Farklı alanlarda toplum için ekonomik, teknolojik ve sosyal değişimler ile dönüşen refah düzeyini tekrar dengelemek ve tüm katmanları ve paydaşları bir araya getirecek ortaklıkların kurulmasını teşvik etmeyi amaçlayan tasarı 2015 yılında 193 ülkenin ortak imzası ile kabul edilmişti. 17 adet Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri de bu sayede hayata geçmişti.
2030 yılına kadar tüm kız ve erkek çocuklarının ücretsiz ilköğretim ve ortaöğretimi tamamlaması; uygun maliyetli mesleki eğitime eşit erişim sağlanması; toplumsal cinsiyet ve varlık eşitsizliklerinin ortadan kaldırılması; nitelikli yükseköğrenime herkesin erişmesinin sağlanması da eğitim alanında ortak mutabakat ile kabul edilen hedeflerin başında gelmektedir.
2015’ten 2019’a uzanan zaman boyunca yapılan gelişimi kaydetmek üzere UNESCO’nun eğitim alanında gerçekleştirdiği çalışma neticesinde, mevcut trendler ile yola devam edilmesi durumunda hedefin oldukça gerisinde olduğumuz gözler önüne serilmiştir. UNESCO’nun yayımladığı rapora göre 2030 yılında 17 yaşından küçük her altı çocuktan biri eğitim öğretime dahil olamayacaktır. Her onbir ilköğretim çağında bulunan çocuktan biri ilköğretim eğitimini tamamlayamayacaktır.
UNESCO’nun 72 ülke verilerinden yola çıkarak hazırladığı raporda sunduğu görüş ise, mevcut ilerlemeye etki edecek önemli adımlar atılmadıkça 2030 yılında eğitim alanında verilmiş taahhütler yerine getirilemeyecektir.
Eğitim ve öğretime katılım oranlarının düşüklüğü aynı zamanda mevcut eğitim ve öğretim hayatında sürdürülebilirliği de etkilemektedir, ilköğretim veya ortaöğretim kurumlarını tamamlayamadan ekosistemden ayrılan öğrencilerin de giderek arttığı raporda gözümüze çarpan bir diğer analiz olmuştur. Bu analize paralel olarak 2030 yılında gençlerin %40’ı ortaöğretimi tamamlayamayacağı öngörülmektedir.
Yükseköğrenim rasyoları ise daha kötümser senaryoyu ortaya koymaktadır. Düşük gelirli ülkelerde, yine düşük gelirli kitlenin yükseköğrenimi bitirme oranının %4 olduğu (kadınlar boyutunda ise bu oranın %2 olduğu), yüksek gelirli kitlede ise bu oranın yalnızda %36’ya çıkabildiği görülmektedir.
Kaynak: UNESCO
Taahhütte bulunan ülkeler ve Birleşmiş Milletler neler yapabilir:
- Rapora göre en büyük konunun eğitime ayrılan finansman olduğu gözler önüne serilmektedir. Elbette finansman önemli etmen olmakla birlikte, finansmanın nasıl değerlendirildiği de bir o kadar önemli bir anahtar performans göstergesidir;
- Eğitim ortamını sağlayacak olan eğitmenlerin yetkinliğinin artırılması;
- Eğitim modelinin sosyal ve ekonomik toplum değişkenlerine girdi oluşturabilecek şekilde değer önerisinin şekillendirilmesi;
- Eğitim ve öğretime bariyer olabilecek bireysel finansman problemlerinin üstesinden gelecek teşvik sistemlerinin yaratılması;
- Dijital yetkinlikler kullanarak eğitim maliyetlerinin düşürülmesi ve yine aynı yetkinlikler ile daha geniş çevrelere ulaşılabilmesi;
- Kişiselleştirilmiş öğrenci odaklı eğitim içeriklerinin ve gelişim yol haritalarının oluşturulması;
- Sivil toplum, devlet, akademi ve özel sektör iş birlikleri ile eğitimin günümüz sorun ve fırsatlarına çözüm üretecek nitelikte bir araç olarak kullanılması;
- Eğitim teknolojileri (EdTech) start-uplarının farklı alanlarda iş birliği için kamu yatırımlarında değerlendirmeye alınması başarılabilir.
Devletlerin eğitime ayırdığı finansman zorluklarına ek olarak, toplum ve öğrenci merkezli yapılacak yukarıda bahsi geçen adımlar 2030 yılı eğitim hedeflerimize ulaşabilmemiz için bizlere yol gösterici olacaktır. Taahhütte bulunan devletlerin eğitim alanındaki ilerleyişini ve 2030 hedeflerine ulaşmak için sarf ettiği gayreti Başlangıç Noktası olarak takip etmeye devam edeceğiz.