9. Sürdürülebilir Kalkınma Amacı özetle şöyle der: Güçlü, yenilikçi ve kapsayıcı altyapılar oluşturarak sürdürülebilir ekonomik büyüme ve kalkınmayı başarabiliriz. Peki, bugün kimilerince bir insan hakkı olarak kabul edilen en önemli altyapılardan biri nedir? İnternet erişimi. Bunun okuma-yazma bilmemekten daha öte bir eşitsizlik yarattığını düşünüyorum. Dünya üzerinde milyarlarca insanın ve bilginin bir ağ üzerinde buluştuğu bir evren var ve siz bunun içinde değilseniz, bu ağın içinde gelişen tüm katma değerli fikirlerin sadece test ürünü olabilirsiniz.
Bu çerçevede Afrika’dan bahsetmek istiyorum. Hem eşitsizliğin hem de potansiyelin en yüksek olduğu yerlerden biri. Örneğin, Sahra Çölü’nün güneyinde yer alan Sahra Altı Afrika’da, her 5 öğrenciden 4’ünün internete erişimi yok. Afrika’daki 14 ülkede 4 milyon müşteriye sahip e-ticaret sitesi Jumia’nın tahminlerine göre kıtadaki toplam perakende satışlarının yaklaşık %1’i online olarak yapılıyor. Çin’de ise bu oran %24.
Birleşmiş Milletler Geniş Bant Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu, 2030 yılına kadar uygun fiyatlı ve kaliteli geniş bant internet erişimini elde etmek için kıtaya 109 milyar dolarlık ek bir yatırım gerektiğini öngörüyor. Bugünkü yatırım miktarını anlamak için ülkede en etkin telekom şirketlerinden Vodafone’un konuyla ilgili yıllık 1 milyar dolar civarında yatırımı olduğunu belirtelim.
Bunu bir kenara koyalım.
McKinsey’nin bir raporuna göre, COVID-19’dan dolayı işini kaybeden insanların aynı zamanda otomasyon sebebiyle de en çok işini kaybeden grup olduğu tahmin ediliyor. Haliyle evden çalışılabilen işlere göre, evden yapılması mümkün olmayan mavi yakalıların işleri pandemiden daha çok etkileniyor. Eğer bu kişilerin internete erişimi yoksa (veya internetten para kazanabilecek bir yetkinliğe sahip değillerse) beyaz yakalı işlerin ve internetin olduğu yerlere göç artıyor. Bu taşınmayı gerçekleştirip iş anlamında kategori değiştiren insanların bir azınlık olduğunu tahmin edebiliriz. Kalanlar ve gidip yine de iş bulamayanlar ise, internet üzerinden evden çalışanlara göre giderek geride kalmaya başlıyor.
2018 verilerini baz alan rapora göre, COVID-19’dan dolayı Avrupa’da 59 milyon iş (toplamın %26’sı) risk grubunda. Ya işlerini kaybedebilirler ya da gelirleri düşebilir. Otomasyondan ise 51 milyon kişi, yani %22 tehdit altında. Bunların önemli bir kesişimi de var ve bu 24 milyon kişilik topluluk kendini giderek ağın dışında bulabilecek ve eşitsizlik yaşayabilecek grup. Londra, Paris gibi şehirlere göç kararı alabilecek bir topluluk olduklarını da düşünebiliriz eğer cesaret ederlerse.
Başka bir Avrupa ülkesinde yaşayan ve çalışan Avrupalıların sayısı 2003’ten 2018’e ikiye katlanarak sekiz milyondan (toplam çalışma çağındaki nüfusun %2,3’ü) 16 milyona (%4,8) yükselmiş. Bunun giderek hızlanan gelişen teknolojiler ve otomasyon ile bir yandan da COVID-19 pandemisiyle çok ciddi sarsılan ekonomiyle artması beklenebilir.
Bugün Afrika’da bu oranların ne olduğu hakkında net bir bilgim yok ama risk grubunun oranının daha yüksek olabileceğini tahmin edebiliriz. İnternet, başka bir dünya sunuyor. Tabii bu, dijital okuryazarlık da hemen arkasından geldiği takdirde geçerli. Örneğin, Afrika’da 500 milyon insan da internete erişi olmasına rağmen kullanmıyor. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, mobil geniş bant penetrasyonunun Afrika’da %10 oranında artması bile, kişi başı gelirde %2,5’lik bir artış sağlayabilir. Bu sebeple Google’ın Loon projesi gibi internet erişimini artırmayı hedeflememiz, sosyal etkiye sahip Kodluyoruz gibi girişimlerin artmasını ve bu kıtalara yayılmasını teşvik etmemiz önemli.
Kaynak:
Reiter, J., Dünya Ekonomik Forumu, 2020: link
The future of work in Europe, 2020: link