Etik

Ürün Bedavaysa, Ürün Sizsiniz

Yeni ekonomiye yeni terimler

“Veri” (data), “Bilgi” (information), ve “Bilgi birikimi” (knowledge) terimleri, gündelik yaşamda birbirleri yerine sıkça kullanılıyor. Hâlbuki veri kendi içinde ham veri (raw data) – ki bunlara ağdan çıkarılan veriler ya da makinelere bağlı sensörlerin ürettiği veriler örnek gösterebilir – ve dönüştürülmüş veri (transformed data) olarak ikiye ayrılıyor. Dönüştürülmüş veriler, ham verilerin temizlenmesi, düzgün bir formata oturtulması, birleştirilmesi, yapılandırılması ve nihayet analize hazır hale getirilmesi ile oluşuyor. Bu hali ile dönüştürülen veriye “Bilgi” deniyor, zira bir malumat sunuyor. Dolayısıyla bilgi, dijitalleştirilmiş (sayısallaştırılmış) veriye verilen isim halini alıyor. Bilgi birikimi ise, kendi içinde tutarlı müstakil bilgilerin, kanıtlara dayalı olarak birleştirilmesi ile meydana geliyor.[1]

Yukarıdaki silsileden yapacağımız çıkarım veri olmadan bilginin, bilgi olmadan bilgi birikiminin oluşamayacağı yönünde. İş yaşamında günden güne daha çok talep edilen gerçeklere dayalı (factual) yaklaşımdan kasıt da esasen, baştan sona yukarıdaki silsilenin örülmesinden ibarettir.

Veri yeni petrol müdür?

“Veri yeni petroldür” deyimi ekonomi dünyasının çok kullanılan bir sloganı haline geldi ve bana kalırsa çok yaman bir çelişkiyi de gün yüzüne çıkardı.[2] “Günümüzde üssel olarak artan veri hacmini göz önünde bulundurursak, bu yakıtı, kaynağı sınırlı fosil bir enerji yerine güneş ve rüzgâr gibi sınırsız bir yenilenebilir enerji kaynağı olarak düşünmek daha mantıklı olacaktır” diyor, Şahin Çağlayan. Geçtiğimiz hafta Dünya Ekonomik Forumu (WEF) 2019 Davos buluşmasında konuşan Google CFO’su Ruth Porat da, veriyi “güneş ışığı”na benzetti.

Vakit kaybetmeden söyleyelim: Veri kıt bir kaynak değildir.

Ekonominin tanımı ise, yüzyıllardır “kıt kaynakların etkin kullanımı” olarak yapılmaktadır.

1900-1970 yılları arasında yaşanan teknolojik değişim, 1970-2000, 2000-2010, 2010-14, 2014-16 ve nihayet 2016-17 arasında da yaşanmış.

Facebook’un 3Ç 2018 itibariyle defter değeri (book value) 66 milyar dolar, piyasa değeri (market cap, hisse borsasında işlem gördüğü değer) ise 444 milyar dolar. Söz konusu fark, geleneksel ekonominin bir kuruluşuna ait olsa idi, bunu piyasaların ileriye dönük kar (future earnings) beklentisi olarak okurduk.

Söz konusu şirket, 2,2 milyarın üzerinde kullanıcısı olan Facebook ise, farkın nedeni şirketin elinde tuttuğu korkunç büyüklükteki veriden ileri geliyor.[3]

Tam da bu noktada, önemli bir grup ekonomist kendimizi “edilgen” veri sağlayıcıları olarak görmekten vazgeçmemiz gerektiğini, biz kullanıcıların platform ekonomilerine yaptığımız ödemenin dağılan dikkatimiz ve mahremiyetimizden verdiğimiz ödün olduğunu söylüyor ve ekliyor: Acaba veri sermaye (data as capital) yerine emek (data as labor) olarak tanımlanabilir mi? Amerikan Ekonomi Birliği tarafından yayınlanan makalenin işaret ettiği doğrultu, kullanıcının sahipliğindeki veri üretiminin, iktisaden emek olarak görülmesi yönünde.[4]

“Eğer ürün bedavaysa ürün sensin.” (If you do not pay for the product, you are the product.) önermesi herhalde en çok burada doğrudur…

Çözüm nerede?

Verinin değeri gerçekten araştırılarak doğru yere oturtulmadığı ve bilançolarda yerini bulmadığı takdirde, paradigmal değişimin dengeleri bulunamayacak.

Yeni ekonominin ve sosyal medyanın geldiği yeri göz önüne alan Avrupa Birliği, verinin ekonomik değerine dayalı kapsamlı bir değişikliğe gitmeye karar verdi ve 2010’ların başında Genel Veri Koruması Regülasyonu (General Data Protection Regulation – GDPR) üzerinde çalışmaya başladı. Bu çalışmalar uzun tartışmaların neticesinde sonuca erdi ve GDPR, Avrupa Birliği’nde 24 Mayıs 2016 tarihinde Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde yayımlanarak yürürlüğe girdi ve 24 Mayıs 2018 tarihi itibariyle de uygulanmaya başlandı.

GDPR’ın uygulanmaya başlamasıyla birlikte dünyada bu alanda uygulanan en kapsamlı hukuki düzenlemenin veri temelli ekonomiyi nasıl etkileyeceği, dönüştüreceği daha detaylı konuşulmaya başladı. GDPR, ilk defa hukuktaki yetki kurallarını bu derece ağır bir şekilde dönüştüren bir düzenlemenin kapısını açtı.

Ancak kişisel verilerin korunması, verinin ekonomik değerinin saptanması açısından belki de ancak birinci basamak…

İlaveten, 99 maddeli GDPR’ın etkileri, teknoloji sektörünün büyük ve küçük ölçekli oyuncularına aynı şekilde sirayet etmiyor.

Illinois Üniversitesi’nden ekonomist Liad Wagman ve finans doktorası öğrencisi Jian Jia ile Maryland Üniversitesi’nden ekonomist Ginger Jin, GDPR’ın Teknoloji Girişim Sermayesi Yatırımları Üzerine Kısa Vadeli Etkileri başlıklı ortak makalelerinde, GDPR’ın yürürlüğe girdiği kısa süre içerisinde, AB’deki küçük ölçekli teknoloji şirketlerine yapılan yatırımlarda %20’ye yaklaşan düşüş tespit ediyorlar.

Demek ki regülasyonların varlığı, büyük ve küçük ölçekli işletmelerde farklı hissediliyor – en azından kısa vadede. Yokluğundaki durumu ise Prof. Daron Acemoğlu geçtiğimiz yıl Başlangıç Noktası’na açıklamıştı:

“Bir endüstrideki en büyük birkaç şirketin toplam içindeki payını ölçerek baktığımız endüstrideki temerküz, hem ABD hem Avrupa’da tüm zamanların en yüksek seviyesinde. Dünya tarihinde hiçbir zaman bugün Apple, Alphabet (Google’ın çatı şirketi), Amazon, Facebook ve Microsoft’tan (kısaca: GAFAM) oluşan beş büyük teknoloji şirketinin toplam büyüklüğü gibi bir büyüklük görmedik. Bunun sebeplerinin ise yeterince anlaşıldığını düşünmüyorum. Bir nedeni, teknoloji sektörünün tabiatı gereği platform rekabetinin yalnızca en başarılı rekabetçileri ödüllendirmesidir. Fakat hissiyatım odur ki, başlıca faktör bu değil. Hem ABD hem de Avrupa’da, bilhassa ABD’de, anti-tröst kurallarının yeterince işletilmemesi kritik öneme haiz. Büyük şirketlerin hem kendi endüstrilerini, hem de ekonominin önemli bölümünü domine ettiklerine, rekabeti öldürdüklerine geçmişte de şahit olduk; başlıcaları Standard Oil, AT&T ve 1990’larda Microsoft’tur. O dönemde [ABD] Adalet Bakanlığı düğmeye bastı ve bu şirketleri daha küçük parçalara bölünmeye itti veya rekabet/pazar güçlerini tamamen kullanmalarının önüne geçti. Bugün bu yaklaşımdan tamamen mahrumuz. Endişem odur ki, büyük şirketlerin tekeline bırakılan endüstrilerde yalnızca tüketici fiyatları yükselmiyor, aynı zamanda geliştirilen teknolojinin nevi de bu yönde değişiyor. Dominant şirketler kendileri ile rekabet edebilecek teknolojileri geliştiren küçük şirketleri ya engelliyor, ya da onları satın alıyorlar. Bu da teknolojik çeşitlendirmenin noksanlaşması ve zamanla algının bu yönde değişmesi anlamına geliyor olabilir. Ancak bunun çözümü çok nettir: Daha kararlı anti-tröst işletilmesi.”

Veriyi bir başka deyişle veri temelli ekonomiyi kontrol eden platformların güçlerinin düzenlemeler yoluyla sınırlandırılması önümüzdeki yıllarda da çokça tartışılacak konular arasında. Özellikle rekabet hukuku perspektifi ile bu platformların sahip oldukları korkunç büyüklükteki veri ve bu verileri işleme kabiliyetleri ile tekel veya hâkim durum oluşturmaları ve bunların diğer disiplinlerle olan ilişkileri mercek altında. [5]

Av. Ece Özelgin’in, Nobel Ekonomi Ödüllü Jean Tirole’ün makalesine referansla anlattığı gibi, dijital ekonominin, yıkıcı teknolojilerin tetiklediği yeni dinamiklerin gözetilmesi suretiyle yeniden düzenlenmesi kaçınılmaz hale gelirken; rekabet, iş hukuku, mahremiyet ve vergi listenin ana konularını oluşturuyor. Devletlerin ve kanun koyucuların; söz konusu iş modellerinin faaliyetlerine ve iş yapış biçimlerine hâkim hale gelmeleri ve inovasyonun hızını kesmeyecek bir konum almaları gerekiyor.[6]

Kapitalsiz kapitalizm

2018’de okuduğum en güzel kitaplardan biri, “Capitalism without Capital” kitabının yazarları Haskel ve Westlake’e göre, yazılım gibi gayrimaddi varlıkların ekonomideki payı artarken, bu durum vergi yasalarından başta rekabet olmak üzere, ekonomi politikalarına kadar pek çok konuya etki ediyor. Ancak, ekonomik kurum ve kurallar bu yeni duruma göre düzenlenmiş değil. Bu kitapta, maddi olmayan varlık yatırımlarının neden farklı olduğu dört ana başlıkta açıklanıyor:

  1. Bu yatırımlar batık maliyetlerdir (sunk costs): Eğer gayrimaddi bir varlığa yatırım yapıyorsanız, konvansiyonel ürünlerin aksine, yatırımınız karlı sonuçlanmadığı takdirde elinizde satıp zararınızı minimize edebileceğiniz makine vb. maddi varlıklar yoktur.
  2. Bu yatırımlar, rakipler tarafından da kullanılabilecek “spillover” etkisi yaratır: Uber’in en önemli avantajı güçlü şoför ağı. Ancak, Uber şoförlerinin rakip firma Lyft kullanan yolcuları da taşımasına da hiç bir engel yok.
  3. Bu varlıklar maddi bir varlıktan çok daha fazla ölçeklendirilebilir (scalable): İlk geliştirme maliyetine katlandıktan sonraki üretilen her yeni “birim” (marjinal üretim artışı) aslında sıfır maliyete sahiptir, ve bu “ürün” sonsuz sayıda üretilebilir.
  4. Bu tarz ürünler diğer maddi olmayan ürünlerle yüksek bir sinerji yaratma potansiyeline sahiptir: Haskel ve Westlake bunu iPod örneği ile açıklıyor. Ipod, Apple’ın mevcuttaki MP3 protokolü, sabit diskin minyatür hali, tasarım yetkinlikleri ve lisans anlaşmalarını bir araya getirdiği bir ürün.

Yasa yapıcıların bu yeni dünyaya ayak uyduracak şekilde ekonomi politikalarını güncellemeleri gerekiyor. Örneğin, pek çok ülkede GSYİH hesaplanırken, maddi olmayan varlıkların değerleri hala eski yöntemlere göre hesaplanıyor ve de bu durumda ekonominin gerçek büyüklüğü ortaya konamamış oluyor.

Şimdi söyleyin, ölçmediğiniz şeyi nasıl düzenleyeceksiniz?

Kıssadan hisse: Bekir Ağırdır’ın da söylediği gibi, “İçinden geçtiğimiz çok derin bir sarsıntı var. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçmeye çalışıyor dünya ama bilgi toplumu için gerekli olan kurumsallaşma yok. Eski kurum ve kurallarla, yeni dünyaya uyum sağlanmaya çalışılıyor; olmayacak, olamayacak.”

Bunların üstesinden gelebilmek için, sağlam bir iskelete oturan, bütünsel bir bakış açısına hepimizin ihtiyacı var. Henüz ergenlik döneminde olduğuna inandığımız dijitalleşmenin getirdiği ve dünyanın hemen her yerinde yaşanan sorunlara yönelik çözüm modelleri geliştirilmesine katkıda bulunacak bir çerçeve sunuyoruz: Başlangıç Noktası.

Not: Bu yazıyı kaleme almamdaki en büyük ilham kaynağı, Daha Yeni Başlıyor isimli eseri ile Faruk Eczacıbaşı’dır.

Referanslar:

[1] Haskel, Jonathan, and Stian Westlake. Capitalism without Capital: the Rise of the Intangible Economy. Princeton University Press, 2018.

[2] “The World’s Most Valuable Resource Is No Longer Oil, but Data.” The Economist, The Economist Newspaper, 6 May 2017, www.economist.com/leaders/2017/05/06/the-worlds-most-valuable-resource-is-no-longer-oil-but-data.

[3] Bloomberg, Jason. “Should Data (or Information) Go on Your Balance Sheet?” Intellyx, 15 Oct. 2018, intellyx.com/2018/10/15/should-data-or-information-go-on-your-balance-sheet/.

[4] Arrieta Ibarra, Imanol and Goff, Leonard and Jiménez Hernández, Diego and Lanier, Jaron and Weyl, E. Glen, Should We Treat Data as Labor? Moving Beyond ‘Free’ (December 27, 2017). American Economic Association Papers & Proceedings, Vol. 1, No. 1, Forthcoming. Available at SSRN: https://ssrn.com/abstract=3093683

[5] Bkz. European Data Protection Supervisor, Privacy and competitiveness in the age of big data: The interplay between data protection, competition law and consumer protection in the Digital Economy, Mart 2014. Athorite de la concurrunce& Bundeskertallamt, Joint Paper- Competion Law and Data, 10 Mayıs 2016.

[6] Tirole, Jean. “Regulating the Disrupters by Jean Tirole.” Project Syndicate, 9 Jan. 2019, www.project-syndicate.org/onpoint/regulating-the-disrupters-by-jean-tirole-2019-01.

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

İlginizi çekebilir
EkonomiEtikPolitika

Yapay Zeka, Sosyalizmi İşler Hale Getirebilir mi?

DünyaEtikSürdürülebilirlikUzay

Evrendeki Yerimizi Anlamak

EtikMakine ÖğrenmesiYapay Zeka

Yapay Zeka Yaratıcıları Neden Bilinç Çalışmalı?

EtikSürdürülebilirlik

STK'larda Sürdürülebilirlik

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.