Makaleyi sesli dinlemek için tıklayın.
Konu: Ağlar ve bileşenler arasındaki etkileşim serisinde sıradaki konu; gözetim kapitalizmi. Büyük resmi çizmeye çalıştığım ilk yazımdan sonra, ağları en son robotlar özellerinde incelemiştim. Bu yazıda ise hepimizi son yıllarda çevreleyen yeni bir ekonomik modeli incelemek istiyorum. Shoshana Zuboff’un yeni kitabı “The Age of Surveillance Capitalism” ile hayatımıza giren bu kavram, ağlar aracılığıyla gözetleyip, ağlar aracılığıyla manipüle etmeyi anlatıyor.
Paydaşlar: Bu yeni ekonomik modelin ana faydalanıcıları sosyal medyalar (örnek: YouTube), arama motorları (örnek: Google) ve diğer teknoloji şirketleri (örnek: Apple) oldu. Bu faydalanıcıların havucu ücretsiz hizmetler oldu. Ya bilgi (örnek: Fitbit), ya da hizmet (örnek: Instagram) sağladılar ve insanları ağlarda topladılar. Hizmet sağlayan bu yeni pazarlarda da yeni meslekler oluştu. Bir bakıma restoranın garsonları oldu “influencer”lar. Bu kişiler yaydıkları bilgi veya hissiyat aracılığıyla sosyal medyaları kullanarak kitleleri etkilemeyi başardılar. Ağlarında çok sayıda bileşen (takipçi) var ve bu bileşenlerin bir kısmı influencer merkezine çok kalın çizgilerle bağlı (fan). Ağların sıradan üyeleri ise işlenmeye hazır “ham madde” olarak bulunuyor. Onların çıkarı ise ücretsiz olarak ağdaki diğer ham maddelere (arkadaşlarına, vs.) ulaşabilmek. Bu sistemin ana teknolojisi ise öngörü yapabilen yapay zekâ teknikleri diyebiliriz.
Davranışsal veriler: Zuboff’un deyişiyle bu ham maddeler, yani bizler, sürekli takip edilerek yapay zekâ tarafından etiketleniyoruz. Ardından bu şirketlerin diğer sahip oldukları ağlar da merkezi bir ağda buluşuyor. Örneğin, sağlık verisi, gelir verisi ve ilgi alanları birleşiyor ve bizim hakkımızda yapay zekâ öngörü yapmaya başlıyor. Saat 10:30’da %20 ihtimalle şu mekânda salata yiyecek gibi. Tabii çok daha detaylı olarak. Sonra bu öngörüler bir pazarda satılıyor. Alıcılar kim mi? Ürünlerini veya hizmetlerini satmak isteyen şirketler, seçmeni etkilemeyi hedefleyen hükumetler, vs. Hedefli reklamlar, kişiselleştirilmiş ürünler bunun için bulunmaz bir yol oldu.
Zuboff: “Eskiden biz Google üzerinden arama yapardık. Şimdi Google bizim üzerimizde arama yapıyor. Bir zamanlar dijital hizmetlerin bedava olduğunu düşünürdük. Şimdi gözetim kapitalistleri bizim bedava olduğumuzu düşünüyor.”
Biyoteknolojinin kullanımı: Yakın zamanda giderek gelişen biyoteknoloji ile gözetim kapitalizmi zirveyi yaşayabilir. Bizler önümüzdeki yıllarda kimliklerimizi ve hatta verilerimizi DNA’larımızda saklamaya başlayabiliriz. Beynimize ise bilgisayar ara yüzüne bağlanan çipler takabiliriz (örnek: Neuralink). Bir anlamda kendimizi bir IoT (nesnelerin interneti) haline getirebiliriz. İnternete bağlı insanlar, işe girerken, alışveriş yaparken, tedavi olurken, para gönderirken, eğitim alırken çok daha derinden takip edilmeye başlanabilir. Duygularımızı, zekâ seviyemizi, aklımızdan geçenleri bizden bile daha iyi bilen ve ağ içinde çok detaylı bir şekilde konumlandırıp yapay zekâ ile öngörü yapan şirketler bizi istedikleri gibi yönlendirebilir.
Ağların kullanımı: Verilerimize sahip bu şirketler bizi ağlara üye olduğumuz veya onları kullandığımız için kendi öngörü pazarına otomatikman alıyor. Bunlar tabii genellikle dijital pazarlar fakat özellikle 5G ve AR/VR yaygınlaştıktan sonra her yer dijital olacağı için bundan kaçmanın bir yolu da kalmayabilir. İstemesek de bu ağların içinde kendimizi bulabiliriz. Sonra ise, bizi hızlıca çok iyi tanıyan şirketler tarafından ağlar üzerinden manipüle edilebiliriz. Biz ise halimizden çok memnun olabiliriz çünkü bize “istediklerimizi” veren şirketler bunlar.
Ne yapılabilir: Bunun cevabını vermek çok zor. Bu ağların varlığını ve bu ağın içinde nerede konumlandığımızı anlamak bir başlangıç olabilir. Ağlarda karşılaştığımız tüm tavsiyeleri ise kişisel süzgecimizden geçirmemizde fayda var.