Etki yatırımcılığı tüm dünyada büyüyen bir trend. Yeşil yatırım (green investing) gibi farklı kavramlarla da ifade edilen ve eski bir tarihi olmayan etki yatırımcılığı (impact investment) ilk kez 2007 yılında hayatımıza giriyor. 2010 sonrası güçlü bir ivme yakalıyor. Söz konusu bu yeni yatırım stratejisinin icat edilmesinden 10 yıl sonra 2017 yılında yaklaşık 115 milyar dolar büyüklükte bir etki yatırım fonu oluşmuş. Tahminen 2022 yılında etki fonları tüm dünyada 200 milyar doları aşabilir. Etki yatırımcılığı finansal getiri yanında sosyal ve çevresel sorunları çözmeyi hedefliyor. Konvansiyonel yatırımlarda olduğu gibi finansal geri dönüş beklenmekte. Dolayısıyla hibe, bağış ya da kalkınma bankası kredileri ile karıştırılmamalı. Geleneksel girişim sermayelerinden en büyük farkı; sadece sosyal, kültürel ve çevresel problemleri çözmeyi hedefleyen girişimleri desteklemesi. Dolayısıyla “etki” sözcüğünü daha çok “sosyal etki” olarak algılamak lazım. Ayrıca firmaların sosyal sorumluluk projeleri veya STK’ların faaliyetleri ile etki yatırımcılığı eş tutulmamalı. Farklı stratejiler, metotlar ve beklentiler söz konusu.
Etki yatırımcılığı, en yüksek finansal kazanç (ROI) sağlama potansiyeline sahip herhangi bir girişimi (özellikle hızlı ölçeklenebilenleri) desteklemek değildir. Mutlaka ve mutlaka sosyal ve ekolojik problemleri gidermeye hedefleyen bir start-up olması gerekir. En fazla yatırım yapılan alanlara baktığımızda sağlık ile sürdürülebilir tarım ve gıdanın öne çıktığını görüyoruz. Bunun yanında yenilenebilir enerji, barınma, mikro finans ve eğitim başlıca alanlardan. Global Etki Yatırım Network’ünün araştırmasına göre etki yatırımları dünyada en fazla ABD ve Kanada’da (%40) toplanmış durumda. Onları AB ülkeleri (%14) takip geliyor. Aynı araştırmaya göre yatırımcıların büyük bir kısmı (%90 üzeri) finansal ve sosyal geri dönüşün beklentilerini aştığını söylüyor. Kaliforniya Üniversitesi (University of California) araştırmasına göre tipik girişimlerde yatırımın geri dönüş oranı ortalama (median) %7.4 civarında iken, etki yatırımlarında geri dönüş %6.4 civarında. Dolayısıyla büyük bir fark söz konusu değil. Etki yatırımları daha çok kurumsal olarak yapılıyor. Bireysel yatırımcı katılımı konvansiyonel girişim yatırımlarına kıyasla az.
Dünyada en bilinen etki yatırım fonlarından bazıları Bill & Melinda Gates Foundation, Soros Economic Development Fund ve The Ford Foundation diyebiliriz. Türkiye’de konu henüz çok bakir. Farkındalık yeni oluşuyor. Biraz geç kaldığımızı kabul etmek lazım. Yine de geçen haftalarda önemli bir gelişme oldu. Türkiye Bilişim Vakfı, Girişimcilik Vakfı ve İş Bankası iş birliğinde Founder One ismi ile önemli bir etki fonu oluştu. Sayılarının artmasını dileyelim. Bu oluşumların doğru set edilmiş performans göstergeleri ile doğru girişimcileri desteklemesi önemli. Sosyal girişimler için diğer start-up’lar gibi dünya genelinde ölçekleme hedefi konulmamalı. Yerel sorunlar ve Türkiye’nin en sıcak, en can yakıcı problemleri önceliklendirilmeli. Etki yatırımı yapılacak stratejik odaklar tespit edildi mi? Türkiye için söz konusu bu stratejik alanlar nedir? Mesela, kırsal kalkınma mı? Büyük şehirlere göç mü? Devlet okullarındaki eğitim kalitesinin yükseltilmesi mi? Fırsat eşitsizliği mi? Kuraklık mı? Vahşi sulama gibi bilinçsiz tarım uygulamaları mı? Çiftçimize eğitim desteği mi? Sürdürülebilir tarım uygulamaları mı? Plajların temizliği ve korunması mı? Kadına şiddet veya çocuk tacizlerinin önlenmesi mi? Liste uzatılabilir. Alanında uzman ve yetkin insanlarla söz konusu bu stratejik odaklar ve konular tespit edilebilir. Hindistan’ın veya Norveç’in sorunları ile Türkiye’nin sorunları elbette farklı. Tabii ki ülkemizin meselelerini önceliklendirmemiz gerekiyor. Girişimciler zaten tutkulu ve idealist insanlar. Yola çıkarken her şeyi göze alan bu gözü kara arkadaşlarımız girişim tutkularını vatan sevgisi ile birleştirdiğinde çok büyük işler başarabiliriz. Motivasyonumuz, insan gücümüz, finansal ve entelektüel sermayemiz mevcut. Son olarak üniversitelerimiz devreye girmeli. Gelişmiş ülkelerin önemli üniversitelerinde sosyal girişimcilik ve etki yatırımcılığına dair araştırma merkezleri, enstitüler kuruldu. Yüksek lisans programları açıldı. Örneğin Oxford ve Edinburgh Üniversitesi’nde bu tip programlar söz konusu. ESADE’de ‘Sosyal İnovasyon Enstitüsü’ çok önemli çalışmalar yapıyor. Ülkemiz, vizyoner bir üniversitenin inisiyatif almasını ve ekosisteme öncü olmasını bekliyor.
Bu yazı alıntıdır.