Teknoloji zaman içinde ucuzladıkça ve geliştikçe, pek çok ülkede var olan kaliteli eğitime erişim sorununa çözüm bulma umutları da teknolojik araçlarla vücut buluyor. Özellikle kaliteli yüksek öğrenime erişim milyonlarca insanın sahip olamadığı bir fırsat. MOOC (massive open online course)’lar – kitlesel açık çevrimiçi kurslar – da bu sebeplerden, 2011 yılında ilk örneklerini verince yüksek öğrenimde devrim yaratacağına inanıldı. Hatta üniversitelerin MOOC’lar geliştikçe geçerliliğini artık yitireceği beklentiler arasındaydı. Harvard, MIT, ve pek çok dünya lideri üniversitenin oluşturduğu bu online kurslar internetin eriştiği her yere, gelir seviyesi ne olursa olsun milyonlarca insanı eğitme umudu getiriyordu. Amerika, Ucacity, Coursera, edX’le bu işin başını çekti ve bugün halen lider konumda.[1] Kursların İngilizce olması, pek çok insan için dil bariyeri oluşturunca, diğer ülkeler de kendi MOOC platformlarını oluşturmaya başladılar. Çin’de Xuetangx.com, İngiltere’de Future Learn, İspanya’da Miriadax, Fransa’da FUN, Suudi Arabistan’da Rwaq, Ukrayna’da Prometheus bu örnekler arasında. Türkiye’de Anadolu Üniversite’sinin Akadema’sı da MOOC platformlarından biri. Bugün dünya üzerinde 100 milyondan fazla insan kurslara kayıtlı durumda.
MOOC’ların büyük heyecan yaratmasının sebeplerinden biri, bazı ülkelerde maddi sebepler eğitimin kapısını çoğu gence kapatırken, bazen maddi açıdan daha kolay erişilebilir ama kalite açısından yetersiz kalan üniversitelerin bizim gibi ülkelerde fazlaca olması. Dolayısıyla dünya çapında kaliteli içeriği herkese ulaşılır kılmak, üstelik ihmal edilebilir düzeyde bir masrafla bunu yapmak MOOC’ları odak noktası yaptı.
Pek çok kişi bu kurslarda çok şey öğrendi ve öğrenmeye devam ediyor. Ancak, geçtiğimiz 7 yıl, MOOC’ların kısıtlarıyla ilgili de pek çok veriyi sağladı bizlere. Kâr amacı gütmeyen, Harvard ve MIT tarafından kurulan edX, bu datayı ulaşılır kılmakta en cömert olan platform. Dört yıllık datayı analiz eden “HarvardX and MITx: Four Years of Open Online Courses” çalışmasının gösterdiği sonuçlar özetle şöyle:
- Online kurslar çoğunlukla zaten bir üniversite derecesi olan, eğitimli kişilerce kullanılıyor: Yukarıdaki grafiğin gösterdiği gibi, kurslara katılan kişilerin %73’ünün zaten bir üniversite derecesi var. Dolayısıyla, MOOC’ların üniversite eğitimine erişimi demokratikleştirmediğini artık biliyoruz. Yani üniversite eğitimine erişemeyen gençler değil, zaten bu fırsatı olan, dijital yetenekleri güçlü kişiler alıyor çoğunlukla bu kursları. Peki neden? Avrupa’nın kapsamlı araştırması MOOCKnowledge gösteriyor ki, kursu alanların temel motivasyonu mesleklerinde işe yarayacak, onları yükseltecek bilgiler öğrenmek veya sektör değiştirmek. Dolayısıyla, MOOC’ların formal üniversite eğitimini geçersizleştirmesi değil de, daha çok yüksek lisans veya mesleki gelişime yönelik kurslara erişimi demokratikleştirdiğini söyleyebiliriz.
- Online kursları tamamlama oranı oldukça düşük, %4’le %12 arasında değişiyor.
- Online kursları kullanan kişilerin çoğu erkek: Kadınların bu kurslara katılımı sadece %33 seviyesinde. Bu oran özellikle erkek egemen bilgisayar bilimleri ve STEM alanlarında düşük. Bu alanlarda kadınların katılımını artırmak her yerde olduğu gibi MOOC’larda da önemli.
- Aşağıdaki tablonun gösterdiği gibi, özellikle bilgisayar bilimleri ve STEM kurslarına talep yüksek. Harvard’ın efsanevi CS50 Bilgisayar Bilimlerine Giriş kursu, en çok talep gören kurslardan. Bunun sebeplerinden biri tabii bu sektörlerin eğitim kurumlarından çok daha hızlı şekilde değişmesi.
Bu resme bakarak MOOC’lar etkili değil, umutları boşa çıkardı demek yanlış olur. Onun yerine, MOOC’ların gelecek için çok kritik potansiyellerini yazmak gerekir:
- Online eğitim, kişisel ilişkilerin olduğu topluluklarla desteklenirse tamamlanma ve başarı oranları ciddi anlamda yükseliyor. Örneğin, Cathy Davidson’ın The New Education kitabında bahsettiği ‘blended learning’ modelinde dünyanın çeşitli yerlerinde oluşturulan topluluklar, online kursu kendileri evde izledikten sonra ayda en az bir kere bir araya gelip birbirlerine destek oluyor, etkileşim ve kurs tamamlama oranını bu sosyal destek mekanizmasıyla üstlere çekiyor.
- Dil bariyeri kalkınca, kursları tamamlama oranı yükseliyor: Ukrayna’nın Coursera’sı Prometheus kurucusu Ivan Prymachenko’nın verdiği bilgilere göre, kaliteli kurslar Ukraynacaya çevrilince, gençlerin kursları tamamlama oranları dünya ortalamasının üzerine çekilebiliyor.
- En önemlisi, online eğitimin hayat boyu öğrenme için mükemmel bir araç olması. Hızla ilerleyen gelişmeleri yakalamak isteyen herkesin bilgisini tazeleyebileceği, kendini güncelleyebileceği bir yaşam boyu öğrenim stratejisinin ayrılmaz bir parçası MOOC’lar.
Türkiye’de de MOOC’ların potansiyelini ortaya çıkacacak çalışmalar yapmamız şart. Özellikle zaten elimizde dünyadaki tecrübeden gelen bilgiler de varken… Bunun için Başlangıç Noktası ve Kodluyoruz olarak çalışmalarımız olacak, buraları takip etmeye devam edin!
Referans:
[1] Class Central. https://www.classcentral.com/report/mooc-stats-2018/