 2°C’ye kadar sınırlamanın ulaşılamaz olacağını ortaya koyuyor.
İklimi stabilize edebilmenin yolu: “Net Sıfır Karbon”
İnsan eylemlerinin, iklimin gelecekteki seyrini belirleme potansiyeline sahip olduğuna vurgu yapan rapor, aynı zamanda karbondioksitin iklim değişikliğinin ana itici gücü olduğuna dair açık kanıtlar sunuyor. İklimi stabilize etmek için daha da geç olmadan, son kritik eşikler de aşılmadan tek çözüm yolumuz, sera gazı emisyonlarında güçlü, hızlı ve sürekli azalmayı sağlamak ve net sıfır karbon emisyonlarına ulaşmak. Anlamlı ve ölçülebilir ilerleme sağlamak için güçlü iş birliklerine ihtiyacımız var. Anlamlı ve ölçülebilir ilerleme sağlamak, hem devletlerin hem kurumların hem de bireylerin sorumluluğunda. Kurumların ve devletlerin iklim değişikliğiyle mücadelede adım atması, net sıfır taahhütlerini gerçek anlamda yerine getirmesi ve acil önlem alması, gezegenimiz ve gelecek nesiller adına hayati önem taşıyor. Bu noktada şüphesiz atılacak ilk adım, karbon emisyonlarının azaltılması. Bunun yanı sıra hem makro hem de mikro düzeyde risk analizi ve bu risklerin küresel raporlama standartlarına uyumlu olarak açıklanması, anlamlı ve ölçülebilir ilerleme için olmazsa olmaz unsurların başında geliyor. Tabii bu noktada bireylerin farkındalığın ötesinde eğitilmesi de atılması gereken kritik adımlar arasında. Tüm bu adımların başarılı olabilmesinin temelinde ise kurumlar ve devletler arasındaki “güçlü iş birliği” yatıyor.
Bu yazı alıntıdır.