Geçen gün sosyal medyada yazan birinde gördüm. Internet’ten satın aldığı web kamerası kabı Kars’tan, saç maşası Diyarbakır’dan İstanbul’a geliyormuş. Acaba e-ticaret yerel kalkınma için yeni bir araç olabilir mi diye sormak için TOBB E-Ticaret Meclisi Başkanı değerli dostum Ozan Acar’ı aradım. Ozan’ın gönderdiği Trendyol etki analizi raporu sonuçlarına göre, bu platform üzerinden üç büyük il dışında satış yapan işletmelerin sayısı 2019’da 4 bin iken 2020’de 56 bine çıkmış. 2023’teki hedefleri 160 bin. Böylece satıcıların yarısı üç büyük ilin dışından olacak.
E-ticaretin yerel kalkınma etkisinin en iyi görüldüğü ülkeyse Çin. Hemen belirtelim, dünyadaki toplam e-ticaretin yüzde 40’ı Çin’de yapılıyor. Alibaba ve Dünya Bankası bu konuda bir rapor hazırlamış. Çin’de 47 milyon kişi e-ticaretle alakalı bir işte çalışıyor. E-ticaret ile yöresel ürünleri veya kendi becerisine göre üretimini satarak hayatını kazanmak Çinliler için yeni bir yol haline gelmiş. Küçük kasabalarda e-ticaretle uğraşanların yüzde 32’si daha önce büyük şehirde çalışıp memleketine veya yaşaması keyifli bir yere dönenlerden oluşuyor. Yüzde 80’i ise 35 yaşın altında. Çin gibi yaşlanan bir ülke için yüksek bir oran. Gelir seviyeleri büyük şehirlerdeki gelir seviyelerine yakınsamış. E-ticaret yapan işletmeler zamanla bulundukları kasabalarda fotoğrafçılık, kargoculuk, hatta mankenlik gibi yeni işlerin de önünü açıyor.
Tabii Çin’de e-ticaret kendi kendine gelişmemiş. Girişimci, e-ticaret platformundan gelen verileri takip ve analiz etmeyi bilmiyorsa, bu işe yatırım yapmak için finansal kaynağı yoksa veya ürünler kargo ile zamanında teslim edilmiyorsa e-ticarette başarılı olmak mümkün değil. Bu aksaklıkları giderecek kamu müdahaleleri son derece kritik. Çin’de devlet bu aksaklıkları aktif programlarla çözdüğü için e-ticaret rekor düzeyde gelişti. Türkiye’ye bakınca da, yine Trendyol’un etki analiz raporunu incelediğimizde, Trendyol ile çalışmaya başlayan işletmelerin yüzde 47’sinin yazılım, AR-GE, depo yönetimi gibi bir alanda en az bir yeni becerili personel istihdam ettiğini görüyoruz. Yani e-ticaretin potansiyelinden faydalanmak için işleri eski usul yapmayacak insan kaynağına ihtiyaç var. Girişimcinin de işkembesinden değil, müşteriden geri bildirime ve veriye bakarak hareket etmeyi öğrenmesi gerekiyor. Acaba KOSGEB girişimci eğitimlerinde defter-i kebir öğretmek yerine bu becerileri kazandırsak nasıl olur? Türkiye’de kalkınma ajansları e-ticareti geliştirmeye yönelik programları öncelik yapsa olmaz mı?
E-ticaret, İstanbul, Ankara ve İzmir üzerindeki yükün azaltılması ve yerel kalkınmanın tetiklenmesi için bir fırsat. Bu fırsatı değerlendirmek ise kamunun internet konusunun bir ekonomik kalkınma mevzusu olduğunu anlamasına bağlı. Bu anlaşılmadığı zaman bir sabah uyandığınızda, sosyal medyaya reklam yasağı ile karşılaşabiliyorsunuz. Başka bir sabah Sağlık Bakanlığı bir genelge çıkarıyor, internet üzerinden diş macunu bile satamaz hale geliyorsunuz. Başka bir gün Ticaret Bakanlığı emlakçıların ve galericilerin internete ilan vermesi imkansız hale getirecek adım atıyor. Ulaştırma Bakanlığı düzenlemelerinde hala kargoculukla postacılığı benzer gördüğümüz için e-ticaret paketlerinin tesliminde ıslak imza istiyoruz. Her kamu kurumu kendi bakış açısına göre konunun bir ucundan tutunca ve büyük resmi gören bir strateji olmayınca, fırsatları kaçırmaya devam ediyoruz.
Bu yazı alıntıdır.