Başlık, geçen hafta Sürdürülebilir Gıda Zirvesi’nde konuşmacı olarak yer aldığım panelden alıntı. Zirvede değerli isimler önemli konuları ele aldı. Biz de tarım ve gıda sektöründe inovasyona dair neler yapılabileceğini tartıştık. Süre kısıtından dolayı tüm kritik noktalara değinemedik. O yüzden konuyu bu köşede iki hafta masaya yatıracağım. Elbette sektör uzmanı değilim. İşim ve uzmanlığım inovasyon. O yüzden haddimi aşmadan daha çok inovasyon perspektifinden meseleye bakmaya çalışacağım.
Mevcut duruma bakalım önce. Türkiye tarım ve gıda inovasyonları için inanılmaz bir potansiyele sahip. Tarım çeşitliliğinde dünyada en zengin ülkelerdeniz;
– Kiraz üretiminde dünyada birinciyiz,
– Kayısıda birinciyiz,
– Fındıkta birinciyiz,
– İncirde birinciyiz,
– Domateste üçüncüyüz,
– Zeytinde üçüncüyüz,
– Mercimekte üçüncüyüz,
– Antep fıstığında dördüncüyüz,
– Cevizde dördüncüyüz.
Çay, portakal, üzüm, soğan, ay çiçeği, nohut gibi ürünlerde ilk 10 içinde yer alıyoruz. Dünyada çok az ülkenin iklimi, güneşi, suyu, toprağı tarıma bu kadar müsait. Bu avantajımız ekonomik değere ne kadar yansıyor peki? Orada bazı sıkıntıların olduğu şüphesiz, Türkiye’nin tarım ve gıda ürünleri ihracatı yaklaşık 18 milyar Euro. Yüzölçümü sürekli Konya ile karşılaştırılan Hollanda’nın tarım ve gıda ürünleri ihracatı 2019 yılında yaklaşık 95 milyar Euro.
Peki, bu büyük farkın nedeni ne? Tek kelime ile inovasyon. Uzun yanıtı elbette verimlik sorunlarını, girdi maliyetlerini, eğitim yetersizliğini, hatalı makro politikaları vb. faktörleri içeriyor. Sektördeki insanlar Hollanda’da ne gibi tarım teknolojileri olduğunu, sektörün alt yapısının ne kadar güçlü olduğunu iyi bildiği için uzun uzun yazmayalım. Çoğu kişi Çin’i ucuz işgücüne ve sanayiye dayalı bir ekonomi zanneder ama pek çok sebze ve meyvede dünyada bir numaralı üretici. Tarımsız tam bir kalkınma olamaz. Net.
Peki, ülkemizin tarım ve gıda çeşitliliğindeki potansiyelini ekonomiğe tam olarak yansıtmak ve insanımızı tarıma yöneltmek için neler yapabiliriz?
Bundan sonra insanlar köylere dönse dahi eskisi gibi dönmeyeceği kesin. Modern tarımın alt yapısını kurmalı ve özellikle yeni kuşaklar için tarımı cazip kılmalıyız.
- Tarım acilen stratejik sektör ilan edilmeli. Tarımın bundan sonra savunma sanayii kadar kritik olduğunu bilmeliyiz.
- Tarım ve Orman Bakanlığı’nın stratejik planı dışında Tarıma Dayalı Kalkınma Stratejileri geliştirilmeli.
- Tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinin sayısı artırılmalı. Bu bölgelerin ismi “Organize Tarım İnovasyon Merkezleri” olabilir. Özellikle Çukurova, Trakya, Sakarya, İzmir, Antalya gibi tarımın güçlü olduğu yerlerde büyük merkezler olmalı.
- Söz konusu merkezler araştırmacıların, ziraat mühendislerinin, akademisyenlerin bir arada çalıştığı en gelişmiş laboratuvarlara sahip araştırma üsleri gibi yapılandırılmalı. Bu merkezleri sadece kamu değil eğer doğru bir iş birliği modeli kurulursa büyük tarım ve gıda şirketlerimiz de fonlayabilir. Merkezler kurumların da ihtiyacı olan konularda Ar-Ge ve ölçekleme desteği verebilirler kendilerine.
- Organize Tarım İnovasyon Merkezleri’nde mevcut hayvancılık ve seracılık örneklerinden öte bölgenin coğrafyasına ve iklimine göre yeni ürünler denenmeli. Başarılı olan ürünler bölge insanına gerek söz konusu merkezlerde ve tarım il/ilçe müdürlüklerinde eğitimler ile gerek köy köy gezerek anlatılmalı.
- Üzüm gibi daha az su tüketen ürünlere odaklanılmalı. Tarımda destekler uzun vadeli olmalı özellikle dikimden hasada sürenin uzun olduğu meyvelerde.
- Çiftçimizin eğitim açığını kapatmalıyız. Teşvikler, Tarım Merkezleri’nde alınan eğitimlere bağlanırsa ilginin artması mümkün.
- Tarım Meslek Liseleri’nin sayısı artırılmalı.
- Sadece tarıma ve tarım teknolojilerine odaklı ihtisas üniversiteleri kurulmalı. Hollanda’da Wageningen University, Çin’de China Agricultural University bu tip örnekler. Bu üniversitelerde hasat kalitesini artıracak teknolojiler, yeni üretim yöntemleri ve yeni ürünler çalışılabilir. Gıda ve ziraat mühendisliği dışında mutlaka genetik, moleküler biyoloji, biyoteknoloji gibi bölümler bu üniversitelerde yer almalı.
- Bu tip bir üniversite için İzmir ve Ege bölgesi çok ideal. İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesine bu misyon verilebilir. Ya da sadece odaklı bir tarım teknoloji üniversitesi kurulabilir. Bu üniversiteler kurumsallaşana kadar yurt dışından en iyi akademisyenler davet edilebilir.
- Tarım teknolojileri çalışacak startuplar (agritech) özendirilmeli. Bu startupların tek bir bölgede kümelenmesi sağlanmalı. İş birlikleri ve ekosistem dinamikleri için şart. İzmir bölgesi startup kültürünün kökleşmesi için çok uygun bir atmosfere sahip. Yeni nesil girişimleri İstanbul yerine alternatif bölgelere yönlendirmeliyiz. Bursa da ideal. Fakat bu iki şehrin ciddi alt yapı sorunları var. Eskişehir alt yapı ve kültürel olarak çok uygun ama bölge tarımda güçlü değil. Girişimcilerin ve yaratıcı endüstrilerin başarılı olduğu şehirlerin karakteristiklerine dair ayrı bir yazı kaleme alacağım.
Bilinçli tarım yapmak isteyen çiftçilerin toprak analizlerini yapamadığı, az sayıdaki analiz merkezlerine ulaşamadıkları gibi şikayetleri var ama köşenin sınırlarını zorlamamak için önerileri burada kesiyorum. Haftaya devam edelim. Özellikle tarım ve gıda sektöründe büyük işletmelerde inovasyona dair neler yapılabileceğini tartışalım.
Bu yazı alıntıdır.