Uzun yıllardır jenerasyonları belirli profillemelerle tanımlayarak pazarlama, iletişim ve yönetim faaliyetlerinde bulunmaya çalıştık.
Baby boomers, X, Y jenerasyonu(kuşağı) derken son dönemlerde en popüleri Z kuşağı olmuştu.
Milenyum çağı çocuklarıydılar. Hızlı ve analitiktiler. Yaratıcı ruha sahiptiler. Çabuk sıkıldılar. Bireysel davrandılar. Yöneticilerini zorladılar. Özgüvenleri yüksekti ve özgürlük konusunda takıntılıydılar. Kimilerine göre baş belası bile oldu.. Konfor alanları ve kısıtlamalar onların hayat biçimlerini belirliyordu.
Ve şimdi hayal edin:
Bu kuşağın devamı diye beklenen ancak son bir yılda önceki nesillerin tam tersi süreçleri deneyimleyen yeni bir kuşak yolda. Alfa (alpha)!
2010’larda doğup Z’nin devam kuşağı olarak beklenen ama COVID19 ile birlikte travmatik bir süreç yaşayan kuşaktan bahsediyorum.
Otonom ve elektrikli araçları, akıllı ev aletlerini, yeni nesil sınırsız TV yayınlarını küçük yaşlarda deneyimliyorlardı.
Ama bir o kadar da ev hapsini, sokağa çıkma yasağını, devlet otoritesini, hijyen takıntısını, maskeli yaşamayı, online arkadaşlığı gördüler.
Bugüne kadarki tüm araştırmalar ve öngörüler de Pandemi etkisinden bağımsız olarak netleştirilmişti.
Açıkçası bu yeni sürecin yan etkilerinin neler doğuracağını kimsenin konuştuğunu henüz göremedim.
Markalar ne yapmalı, yöneticiler yapmalı, okullar ne yapmalı, aileler ne yapmalı gibi birçok yeni soruyla ve sorunla karşı karşıyayız artık. Bunların hepsine cevap bulmak da profesyonellerin en önemli gündemi olacak.
Ama şunu demeliyim ki Z jenerasyonunun yarattığı özgürlükçü etkiyi kontrol altına almak istesek pandemi teorisinden daha fazlasını düşünemezdik!
Anlaşılması en zor kuşak bizleri bekliyor.
Hoş geldin Mutant Alfa!
#generationalpha
Bu yazı alıntıdır.