Egemen devletler ile “dijital kodamanlar” arasındaki oyunda yeni perde Avustralya. Google ve Facebook’un insanlığa verdiği en büyük zararlardan biri bağlantılarını ve içeriklerini kullanıp hiçbir ücret ödemediği basın kuruluşlarını ekonomik olarak faaliyet gösteremez hale getirmesi. Türkiye’de bu nedenle internetin Anadolu Ajansı, Sputnik, BBC gibi devletlere ait mecraların eline düştüğünü 30 Haziran 2020 tarihli yazımda ele almıştım. Avustralya’da devlet parlamentoda görüşülen bir kanunla bu gidişe dur demek isteyince kıyamet koptu.
Yasa tasarısına göre Google ve Facebook gibi platformlar bağlantı verdikleri haberlerin sahibi medya mecralarına bağlantı başına para ödeyecek. Eğer taraflar ücrette anlaşamazsa devlet hakemlik yapacak. Google işin ciddiyetini anlayınca Avustralya’da medyanın yarısını kontrol eden Murdoch grubu ile global seviyede anlaştı. Facebook yine yaramaz çocukluk yaparak daha yasa çıkmadan Avustralya’daki tüm haber içeriklerini durdurdu. Pazartesi günü, yasa tasarısında tüm medya mecraları yerine birçok mecrayla anlaşma yapmanın yeterli sayılmasına yönelik değişiklik yapılması üzerine Facebook da uyum göstereceğini açıkladı. İki şirket Avustralya medyasına ödemek üzere 2 milyar dolar ayırdı.
Google ve Facebook diyor ki biz haberlere verdiğimiz bağlantılardan reklam geliri elde etmiyoruz. Basın kuruluşları da diyor ki siz bizim haberleri trafik çekmekte kullanıyorsunuz. Eski düzende akşam haberlerine reklam almayıp ekran başında kalan seyirciye sonraki dizideki reklamları izletmek gibi. Basın kuruluşlarının sesinin yüksek çıkması doğal. Nitekim, dünyada bu konuda ilk kanunun Avustralya’da çıkmasının nedeni de dünyanın sayılı medya patronlarından Murdoch’un Avustralyalı olması. Zaten demokrasi farklı çıkar gruplarının şeffaf bir diyalogla toplumsal sorunlara ortak çözüm getirmeleri değil midir?
Avustralya’dakine benzer kuralların olmadığı yerlerde doğru düzgün gazetecilik yaparak para kazanmak mümkün olmayınca, birçok medya organı daha çok tık alacak içeriklere yöneliyor. Onedio’nun sahibi değerli dostum Kaan Kayabalı’ya sosyal medyada bir içeriğin nasıl daha çok tık aldığını sordum. Kaan’a göre ilk birkaç dakika önemli. Eğer içeriğin yayınlandığı ilk birkaç dakikada daha çok beğeni veya yorum gelirse, sosyal medya tanrısı algoritmalar içeriği öne çıkarıyor. Yani çok tıklanmak için içerik reflekslere oynamalı. İnsanların en güçlü refleksleri de takım tutmak, hemşehrilik ve kendi politik görüşünden olanları sevmek gibi “kabileci” hareketler olduğu için gerçek gazeteciliğin yerini toplumu bölen ve çoğunlukla da yalan haberler alıyor.
Facebook kendi algoritmalarının yarattığı yalan haber sorununu çözmek için “bağımsız doğrulama” kuruluşlarına para vermeye başladı. Bu hafta ülkemizde Teyit.org’un bazı medya kuruluşlarındaki yalan haberleri yalan diye işaretlemediği ortaya çıkınca ortalık karıştı. Facebook’un parasıyla haber doğrulama yapmak, sigara şirketlerinin parasıyla akciğer kanseri karşıtı kampanya yapmaktan farksız. Üstelik yapılan Teyit.org’un yaptığı haberleri doğru ya da yalan diye işaretlemeyle sınırlı değil. Facebook haberi birkaç kere yalan diye işaretlenen medya mecralarına bağlantı vermeyi kesiyor. Böylece hiçbir yargısal ya da demokratik niteliği olmayan “bağımsız” kurumlarca verilen kararlar sonucu medya mecralarının ekmeğiyle oynanabiliyor.
Facebook, yalan haberle mücadele konusunda ciddi olmadığını zaten Amerikan seçim kampanyasında politikacıların tweet’lerini doğrulama sistemine tabi tutmayacağını açıklayarak göstermişti. Kampanya sırasında açıkça yalan söylemesine izin verdiği Başkan Trump’ın hesabını seçimi kaybedince kapattı. Avustralya tecrübesi bize gösteriyor ki, dijital kodamanlar yeri geldiğinde sopa göstererek, yeri geldiğinde diyalog kurarak yola getirilebiliyor. Bunu yapabilen devletler demokrasinin temeli olan kaliteli gazeteciliği ayakta tutabilecek.
Bu yazı alıntıdır.