Sosyal MedyaToplum

Emojiler: Sanal Dünyanın En Kısa İletişim Yolu

Günümüzde hız, her şey. Zaman hepimiz için çok kıymetli ve bu da bizi hayatın her alanında zamandan tasarruf edebileceğimiz, hızlı yöntemleri seçmeye itiyor. İçinde olduğumuz bu hızlı düzenin iletişim şekillerine yansıması ise, şüphesiz ki emojilerin yani sanal dünyanın en kısa iletişim araçlarının giderek yaygınlaşan kullanımı.

Alıştığımız, yaşamımızın bir parçası olan unsurları bir noktadan sonra hiç sorgulamıyoruz gibi geliyor bana. Onlar zamanla dönüşüme uğrasa, yapılarında bazı değişimler olsa da; bir kez onlara alıştık mı, sanki her halleriyle kabul ediyoruz. Emojiler konusunda da epey kabule geçmiş olacağız ki, Et Now adlı Hindistan merkezli haber kanalında yayınlanan bir araştırmaya göre, her gün sadece Facebook ve Facebook Messenger üzerinden 5 milyar emoji kullanılıyor. İşte bu yüzden beni de bir sorgulama arzusu aldı geçenlerde. “Acaba” dedim, “acaba emojilerin her gün hayatımızın içinde kendine daha fazla alan açmasının ne gibi etkileri var? İletişim süreçlerimizi nasıl etkiliyorlar?” Başladım araştırmaya…

Konuya farklı gözlüklerden bakmamıza olanak sağlayan çok fazla tartışma var emojilerin iletişim süreçlerine olan etkisi ile ilgili. Örneğin, emojilerin iletişime hız ve pratiklik katması fazlaca öne çıkıyor. Bu çerçeveden baktığımızda emojiler; dijital dünyada duygu ve düşünceleri daha kolay ve hızlı bir şekilde ifade etmeye olanak tanıyorlar, kullanıcılarına zaman kazandırıyorlar. Beden dili, ses tonu gibi araçlara dair ipuçları taşıyorlar. “Yüzlerce kelimenin anlatamadığını, bazen tek bir görsel anlatabilir” cümlesindeki o içinde pek çok anlam taşıyan ‘görsel’, emojiler olarak görülüyor bu taraftan.

Bir diğer bakış açısı ise, bu gerçeği kabul ediyor ama diyor ki, emojiler bu konuda yetersiz. Çünkü bu gözlükten bakanlara göre, yüz yüze iletişimin bireyleri karşılıklı olarak beslediği birtakım yollar var ve onların yerini doldurmak pek mümkün değil. Gerçek iletişimin, karşınızdakinin yüz ifadesini olduğu haliyle görmenize, sesinin tonunu, titreşimlerini duyumsamanıza, gerçek niyetini kavramamıza, gözlem yapmamıza olanak sağlaması gibi ayırt edici özellikleri var. Birebir iletişimde, birden fazla duyumuzu kullanarak etkileşiyoruz. Oysa, diyor bu tarafta duranlar, emojilerin ne sesi var, ne mimiği, ne de vücut dili! Mesela, karşımızdaki hiç iyi hissetmiyorken, yazışma esnasında “kahkahalarla gülen bir yüz” gönderse, bunu bilebilir miyiz? Onu doğrudan görüp etkileşime geçmediğimiz sürece, samimiyetinden emin olabilir miyiz – bu gerçek bir iletişim olabilir mi? İşte soru bu…

Bir bakış açısına göre, bu mümkün değil. Öyle ki, bizler, yazışmalar sırasında gördüğümüz emojileri, ya emojiye yüklediğimiz sabit anlam doğrultusunda, ya da karşımızdaki ile ilgili zihnimizde yer etmiş, oturmuş fikre, düşünceye göre algılıyoruz. Onun kendi gerçekliğinde değil.

Birtakım araştırmalara göre ise emojiler yetersiz değil, aslında üzerimizde büyük bir güce sahipler. Belki bilirsiniz, psikoloji literatüründe, adını Harfield ve arkadaşlarından, 1994 yılında alan bir fenomen vardır: “Duygusal Bulaşma”. Bir bireyin karşısındakinin ses tonu, postürü, mimikleri ve hareketlerinden farkında olmadan etkilendiğini ve istemeden bu duygu halini taklit ettiğini ifade eder. Çünkü tam o sırada ayna nöronlar aktive olur ve siz adeta, istemsizce karşınızdakinin duygusuna ortak olursunuz. En sık rastlanan örneğini düşünelim: Konuştuğunuz birine gülümsediğiniz zaman onun da size gülümsediğine mutlaka şahit olmuşsunuzdur. İşte, emojiler hayatımızın bir parçası haline gelene dek yalnızca yüz yüze iletişimin bir getirisi olarak görülen bu fenomen, Social Neuroscience’ın bir çalışması sayesinde, emojilerin dünyasında da geçerlilik kazandı.

Çalışmaya göre, bize gönderilen emojiye göre modumuz değişebiliyor. Kendinizden yola çıkın, “kahkahalarla gülen surat” emojisini gördüğünüzde, kendinizi otomatik olarak ekrana bakıp gülümserken bulmuyor musunuz? Scientific American’da yayınlanan bir araştırma, bunun aynı zamanda sosyal anlamda yakınlığı da artırdığını söylüyor. Bu sonuca göre, karşımızdakiyle yalnızca metin bazında yazışmak yerine, yazdığımız mesajları emojiler ile tamamladığımızda bu, karşı tarafın, duygularımızı aktarmak için çaba gösterdiğimizi düşünmesini sağlıyor; bu da duygusal anlamda bir paylaşımı beraberinde getiriyor.

Bir de emoji kullanımını insanları tembelleştiren bir alışkanlık olarak gören düşünce şekli var. Mesajların giderek kısalması ve kelimelerin yerini görsellerin alması ihtimalinden rahatsız olan, endişe duyan… Bazılarına göre ise, iletişim şeklinin değişime uğraması illa bozulması anlamına gelmiyor. Daha basit ve pratik bir iletişim, kimileri için büyük artılar taşıyor.

Özetle, emojilerin hayatımızdaki yeri ile ilgili oldukça umutlu olan ve emoji kullanımının getirdiği yeni iletişim şekillerini yaratıcı ve yenilikçi bulanlar olduğu gibi; emojilerin domine ettiği konuşmaların bir parça samimiyetsiz ve özensiz, bir parça gerçeklikten uzak olduğunu düşünenler de var… Ben ne o tarafta, ne bu taraftayım sanırım – her iki görüşün de kendince doğru argümanları var diye düşünüyorum.

Siz hangi tarafa daha yakınsınız?

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

İlginizi çekebilir
PsikolojiSosyal MedyaSosyoloji

Sosyal Medyada Yüz Değiştirme Filtrelerinin Etiği ve Psikolojisi

İklim DeğişikliğiToplum

Markaların Sürdürülebilirlik Mesajları Yanlış Kişileri mi Hedefliyor?

İnovasyonToplum

İnovasyona Postmodernist Bir Sos

İnovasyonToplum

Bohemler Olmadan İnovasyon Mümkün Mü?

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir