Özet: Yapay zekanın akıl almaz bir hızla ilerlemesi ve gelişim ivmesinin de çok artmasıyla beraber artık iş yapış şekilleri tamamen değişiyor. Bu değişim sonucunda insan sermayesinin iş dünyasındaki rolü ve katkı alanları da dönüşüm gösteriyor. Konuşulması bile hayal edilemeyen konuları saniyeler içerisinde çözüme kavuşturan yapay zeka ile uyumlanabilmek, insan sermayesi için kaçınılmaz gerçek olarak karşımızda duruyor.
Sorun Tespiti: Sorun büyük. Yapılan araştırma, Türkiye’de 2030’ların ortaların gelindiğinde mevcut işlerin yüzde 33’ünün yapay zeka temelli uygulamalar neticesinde dönüşeceğini belirtiliyor. Bu dönüşümün özellikle düşük eğitim seviyesindeki çalışanlara etkisinin daha fazla olacağı tespiti yapılıyor.
Ne Yapmalı:
- Yasa yapıcılar ve kurumlar, insan sermayesinin bu yeni teknolojilere uyum sağlayabilmeleri amacıyla gerekli yol haritasını geliştirerek aksiyonları belirlemeli;
- Yasa yapıcılar ve kurumların iş birliğiyle değişime uyum sağlama ve yaşam boyu öğrenme gibi faktörler mevcut kültürün bir öğesi haline gelmeli;
- Eğitim sistemi geleceğin şartların uygun bir şekilde yeniden tasarlanarak özellikle duygu temelli yetkinliklerin gelişimine önem verilmeli.
Sonuç: Yapay zeka ve makine öğrenmesi bile koşullara ve senaryolara dayanan önceden belirlenmiş algoritmalar ile tasarlanıyor. Duygusal faktörlerin tam olarak modellenemeyeceğini düşünerek yapılan tüm yapay zeka tasarlamalarında insan dokunuşu gerekiyor. Bu nedenden, yapay zeka ne kadar hızlı gelişmeye devam etse de insan faktörü her zaman bir gereklilik olarak beliriyor.
Distopik Sonuç: Yapay zekanın direkt olarak insan beyni ile iletişim kurabileceği bir dünya düşünün. Bu dünyada gözetimci kapitalizmin insan beynini esir aldığı anları göz önüne getirin. Kurumların manzaralı odalarındaki konforlu koltuklarda oturanların beyninizi gözetlediği bir dünyayı bir an hayal edin. Şimdilik bu kadar…