ÇevreSağlık

Sosyal Sektörün Düştüğü Tuzaklar ve Çözüm Önerileri

Geçen hafta Clayton Christensen’ın son kitabı ‘The Prosperity Paradox’taki inovasyon ve girişimcilikle ilgili temel konuları yazmıştım. Bu hafta ise, aynı kitapta bahsedilen ve yıllarca Hindistan, Kamboçya, Amerika ve Türkiye’deki deneyimlerinden de biriktirdiğim önemli bir konuyu paylaşmak istedim: Uluslararası kalkınma sektörünün ve çoğu STK’nın (sivil toplum kuruluşunun) ülkelerin gelişmesinde eksik kaldığı noktalar.

Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumların, merkezi gelişmiş ülkelerde bulunan STK’ların, veya yerel STK’ların genel amacı dünyadaki fakirliği azaltmak ve herkesin temel haklarına erişimini ve fırsat eşitliğini sağlamak. Bunlar harika amaçlar, fakat bu amaçlara doğru yürürken şahit olduğumuz pek çok verimsizlik söz konusu. İyi niyetle yapılan yatırımların pek çoğu başarısızlıkla veya iyi ihtimalle pek fark yaratamamakla sonuçlanıyor. Fakat buna rağmen kaynakları etkisi düşük olacak şekilde kullanmaya devam ediyoruz. Peki en çok düşülen hatalar neler?

İnsana kendini iyi hissettiren ama kısa ömürlü projeler

Birinci kategoride, kendimizi çok iyi hissettiren ama sürdürülebilir olmayan yardımlar var. Bu kategoriye ‘balık tutmak yerine balık veren’ projeler de diyebiliriz. En güzel örneklerinden biri özellikle Afrika’da çok yaygın olan su kuyusu projeleri. Afrika’da su ihtiyacını karşılamak her açıdan önemli, yüzlerce kişinin zamanı bazen kilometrelerce yürüyüp su taşımakla geçiyor. Bu durumda pek çok STK yıllarca köylerde su kuyusu açtı ve açmaya devam ediyor. 2015 yılına kadar toplam 360 milyon doların üzerinde kaynak su kuyularına aktarıldı. Fakat raporlar gösteriyor ki, kuyuların %60 ile 80’i arasındaki bir oran, birkaç yıl sonra kullanılamaz hale geliyor ve yapılan onca yatırım çöpe gidiyor. Peki neden? Çünkü kuyuların bakımını yapacak, bozulduğunda tamir edecek insan kaynağı çoğu zaman bu köylerde bulunmuyor. Böyle olunca da kuyu inşa edilirken gördüğümüz mutlu fotoğraflar, birkaç yıl sonra eski düzenin resmine dönüşüyor.

Fotoğraf: REUTERS/Philimon Bulawayo.

Bu tür projeler, genelde ‘push’ stratejisiyle, yani bir topluluğa itme stratejisiyle, yapılan yatırımlar. Topluluğun genelde bu yatırımı sürdürmek için kapasitesi bulunmuyor. Ama toplumun dinamiklerini iyi anlayamamış gruplar, bu projeleri genelde başka bir yerden kopyala yapıştır modeliyle hayata geçiriyor. Sonuç ise, sürdürülemeyen yatırımlar.

Kurumları değiştirme odaklı yatırımlar

Daron Acemoğlu’nun ünlü Ulusların Düşüşü kitabında da bahsettiği gibi, adaletli ve kapsayıcı kurumlar ekonominin ve sosyal refahın gelişmesi için ön koşul. Fakat bu kurumlar bir ülkenin gelişmesi için tek başlarına yeterli değil. Peter Drucker’ın “Kültür, stratejiyi kahvaltı niyetine yer” sözü ünlüdür. Christensen’a göre, kurumlar kültürü yaratmaz, sadece var olan kültürü yansıtır. Dolayısıyla kurumları geliştirmek için yapılan yatırımlar, eğer bir ülkedeki kültür ve iş yapma biçimi değişmezse kendi başlarına pek de bir işe yaramaz. Örneğin bir ülkedeki şirket kurmayı kolaylaştırabilir ve Dünya Bankası’nın ünlü ‘Doing Business’ endeksinde yükselebilirsiniz. Ama bu endeks, girişimcilerin bu ülkede yatırım yapması için yeterli değildir.

Buna rağmen kurumsal kapasiteye yatırım uluslararası kurumların en sevdiği yatırımlardan. Dünya Bankası 2006-2011 arasında 50 milyar doları kurumsal kapasite geliştirme için harcadı. Örneğin, “How (Not) to Fix Problems That Matter” raporunda yer alan aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi, bankanın Malawi’de 1966-2015 arasında kurumlar için yaptığı proje sayısı 171’ken, eğitim, IT, ulaşım, finans, sağlık gibi geri kalan tüm alanlara yaptığı proje sayısı toplam 151. Oysaki, raporda da yazdığı üzere, kurumlara yapılan yatırımın yaklaşık %70’i neredeyse hiç ilerleme sağlamıyor ve yapılan milyonlarca dolarlık yatırım sonuçta verimsiz şekilde harcanmış oluyor.

Uluslararası kalkınma alanındaki verimsizlik

Son bahsedeceğimiz sorun, uluslararası kalkınmanın kendi içinde pek çok verimsizliği içermesi. Washington DC’de çalışırken bunu çok hissetmiştim: Dünyanın en fakir ülkelerine yardım etmeye çalışırken, bu kurumları yöneten insanlar neden DC gibi maaşların çok yüksek olduğu yerlerden işe alınıyor ve yereldeki koşulları bilmeyen kişilerden seçiliyor? Bizden tek kişinin aldığı maaşla yardım etmeye çalıştığımız Pakistan’da 5 kişi işe alınabilirdi, üstelik bu kişiler Pakistan’daki koşulları bizden çok daha iyi anlayabilirdi.

Daron Acemoğlu, Afganistan’da 2001’de oluşan benzer sorunlardan bahsediyor: 2001 krizinden sonra, Birleşmiş Milletler organizasyonları olmak üzere pek çok kurum Afganistan’ın yapılanması için ülkeye gitti. Özel jetleriyle, çok yüksek maaşlarla bölgeye ulaşan bu yabancıların bugüne kadar Afganistan’ın gelişmesine katkısının en az düzeyde kaldığı ortada. Bırakın katkı yapmayı, uluslararası bu örgütler çeviri yapması için İngilizce bilen kalifiye elemanları işe aldı. Böylece ülkeyi asıl geliştirecek bu eğitimli insanlar, yüksek maaşlarla bu kurumlarda çalışmaya başladı. Bugün, savaştan sonra 19 yıl geçmişken, Afganistan’ın gayri safi milli hasılasının hala neredeyse %40’ı yabancı yardımlardan geliyor. Durumun ne kadar içler acısı olduğu ortada.

Peki çözüm nedir?

Dünyayı saran sosyal ve ekonomik sorunların çözümü tabii ki karmaşık. Fakat temel olarak yapabileceklerimiz:

  • Yerel koşulları iyi anlayan kişilerin, toplumların sorunlarını ve güçlü yanlarını iyice anladıktan sonra işe koyulması. Dışarıdan, yereli bilmeyen kişilerce itilen çözümlerin işe yaramadığını artık biliyoruz.
  • ‘Pull’ stratejisi, yani toplumun kendi talebiyle çektiği yatırımları hayata geçirmemiz gerek. Bu da inovasyon ve girişimlerle mümkün. Daha önceki yazımda bahsettiğim gibi, başarılı girişimler ülkelerdeki eksik altyapıyı çoğu zaman kurumlara ihtiyaç duymadan tamamlıyor.
  • Girişimler yenilikçi bir kültür oluşmasına ön ayak olduğu için kurumları tamamlayan bir yapıları var. Bu yüzden girişimciliğin ve yeni işlerin desteklenmesi, insanların kendi sorunlarına kendi çözümlerini geliştirmesi bugün her şeyden daha önemli ve acil.

 

Kapak fotoğrafı: Thomas Hawk

 

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

İlginizi çekebilir
ÇevreEkolojiSürdürülebilirlik

Yeşil Tüketimin İzinde: Ekotüketim ve Geleceğe Daha Yeşil Adımlar

ÇevreEkolojiYenilenebilir Enerji

Geleceğimiz için Temiz Bir Adım: Karbon Net Sıfır ve İnsan

DoğaSağlıkSürdürülebilirlik

Küresel Isınma ve Sivrisinekler: Hayvanlarla İlişkimizin Dönüşümü

Ar-GeSağlıkTeknoloji

Böcekler İğne Teknolojileri için İlham Verebilir mi?

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir