Günümüzde yaygın Sosyal Medya kullanımı Post-Truth dönemi hastalığına sebep olabiliyor. Yani herhangi bir konuya dair “ilk” çıkan haberin içeriği, gerçek ya da gerçek dışı olmasına bakılmaksızın, sosyal medya aracılığı ile bir virüs gibi, süratle ve kontrolsüz bir şekilde tüm dünyaya yayılabiliyor. Doğru ve gerçek olanın önemini yitirmesi, son dönemde yaşanan ve öngörülebilir gelecekte insanlığın karşılaşacağı en büyük sorunların temelinde yer alacak.
Bugün yaşanan Yeni Corona virüsü krizi sebebiyle milyonlarca insan panik halinde ne yapacaklarını bilemezken, kaynağı belirsiz ve içeriği düzmece/tartışmalı paylaşımların, sosyal medya kullanıcıları tarafından dur(a)madan sosyal medya platformları üzerinden ve konuşma gruplarından paylaşılarak yayılması bu duruma anlamlı bir örnek.
Diğer yandan yakın geçmişte olduğu gibi bugün de “Bilgilendirme” yaptığını zannederek, bu tarz yanlış ve zararlı paylaşımları umursamazca yapanlar, elbette Facebook- Instagram – WhatsApp üçlüsüne farkında olmadan hizmet ettiklerini ‘’fark’’ etmiyorlar.
Şimdi, Facebook- İnstagram – WhatsApp döngüsünü daha iyi açıklayabilmek için söz konusu platformların yaptıklarına ‘’kısaca’’ bir göz atalım.
Facebook:
In early 2009, Facebook made changes to its terms of service stating that users can’t delete their data once they leave the platform.
As 2011 came to an end, Facebook settled with the Federal Trade Commission (FTC) for privacy charges. According to regulators, Facebook falsely claimed that third-party apps were only able to access data that was strictly needed.
In 2013, Facebook discovered a bug that exposed private user information. Although Facebook caught it themselves, the bug shared the phone numbers and email addresses of 6 million users.
Kogan’s company, GSR, then signed a data-licensing contract with the political consulting firm Cambridge Analytica in order to supply the company with psychological profiles of US voters. Over the course of the summer, the app was downloaded by over 200,000 Facebook users and harvested the personal information of as many as 87 million people.
Facebook, already facing scrutiny over how it handles the private information of its users, said on Friday that an attack on its computer network had exposed the personal information of nearly 50 million users.
The US Federal Trade Commission (FTC) has approved a roughly $5bn (£4bn) settlement with Facebook over its investigation into the social media company’s handling of user data, according to reports
Ref:https://selfkey.org/facebook-data-privacy/
WhatsApp:
Amazon CEO Jeff Bezos attends. Jeff Bezos and Mohammed bin Salman have WhatsApp exchange. It is now believed, according to sources, a text message sent from the crown prince to Bezos contained a malicious file that infiltrated the phone.
(Jeff Bezos gibi bir Sosyal Medya devinin bilgileri bile çalınabiliyor iken sizin bilgilerinizin çalınması sizce ne kadar sürer? Bence fazla sürmez…)
Rabat – Links to nearly 500,000 WhatsApp chats were recently found to be accessible through Google search, even those intended to be private, American news outlet Vice recently reported.
The app, owned by Facebook, recently celebrated over 2 billion users and is the top messaging platform in the world. Included as one of its many features is the ability to share access to a group chat by generating a link—and this is what has led to the most recent issue of privacy.
Instagram:
Twitter became an arena for public outcry for Instagram users unable to access their accounts – hackers seemed to have gained unauthorized access to hundreds of Instagram accounts. The attack seemed coordinated as more than 200 users reported receiving notifications that the email addresses associated with their accounts have been changed.
Ref: https://mashable.com/article/instagram-hack-locked-out-of-account/
Dünyada yaşanan diğer kayda değer (25.000 ve üzeri kaybolan veri) “hack”leri de görmek isteyenlerinizin bu linkteki kaynağa bir göz atmasını öneririm: https://www.informationisbeautiful.net/visualizations/worlds-biggest-data-breaches-hacks/
Yukarıda paylaştığım bilgiler ışığında, bu üç platformun aslında tek bir şirketin çatısı altında bulundukları söylenebilir. Bir başka deyişle, kişisel verilerimiz -yüksek ihtimalle- (Maybe rephrase) ayni veri tabanında tutulmakta. Bu üç uygulamanın da yaklaşık ikişer milyar bireysel kullanıcısı olduğu düşünüldüğünde, bu verilere sahip olanların müthiş bir etki alanına ve kontrol gücüne sahip olmaları kaçınılmaz.
Kullanıcıların bilgisi ve onayı dışında verilerini çalıp bunları istatistiki modeller (algoritmalar) kullanarak yine aynı kullanıcıların düşünce ve alışkanlıklarını manipüle etme yoluna gidilebilir, ki yakın geçmişte Cambridge Analytica Skandalı olarak geçen olay budur. Yani kişisel verilere (data) erişim ve kullanım kolaylığı, kullanıcının farkında olmadan bilinçaltı yönlendirilmesine dair açık bir risk teşkil etmekte.
Bir başka örnek olarak, sadece Çin’de kullanılan WeChat uygulamasını kontrolünü elinde tutan Çin hükümetinin, bireysel özgürlükler pahasına Corona virüsünü görece kısa bir sürede kontrol altına alması gösterilebilir. Kolayca ulaşılabilen kişisel verilerin varlığı, verilere ulaşımın kolaylığı, piramit modeli yönetilen otokritik/teokratik devletlerin, vatandaşlarının üzerindeki kontrolü -ve baskıyı- arttırması kaçınılmaz.
Peki, neden bunlardan bahsettik?
Yukarıda değindiğim gerçekleri göz önünde bulundurulmadan, sosyal medyada sürekli yiyip içtiklerini, gezip gördükleri yerleri insanlar aslında farkında olmadan bu şirketlerin doğrudan droneleri haline geldiklerinin farkında değiller.
Her sabah telefonumuzu açıp Twitter, Facebook, Instagram, vb. hesaplarımıza girdiğimizde, ne hikmetse hep gündemimize uygun ürünlerin pazarlanmasında maruz kalıyoruz. Bugün karşımıza çıkan Corona ilintili reklam içerikleri elbette bir rastlantı değil. Ancak dün olduğu gibi yarın da Google’da yaptığımız bir aramayla ilgili ya da yapay zekânın beğendiğimiz (like) bir fotoğraf ile ilişkilendirdiği bir ürün görmeye devam edeceğiz. Maalesef içerikte doğruluk ve/veya ürüne yönelik vaatlerde dürüstlük şartları aranmıyor.
Son tahlilde, birbiriyle bağlantılı 2 adet sorunsal ön plana çıkıyor. Birincisi, kişisel verilerimizin korunması için gereken donanım ve yazılımların geliştirilmesi ve mümkün olan yerlerde devlet güvencesinde uygulanması. İkincisi ise, paylaşılan içeriklerin doğruluğunun uluslararası bir hukuki mevzuata oturtulması. Bu 2 sorunsalın çözümü için de karar mercilerinin zorlanması ve tabii ki daha çok kaynak ayrılması gereklilikleri göze çarpıyor.
Önümüzdeki dönemde, görece kısa surelerde, hayatimizde ciddi değişiklikler olması kaçınılmaz. Son donemdeki -gönüllü veya mecburi- karantina altındayken bile düşünme şeklimiz değişti, evirildi.
Krizler fırsatları tetikler, yalnızlık ise yaratıcılığı besler.
Zaten başlamış olan dijital transformasyonun hızlanacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Fakat karşımızda çok önemli bir soru var:
Doğru bilgiye nasıl ulaşırım? İşte tam burada, Honesty 2.0 (Güven 2.0) modeli devreye giriyor Artık ne söylediğinizin veya size ne bilgi verildiğinin bir önemi kalmayacak. Zira gerçekten yaşanmış olaylar doğrudan karsımıza gelecek. 3.Parti bilgi manipülatörleri artık bilgiyi kirletemeyecekler. Bu alanda “Blockchain” sayesinde hem bireyler hem de şirketler olarak, şeffaf bir şekilde bilgiye ulaşımın mümkün olduğu bir döneme geçeceğiz. Aynı zamanda kişilerin, kendi gizliliklerini (anonimini), korumak istedikleri ölçüde koruyabilecekleri bir ortam da doğmuş olacak. Bu hareket Bitcoin ile başladı ve Blockchain ile ilerliyor – bugün, birçok değerli insan hem yurtiçinde hem de yurt dışında bu konuya emek harcıyor.
Bu sistem hayatımıza etki etmeye başlamasının beraberinde bazı yapı taşlarını da yerinden oynatacak. Artık çıktılar kişilerin değerlendirmelerine göre değil, gerçek bilgilere dayanacak.
Test sonuçları anlık olarak makinalardan doğrudan kişilere gidecek. Oylamalar artık canlı olacak ve sayımlarda süreçlerinde yaşanabilecek sorunlar ortadan kalkacak.
Blockchain tabanlı sosyal medya platformları hayata geçince, verinize ulaşamayan 3.partiler reklam vermek için başka stratejiler geliştirmek zorunda kalacaklar. Blockchain tabanlı mesajlaşma uygulamaları ile artık konuştuklarımız olması gerektiği gibi sadece ilgili kişilerin arasında muhafaza edilecek. Eş zamanlı çalışan Blockchain tabanlı uygulamalar örnek olarak ihaleye fesat karıştırılması vs. gibi uygunsuzlukları da ortadan kaldıracak.
Bugün, büyük şirketlerin Blockchain dünyasına girmelerinin sebebi elbette yeni kurulmakta olan bu sistemi de kontrol etme gayretlerinin bir kanıtıdır. IBM’in Hyperledger’i, JP Morgan’nin CEO’su Jamie Dimon’ın Bitcoin den hiçbir şey olmaz dedikten sonra JP Coin’in çıkarılacak olması bunlara birer örnektir. Bir başka anlamlı örnek ise; Libra’nın, kapitalizmin baş tacı olan yatırım şirketler topluluklarından (centralized) tarafından çıkarılmış olmasıdır.
Popüler kültür, varlığını sürekli kılmak için daima etki edeceği yeni alanlar açmaya çalışır ve temelinde ekonomi vardır.
Bu süreçte, bir şeyleri değiştirmek isteyen -ve aslında bu güce sahip olan- kişi ve kurumların Blockchain tabanlı yatırımlarında dikkat etmeleri gereken en önemli konu, hedeflerindeki girişimlerin Google, Facebook, IBM, Microsoft, vb. şirketler tarafından yatırım yapılmamış veya yönlendirilmemiş olmasıdır!
Temiz ve aydınlık beyinler kendi özel alanlarında durmaksızın gece gündüz çalışıyorlar. Eğer insanlık olarak gelişmek istiyorsak, bize düşen bu beyinleri bulup, sahip çıkmaktır. Ümidimiz, popüler kültüre esir düşmemiş, kendini geliştiren ve insanoğluna pozitif katkı sağlamak isteyen yeni nesillerde olmalıdır.
Şüphesiz ki Rekabetçi Pazar (Market Competition) kavramı gerçektir. Ancak unutulmamalıdır ki Monopoly de tek bir kazanan olabilir. Halbuki gelecek hepimizin kazanacağı bir sistem olarak tasarlanabilir.
Geleceğimizi, ihtiyaç sahibi bırakılan insanları manipüle edip, sırtından para ve güç kazananlar tarafından yön verilen şirketlere teslim etmeyelim. Gizliliğimizi koruyalım ve özgür irademizle kararlar verebilelim. Amacına hizmet eden bir Blockchain, belki de son şansımız olabilir.
PS: Son olarak aşağıdaki videoyu izlemenizi öneririm. Bazen bazı cümleler doğru zamanda doğru yerde söylendiğinde çok daha fazla şey ifade eder…