Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) halen görevine devam etmekte olan başkanı Donald Trump; ABD’li firmaların üretimlerini başta Çin olmak üzere diğer dış ülkelerden ABD’ye taşımasını talep ederken aynı zamanda yabancı firmaların da ABD’deki faaliyetlerine sınırlamalar getirecek bir politika izliyor. Eğer Trump, bu sene başkanlık seçimlerini yeniden kazanırsa bu politikaya devam etme konusunda elini daha da güçlendirecek gibi de görünüyor.
Hepsinin de ana merkezi ABD olan GAFA dörtlüsü (Google, Amazon, Facebook ve Apple) büyük teknoloji şirketleri (BigTech) olarak isimlendirilen ve dünyanın teknolojik gidişatını etkileyen stratejileri ile yakından takip edilen şirketlerdir. Ancak BigTech’i sadece bu dörtlü ile sınırlamak doğru olmaz. Çünkü dünya teknoloji pazarı sadece bu dörtlüden ibaret değil.
Çinli firmaların son yıllarda başlattığı teknoloji atağı ile Huawei’in 5G konusunda bir lidere dönüşmesi, TikTok’un bütün cep telefonlarına kısa sürede girmeyi başarması, Xiaomi’nin geniş ürün ailesi, Tencent’in oyunları ile mobil dünyayı fethetmesi… Diğer yandan Güney Koreli teknoloji şirketleri ile bu liste uzayıp gidebilir.
Teknoloji şirketleri arasındaki bu çekişme diğer yandan birbirlerine muhtaç olmayı da gerektiren ilginç bir ilişki doğuruyor. Elbette bu ilişkilerde tarafların her zaman birbirine denk olduğunu düşünmek yanlış olur. Bu konuyu biraz açmamız lazım.
Apple ilk olarak AppStore’u tanıttığında uygulama geliştiriciler için çok basit bir iş modeli önermişti ve bu iş modelini hala devam devam ettiriyor; “Satışlarının yüzde 30’unu komisyon olarak ben alırım.” Akabinde Google Android, PlayStore ile benzer bir modeli hayata geçirdi. Şu anda dünya mobil pazarına bu iki işletim sistemi hakim durumda.
Aradan geçen yıllar boyunca bazı uygulamalar öylesine popüler oldular ve öyle büyük cirolara ulaştılar ki bu oyunları geliştiren firmalar için yüzde 30 komisyonu Apple ve Google’a ödemek artık göze batmaya başladı. Örneğin Apple’ın sadece Epic Games’e ait Fortnite isimli oyundan aldığı komisyon tutarı 360 milyon dolar seviyesinde. Konuyu nereye getirdiğimi anlamış olabilirsiniz. Geçen ay başlayan Epic Games ve Apple savaşı tam olarak bu rahatsızlığın zirve noktasında yaşanan bir patlama oldu.
Epic Games bu komisyonlardan kurtulmak için küresel bir tutkuya dönüşen Fortnite mobil oyunu içine, Apple’ın ödeme kanalı dışında ve daha düşük bir bedel ile ödeme yapılabilecek bir seçenek ekledi. Bu açıkça Apple’ın platform sözleşmesine aykırı bir durumdu. Apple zaman geciktirmeden uygulamayı mağazadan kaldırdı. Epic Games’in beklediği de buydu zaten ve Apple’ın düzene başkaldıran tarihi reklamına bir gönderme ile kendi videosunu yayımladı.
“2020’nin 1984’ dönmesine karşı ayaklan!” mesajını içeren bu video tüm dünya basınında karşılık buldu ve Epic hemen akabinde Apple’a dava açtı. Benzer bir durum Epic ve Google arasında da var ancak Epic bu savaşta gözlerin Apple’a dönmesini istiyor.
Benzer rahatsızlıklar aslında uzun süredir farklı platformlar için de söz konusu. Örneğin Spotify ve Netflix en önemli iki oyuncu olarak gösterilebilir. Evet, Netflix ve Spotify ödemeleri AppStore ve Google Play dışında da yapılabiliyor ancak abonelik bu platformların abonelik ücretleri, yayımlandıkları platformlardan daha farklı değil. Yani Netflix’e AppStore üzerinde daha yüksek bir bedelle abone olmadığınız gibi Netflix üzerinden de daha düşük bir bedelle üye olamıyorsunuz. Oysa Epic Games kendi ödeme yönteminde Apple ve Google’a bir alternatif oluşturmaya çalıştı. Dananın kuyruğunu kopartan da bu oldu.
İlk bakışta Apple daha ağırlıklı şekilde haklı görünüyor ancak durum bu kadar basit değil. Dünyanın farklı ülke ve bölgelerinde giderek artan bir şekilde BigTech’lere karşı bir tutum söz konusu.
· ABD TikTok’u yasaklamayı hedefliyor.
· Hindistan Çin merkezli uygulamaları yasaklıyor.
· PayPal Rusya merkezli haber sitelerinin hesaplarını askıya alıyor.
· ABD’li BigTech’ler TikTok’a takip oluyor.
Örnekler çoğaltılabilir.
Olup bitenler sadece platformların ödeme açısından tekel olması ve komisyon rakamları ile alakalı değil. Facebook’un yaşadığı Cambridge Analytica skandalı gibi teknoloji devlerinin sahip olduğu kullanıcı bilgilerini istismar etmesi, diğer yandan bu gücün oluşturduğu istihbarat gücü. Platformların farklı ülkelerin taleplerini dikkate almaması…
Tüm bunların bugünden nasıl sonuçlanacağını öngörmek zor, algılamanın güç olduğu genişlikte bir sahne ve o sahnenin çok fazla dekor içerdiği bir oyun söz konusu. İzleyip hep birlikte göreceğiz ancak gözden kaçırmamamız gereken ufak bir nokta var; bu bizim gibi gelişmekte olan pazarlar için aynı zamanda bir fırsat yaratıyor. Bir cepheye taraf olmak yerine elimize geçen bu fırsatı kullanabilirsek günün sonundan bu savaşlardan kârlı çıkan teknolojileri tükettiğinden daha fazlasıyla üreten gelişmekte olan pazarlar olabilir.
Bu yazı alıntıdır.