Geleneksel iş yapış modellerinin ağ yapılarından oluşan yaşam biçimimize ayak uydurmakta zorlanıyor olmasının öneminden sürekli bahsediyorum. Yapbozun parçaları oturmuyor, biz parçaları zorla oturtmaya çalışıyoruz fakat şekiller farklı, kabul etmiyoruz.
Bugünkü küresel iş yapış modellerimiz “ani yükselişlere” cevap verebilecek kapasiteye sahip değiller. Tüm problem adresleme mekanizmaları lineer yükselişlere göre tasarlandığı için üssel hareketleri ne yeterince iyi ne takip edebiliyoruz, ne de kontrol altına alabiliyoruz.
Bir ATM’den binlerce insan aynı anda para çekmeye kalkarsa o ATM bir süre sonra cevap veremez. Koronavirüs üssel şekilde yayıldığı için virüsün tespiti için hastaneye akın edilse, buna ne hijyen malzemeleri ne de doktorlar yetebilir. Hukuk sistemlerindeki dava uzunlukları da öyle, afet anında telefon hatlarının çökmesi de. Ve bunların tamamı tüm ülkeler için geçerli.
Artık ağ yapıları dolayısıyla “ani yükselişlerin” olağan hale geldiği bir dünyada yaşıyoruz. Bunu kabul edip, fiziksel dünyayı sanal dünyayla bir araya getiren, “genişletilmiş gerçeklik”, “nesnelerin interneti” gibi teknolojilere yatırımlarımızı artırmamızın tam vakti diye düşünüyorum. Bu hem bizim hem de sigorta mekanizmalarının geleceği için daha sağlıklı olur.