Her şeyin çok hızlı değiştiği, geleneksel olan kavram ve alışkanlıkların yıkılıp yerlerini ön görülemeyen yepyeni fikirler ve teknolojilerin aldığı bir çılgınlık çağında yaşıyoruz. Bu döneme ‘’çılgınlık’’ demek bile aslında geçmişe ait dünya ile karşılaştırılarak varılan bir değerlendirme olarak görülebilir. Öte yandan, insanoğlunun varoluş yolculuğunda sahip olduğu bilgi birikim düzeyi ve gelişim hızı, 2018 yılı itibari ile çılgınlığın da ötesinde.
İnternetin ortaya çıktığı 1990’lı yıllarından bu yana bilgiye ulaşımın büyük oranda demokratikleşmesi, dünya üzerindeki tüm sektörlerde büyük değişimler yarattı. Öte yandan hiçbiri medya sektöründeki kadar yıkıcı ve hızlı bir şekilde olmadı.
Özellikle 2000’li yılların ortasından sonra ortaya çıkan “Web 2.0” kavramı ve kullanıcı merkezli dijital içerik üretimi, geleneksel medya üzerinde dönüşü olmayan etkiler yarattı. Önceleri kitlesel bilgi akışı sadece geleneksel medya kanalları (TV, Gazete, Radyo, v.b. kitle iletişim araçları) ve onları yöneten sınırlı sayıda insanın kontrolündeyken -ve tek yönlü bilgi akışı varken- bir anda her bir internet kullanıcısının tek başına bir medya kanalına dönüşmesine şahit olduk. Artık her blog yazarı aslında kendisine ait gazeteye sahip oldu ve bunun için milyonlarca dolarlık bir yatırıma da ihtiyacınız yoktu. Sahip olmanız gereken tek şey internet erişimi olan bir bilgisayar ve bir WordPress hesabıydı. İçeriğin dijitalleşip kişiselleşmesi, medya sektöründe devasa bir dalga yaşanmasına ve bu dalganın ilk olarak özellikle gazete ve dergileri vurmasına yol açtı. Dünya üzerinde yaşanan bu devrimin kaybedenlerine en bilinen örnek New York Times gazetesi oldu. 1990’ların başında 1.1 Milyar Dolar değerlendirme alan gazete 2013 yılına gelindiğinde ancak 70 Milyon Dolara satılabildi.
Bugün geldiğimiz noktada ise internet ve özellikle sosyal ağların yarattığı değişim, geleneksel medyanın yapısını değiştirmesinin yanı sıra alışılagelmiş tüm iletişim yöntemlerimizi de değiştirdi. Tüketiciler artık markaların ne söylediğine değil kendi gibi olan kişilerin ne söylediğine çok daha fazla önem vermekte. Günümüzde ise satın alma kararları TV reklamları veya internet banner’ları ile değil, kendi takipçileri üzerinde etki sahibi bir “Youtuber” veya Instagram kullanıcısının yayınladığı içerik ile karar veriliyor.
20.yy fiziksel sınırlar sebebiyle “pop star”ların ve Film Yıldızlarının çağıydı çünkü bir müzik dükkanına sığabilen albüm sayısı sınırlıydı. Bu yüzden Top listeler ve üretilmiş müzik & film fıldızları, profesyonel plak şirketleri ve oyunculuk ajansları tarafından yaratılmak zorundaydı. (The Long Tail: Why the Future of Business is Selling Less of More) 21.yy’da ise sınırlar yok ve artık her sosyal ağ kullanıcısı potansiyel bir ünlü, en azından kendi online sosyal ağları içerisinde. İşin ilginç yanı “Social Influencer” (Sosyal Ağlarda Etki Sahibi Kişiler) olarak da adlandırılmaya başlayan bu kişilerin illaki milyonlarca takipçisi olması gerekmiyor. Mikro ölçekte de olsa başarının sırrı sahip olduğunuz online sosyal ağın üzerindeki etki gücünüz ve aynı zaman etkilediğiniz bu grubun toplumun geri kalanı üzerindeki etkisi. Geçmişte gazetelerin yaşadığı düşüşü ve değişimi bugün video içeriğin yükselişi ile birlikte ana akım medyanın göbeğinde olan TV’ler yaşamakta. Günümüzde her bir Youtube, Twitch TV v.b. platformlardaki kanalı sahipleri aslında geleneksel TV Kanallarından farkları yok. Üstelik Youtube ya da Twitch TV platformları üzerinde bir kanal açıp, 1 saat içerisinde milyonlarca izlenmeye ulaşmak neredeyse bedavaya yakın bir hale geldi. Önceleri kontrol edilebilen en fazla 50 adet ulusal kanal varken bu sayının yüzbinlere çıktığını düşünsenize… Aslında çok da bunu hayal etmenize gerek yok çünkü şu anda yaşadığımız durum tam da bu. Son günlerde ülkemizde bu konular ile ilgili regülasyon tartışmalarına da aslında bu yüzden tesadüf değil.
Öte yandan değişmeyen tek bir tarihsel gerçek var: Yeni teknolojilerin ortaya çıkışlarından sonraki dönemde ucuzlayıp yaygınlaşması, tarihin farklı zaman dilimlerinde olduğu mevcut otoriteleri yıkıp yerlerine yenilerini koymakta. İlk defa İngiltere madenlerinde su çekmek için kullanılmaya başlanan buharlı makinelerden, son 20 yıldır içinde yaşadığımız internet devrimine kadar bu hep böyle oldu. Kısaca geleneksel medya ve kalbindeki TV çoktan öldü; yaşasın iletişimin yeni kralı ‘’Influencer’’lar…