Online platformlar: En son ne zaman internet tarayıcınızdaki adres çubuğuna bir internet adresi yazarak Google, Facebook, Twitter vs. harici bir siteyi ziyaret ettiğinizi hatırlamaya çalışın. Büyük ihtimalle başarısız olacaksınız çünkü günümüzde internete erişimimiz çok büyük oranda online platformlar aracılığıyla gerçekleşiyor. Internet kullanım alışkanlıklarımız şahsımızla en çok ilgili içeriğe en hızlı ve en kolay şekilde ulaşabileceğimiz şekilde gelişti. Bu yüzden online içeriklere ulaşmak veya fikirlerimizi paylaşmak için online platformlara güveniyoruz.
Sınırlı sorumluluk rejimi: Online platformların varlıklarını devam ettirebilmelerini ve üzerlerinden yayınlanan hukuka aykırı içerikler sebebiyle (en azından çoğunlukla) kapatılmamalarını sağlayan temel sebep ‘online aracıların sınırlı sorumluluk rejimi’dir. Elçiye zeval olmaz; taşıdığı mesajın ne olduğunu bilemeyen aracılar – ya da kamuya açık olarak sunduğu platformda kullanıcıların neler paylaştığını takip edemeyecek platformlar, bu mesajlardan veya paylaşımlardan sorumlu tutulamazlar. Yine de günümüz teknolojilerinin ve global ekonominin geldiği bu noktada bu kuralın varlık sebebinin (ratio legis’inin) hala geçerli olup olmadığı tartışılmaktadır. Bu kuralın meydana getirildiği zamanlardaki hukuken korunma ihtiyacı olan yenilikçi internet şirketleri algısı ile bugün hala bu kuraldan faydalanmaya devam eden ancak ciroları küçük ülke ekonomileriyle yarışan Google, Facebook, Twitter gibi internet devleri karşılaştırıldığında şartların değiştiği açıkça görülebiliyor.
Güncel gelişmeler: Yakın zamanda meydana gelen gelişmeler, çıkan kararlar ve ülkelerin online içeriklere ilişkin tutumları platformlara tanınan bu sınırlı sorumluluk rejiminin yavaş yavaş ortadan kalkacağını gösteriyor:
- Avrupa Adalet Divanı’nın yeni yayınlanan bir kararına göre; Facebook gibi sosyal medya siteleri kendi platformlarında yayınlanan hukuka aykırı içerikleri kaldırılmasına ek olarak, bu içeriklerin aynılarının ve hatta benzerlerinin de platformlarında yayınlanmaması için gerekli önlemleri almalıdır. Başka bir ifadeyle, hukuka aykırı olduğu tespit edilen içeriklerin yayından kaldırılmasına ek olarak, bu içeriğe benzer diğer içeriklerin yayınlanmaması için ön kontrol filtrelerinin platformlarca tesis edilmesi gerekebilecektir.
- Benzer bir filtreleme yükümlülüğü Dijital Tek Pazar’da Telif Hakları Direktifi’nde de yer almaktadır. Çok tartışma yaratan 17. maddesine göre online içerik sağlayan platformlar, mecralarında yayınladıkları içeriklere ilişkin gerekli izin ve lisansları edinmelidir. Aksi halde, hukuka aykırı şekilde yayınlanan içeriklerden sorumlu olacaklardır. Bu sorumluluktan kurtulmaları için ise, mecralarında bu şekilde hukuka aykırı içeriklerin yayınlanmasını önlemek üzere yüksek sektör standartlarına uygun önlemleri aldıklarını göstermeleri gerekir. Başka bir ifadeyle, online platform sağlayıcılara telif haklarına ilişkin kontrolleri sağlamak için içerik filtreleri kullanmakla yükümlülüğü getirilmiştir.
- Temmuz 2019’da Avrupa Komisyonu Başkanı olarak seçilen Ursula von der Leyen’in 2019-2024 yol haritasındaki önemli maddelerden biri online ortamda mahremiyet, güvenlik ve etik standartların korunmasıdır. von der Leyen, bu amaç dahilinde dijital platformların sorumluluk rejimlerini düzenleyecek olan Dijital Hizmetler Kanunu üzerinde çalıştıklarını duyurmuştur.
- Birleşik Krallık tarafından yayımlanan “Online Harms” resmi raporunda internet ve özellikle online platformlar üzerinden yayınlanan zararlı içeriklerin yakın gelecekte ne şekilde düzenleneceği tartışılmıştır. Rapor içerisindeki öngörülere göre online platformlar kendi mecralarındaki içerikleri denetlemek adına daha fazla inisiyatif alacak ve platformlara büyüklükleriyle orantılı olarak bir özen yükümlülüğü getirilecektir.
Olası riskler: Yukarıda sayılan gelişmeler ışığında, online platformlara tanınan sınırlanmış sorumluluk rejiminin yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladığını söyleyebiliriz.
Platformlara (özellikle de bu doğrultuda kullanacak ekonomik ve teknik kaynakları olanlara) kendi mecralarında yer alan hukuka aykırı içerikleri engelleme/temizleme yükümlülüğü getirilmesi iyi bir gelişme değil mi peki? Olumlu yanları olmakla birlikte tehlikeli bir yola girildiği kanaatindeyim. Öncelikle günümüzde teknoloji devlerinin ortalama vatandaşın haber alma ve ifade özgürlüğü haklarını kullanması açısından çok kritik bir rol oynadığını hatırlamak gerekir. İfade özgürlüğü yalnızca toplum tarafından hoş karşılanan veya zararsız fikirleri değil; toplumu veya bir kesimini şok edici, incitebilecek ya da rahatsız edebilecek fikir ve görüşleri de korumaktadır (Handyside v. The United Kingdom, para.49). Dolayısıyla pek çok kişiye ulaşması için internet üzerinden paylaşılan fikirlerin internet ortamından kaldırılması veya kaldırılmaması kararını verme yetkisinin özel şirketlere verilmesi, özü itibarıyla, yalnızca kanun ile gerçekleştirilmesi gereken temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması yetkisinin devri anlamına gelecektir.
Meydana gelmesi muhtemel bir diğer tehlike, böyle bir yetkinin fevri bir şekilde kullanılmasından doğacaktır. Toplum tarafından yaygın şekilde kabul edilmeyen görüşlerin çok sıkı bir moderasyonu, hatta platformlardan silinmesi, bu fikirlerin toplum nezdinde tartışılamaması sonucunu doğurabilir. Bu durum, toplumdaki problemlerin ne kadar yaygın olduğunun tespitini güçleştirebilecek ve bu problemlere ilişkin çözüm yolları arayışlarını duraksatacaktır. Çocuk evliliklerini ya da kadına şiddeti normal gösteren içeriklerin platformlardan silinmesi yalnızca bu problemleri gözlerden gizleyecek ancak bu gibi toplumsal problemlerin var olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir.
Sonuç: Online platformlar buradalar ve bir yere gidecek gibi de gözükmüyorlar – hatta her geçen gün daha da güçleniyorlar ve internet iletişimlerimiz içi onlara daha çok bağımlı olmaya başlıyoruz. Büyük gücün büyük sorumluluk getirdiği dünyada online platformların zararlı online içeriklerle olan savaşta hiç yükümlülüğünün bulunmayacağını söylemek zor. Ancak bu şirketlere hangi görevleri ve yetkileri verdiğimiz hakkında bilinçli davranmakta fayda olacaktır.