Kripto paralar tüm dünyada 2021 yılına damgasını vurdu desem kimse itiraz etmez sanırım. Bilhassa genç nüfusun yüksek olduğu, teknolojiye olan ilginin çığ gibi büyüdüğü ülkemiz de kripto para dalgasından nasibini fazlasıyla aldı. Bu kadar popüler olan bir varlık sınıfının regüle edilmesi de elzem. Son günlerin gündemi ise bugüne kadar adeta bir yakar top edasıyla kucaktan kucağa atılan kripto para regülasyonu.
Türkiye’de ilgili otoritelerin kripto para piyasasını nasıl regüle edeceği konusunda henüz elimizde net bir veri yok. Ancak bu konuda bizden önde giden ülkelerin neler yaptığını inceleyerek doğru bir yol haritası çıkarmak mümkün.
Regülasyonları üç kısımda incelemek gerekli
Regülasyonları kendi içinde tanımlama, kara para aklama kuralları ve vergilendirme olarak üç kısımda incelemek faydalı olacaktır. Tanımlama kısmı işin en kritik kısmı ve diğer devletlerin tamamının en az bir defa geçtiği bir süreç. Bu devletler, kripto varlık nedir, neleri kapsar, hepsini net bir şekilde belirlemiş durumdalar. En az bir kez dememim sebebi ise bugün bu tanımlamalar blokzincir teknolojisiyle geliştirilen yeni varlıklar ve varlık sınıfları çıkınca modası geçmiş olabilirler. Zira Metaverse, NFT, DeFi ve DAO gibi kavramları tek bir potada eritmek mümkün değil.
Gelelim ülke örneklerine. İngiltere, 2018 yılında tanımlama aşamasını takiben, Borsaların ve kripto para saklama servis sağlayıcılarının FATF (Mali Eylem Görev Gücü) kurallarına uymasını talep etti. Aynı yıl ise kripto para alım satım ve bağış işlemlerini vergilendirdi. 2019 yılında bir özel görev timi kurarak tam 55 sayfalık bir rehber yayınladı. Şu anki durumda tanımlanmış bir varlık sınıfına sahipler ve regülatif belirsizliğin ortadan kalkmasıyla güven ortamını sağlamış durumdalar.
Singapur geç kalınan oyunda öne geçmeyi başardı
Önemli örneklerden bir diğeri ise Singapur. Önemli, çünkü geç kaldıkları bir oyunda nasıl öne geçildiğini en iyi gösteren devletlerden. İngiltere’den 1 yıl sonra 2019 yılında kripto para alım satım platformlarını lisanslamaya başladılar. Yani tüm alım satım platformları lisansa tabii. Aynı yıl vakit kaybetmeden global bir standart olan Mali Eylem Görev Gücü kurallarını kripto para servis sağlayıcılarına zorunlu kıldılar. Şimdi yazacağım kısım önemli… Uzun vadeli kripto para alıp saklayan kişileri vergiden muaf tuttular. Kurumların alım satım sonucu kazançlarını ise vergilendirdiler. Bu destekleyici yaklaşım ve daha sonra Singapur meclisi MAS’ın kripto para startup’larının bankacılığa erişimini teşvik etmesi bu alanda Singapur’u önemli bir merkez haline getirdi. Bu gelişmeler Singapur’u yeni startuplar için akla gelen ilk ülkelerden birisi yaparak kayda değer bir sermayenin de kazanımını sağladı. Şu anda Singapur nüfusunun yüzde 43’ünün kriptopara sahibi olduğunun tahmin edildiğini de belirtmek gerekli.
İsviçre, vergi ödemelerinde ödeme yöntemi olarak kabul ediyor
Diğer bir örnek İsviçre. 2018 yılında token arzı konusunda rehber yayımlayan İsviçre daha sonra Mali Eylem Görev Gücü kurallarını blokzinciri alanındaki şirketlere şart koştu. Vergilendirme konusunda ekosistem içerisinde bir ilki gerçekleştirerek adından söz ettirmeyi de başardılar. İsviçre sadece alım satım ve madencilik gibi faaliyetleri vergiye tabii tutarak yatırım amaçlı alımlardan doğan kazanımları vergi harici tuttu. Bunun dışında İsviçre’nin Zug kantonu 2021 Şubat ayından itibaren vergi ödemelerinde kripto paraları ödeme yöntemi olarak kabul ediyor.
Japonya regülasyonda erkenci olmanın avantajını yaşıyor
Bir diğer erkenci devlet Japonya. Bu konuda çok erkenci olmaları Japon kripto para alım satım platformlarının ve saklama servisi sağlayıcıların çok daha hızlı olgunlaşmasını sağladı diyebiliriz. Bu sebeple Japon menşei ürünlerde çok fazla hacklenme haberi duymayız. Erkenci olmasının yanı sıra Mali Eylem Görev Gücü’nün önerdiği kara para aklama ile alakalı kuralları çok sıkı tutarak kripto para işletmelerinin kullanıcıların kimliğini doğrulamasını şart koştu. Vergi konusunda da oldukça kompleks bir modele sahip Japonya’da kripto paraların miras olarak bırakılabilmesi ve bu bırakılan mirastan alınacak vergi bile yasalaştırılmış halde.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de 2018 yılında tanımlama aşamasını geçen ülkelerden. 2021 yılında ciddi bir atakla bu alanda birçok girişimciyi ülkeye getirmiş durumdalar. Wyoming’den hemen sonra belirli bölgedeki bir arazinin NFT’lerle satışına olanak tanıdılar. Ayrıca Dubai WTC (Dünya Ticaret Merkezi) blokzinciri şirketlerine özel bir bölge yaparak ürünlerini ve servislerini burada sunmasını sağlamayı planlıyor. Yakın zamanda da dünyanın en büyük kripto para alım satım platformunun merkezini Dubai’ye taşıyacağı haberlere taşınmıştı. Unutmadan BAE’de regülasyonun vergi aşamasını tamamlamış değil yani henüz kripto paralar vergilendirilmemiş vaziyette.
Yazının en sürpriz lokasyonu Bermuda diyebiliriz. 2018’den bu yana büyük fintech şirketleri ve kripto para platformlarını sınırları içine taşımak için ciddi bir efor sarf ediyorlar. Vergilendirme yok. Bermuda’nın ciddi çabaları sonucu bir ufak merkeze dönüştüğünü söylemek hata olmaz. Şu anda 10’a yakın büyük şirketi sınırları içerisine taşımış durumdalar.
Latin Amerika’da en yaygın adaptasyon Brezilya’da
Brezilya, farklı bir yaklaşım izleyerek yazının başında bahsettiğim tanımlama, kara para aklama ve vergilendirme aşamalarıyla uğraşmayarak kripto varlıkları için spesifik bir çalışma yapmadı ya da henüz yürürlüğe koymadı. Yerel kara para aklama yasaları kripto para ile ilgili işletmelere şart koşuldu. Vergilendirme konusunda kripto varlıklardan elde edilen kazanç sermaye kazancı kapsamına sokuldu. Spesifik yasaların olmaması da adaptasyonu etkilemedi ve şu anda Latin Amerika’da en yaygın kripto para adaptasyonu Brezilya’da diyebiliriz.
Çin ve Hindistan katı
Kripto para tanımlanmasını yapan ve hatta miras olarak aktarılmasını sağlayan Çin, 2020 yılında ülkedeki tüm kriptopara alım satım platformlarını ve madencilik operasyonu yapan şirketleri yasakladı. Kripto paraları tanımasına rağmen ülke içinde alınıp satılmasına izin vermeyen Çin’in bu hamlesi aslında ülkenin adeta bir dinamiği haline gelen popüler teknoloji ürünlerini yasaklayıp onların yerine milli ürünlerin kullanımını teşvik etmeye dayanıyor. Zira ülkede Google, Facebook, Twitter, Youtube gibi popüler sosyal medya uygulamaları yasak. Bunların yerine Çin üretimi alternatifleri var. Aynısı kripto para hususunda da gerçekleşiyor diyebiliriz. Çin kendi merkez bankası dijital parasını (CBDC) iki farklı pilot bölgede test etti ve bu alanda liderliği korumaya devam ediyor.
Hindistan, Çin gibi bir diğer katı ülke. İçeride bir yılan hikayesi devam ediyor. 2018 yılında kurumların kripto paralarla alakalı işler yapmasını yasaklayan Hindistan Merkez Bankası (RBI)’nın bu kararı 2020 yılında Yüksek Mahkeme tarafından iptal edildi. Vergilendirme konusunda bir adım henüz atılmış olmasa da Hindistan hükümeti mayıs ayında bir rapor yayımlayarak regülasyonlar konusunda bir komite oluşturulacağını duyurdu.
Lisbon Avrupa’nın San Francisco’su olmaya aday
Güney Kore, 2018 yılında tanımlama fazını geçtiler. Sıkı bir kara para aklama politikası gütmeyi tercih ettiler. 2022 Ocak ayından itibaren de kripto para kazanımlarına yüzde 20 vergi ödeyecekleri Ekonomi bakanlığı tarafından duyuruldu.
Gerek blokzinciri alanında, gerek ise teknolojinin diğer kolları arasında en popüler ülkelerden birisi şüphesiz Portekiz. 2008 finansal krizi ve kalifiye nüfusun gitgide küçülmesinden dolayı başlatılan programda yabancı kaynaklı kazançlara vergi almıyorlar. Kripto para kazanımlarından vergi almıyorlar. Vergi yasası belirsiz diye değil 2016 yılında ortaya koyulan yasa, kripto paraların bir para transfer aracı olarak görülmesi gerektiğini söylüyor ve vergilendirmeden muaf tutuyor. Bunlar dışında yazılımcılar ve startup durumundaki şirketlere de ciddi teşviklerin varlığı Portekiz’i ve Lisbon’u Avrupa’nın San Francisco’su yapma konusunda önemli bir aday haline getiriyor.
Bu yazı alıntıdır.