Atmosferimize aşırı miktarda karbon karışması nedeniyle gerçekleşen Küresel Isınma (“Global Warming”) ve İklim Değişikliği (“Climate Change”) problemleri, gezegenimizi olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedirler. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan çalışmada çeşitli bilimsel çalışmalara dayanılarak birbirleriyle bağlantılı olan Küresel Isınma ve İklim Değişikliği problemlerinin, 11 yıl içinde gezegenimize geri dönülemeyecek boyutta bir hasar vereceğinin öngörüldüğü belirtilmiştir. Bilim dünyasının bu konuda bir konsensüse ulaşmış olması nedeniyle çeşitli devletler, şimdiden bu problemleri azaltmak için çalışmalara başlamışlardır. Bu çalışmaların başında ilk olarak araçlara getirilecek kısıtlamalarla araçların emisyonlarının belirli bir eşiğin altına düşürülmesi planlanmaktadır. Bir sonraki aşamada ise dizel ve benzinli araçların yaygınlığının ortadan kaldırılarak gezegene verilen hasarın minimize edilmesi planlanmıştır. Yakın geleceği şekillendirecek olan bütün bu hukuki düzenlemeler incelendiğinde, bu değişimlerin sadece çevresel etkilerinin değil, aynı zamanda finansal ve diğer farklı boyutlarda da etkilerinin olacağı belirtilmelidir. Örneğin söz konusu hukuki düzenlemelerin yürürlüğe girme tarihi yaklaştıkça otomotiv sektöründe elektrikli arabaların yükseleceğini tahmin etmek çok da zor olmayacaktır.
Avrupa Parlamentosu ve Konsey tarafından 17 Nisan 2019 tarihinde kabul edilip kanunlaştırılan “Regulation EU 2019/631” 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren yürürlüğe girerek araçların karbondioksit emisyon seviyesinin 95 g CO2/km eşiğinin altında olmasını bir standart haline getirecektir. İlgili regülasyonda, söz konusu eşiğin aşılması halinde, 2019 yılı ve sonrasındaki zaman diliminde eşiği aşan her g/km için 95€’luk ödeme cezası düzenlenmiştir. Bu standartların yürürlüğe girmesi sadece Çevre Hukuku açısından büyük bir öneme sahip olmayıp, aynı zamanda Enerji Hukuku, Ticaret Hukuku ve Finans gibi diğer alanları da ciddi derecede etkileyecektir. Örneğin The Brussels Times haberine göre, Avrupa’da gerçekleşecek olan bu değişim, otomotiv sektörünü etkileyerek büyük markaların elektrikli araç teknolojisine yönelmelerine sebep olmuştur. Fakat yine aynı kaynak, piyasanın tamamen elektrikli araçlara geçmek için tam olarak hazır olmadığını belirterek, hala cip ve benzeri araçların talep gördüğünü vurgulamıştır.
Problem: Gezegenin menfaati göz önüne alındığında hukuki düzenlemeler piyasayı veya bireysel tercihleri hangi boyuta kadar sınırlandırabilirler?
Çözüm: Limites aux limites, Schranken-Schranken, görüşüne göre, kişilerin haklarını sınırlamanın da sınırları olmalıdır. Dolayısıyla, bir sınırlandırma işleminin her zaman şu şartları sağlaması gerekmektedir:
- Sınırlama, yasama organı tarafından kanunla yapılmalıdır,
- Sınırlama, belirli sebeplere dayanmalıdır,
- Sınırlama, ölçülülük ilkesine dayanmalıdır,
- Sınırlama, anayasaya aykırı olmamalıdır,
- Çekirdek alana dokunulmamalıdır[7],
Görüleceği üzere Avrupa’da gerçekleşecek olan bu değişim, yukarıdaki şartları sağlamaktadır.
The Guardian, Küresel Isınma ve İklim Değişikliği problemleri nedeniyle gerçekleşen hukuki değişimlerle (Paris Anlaşması vb.) ilgili yayımladığı haberinde; petrol, kömür ve gaz devlerinin de bu değişimlerin gerekliliği hakkında bir konsensüse ulaştıklarını belirtmektedir. NASA da bu problemlerle ilgili aktif çalışmalarda yer almakta ve yayımladığı çalışmalarla insanlığı uyarmaktadır.
Küresel Isınma ve İklim Değişikliği problemlerine karşı uluslararası bir seferberlik başlatılmışken Türkiye, Paris Anlaşması’nı imzalamasına rağmen hâlâ onaylamadığı için gezegenimizde Paris Anlaşması’nı onaylamayan 10 ülkeden biri konumundadır.
Sonuç: Küresel Isınma ve İklim Değişikliği problemleri, bilimsel olarak tehlikesi kanıtlanmış olan ciddi nitelikteki problemlerdir. Bu problemleri çözmek için küresel boyutta bir seferberlik başlatılarak ilk olarak otomotiv sektörüne odaklanılmıştır. Yakın gelecekte araçların karbondioksit emisyonu ve diğer özellikleriyle ilgili yürürlüğe girecek olan hukuki düzenlemeler, sadece çevresel boyutta kalmayarak daha büyük etkiye sahip çeşitli değişim dalgaları oluşturacaklardır. Söz konusu yeni hukuki düzenlemelerin etkisi ise, ancak zamanla ölçülebilecektir. Durum her ne olursa olsun, yeni hukuki düzenlemelerle birlikte oluşacak olan çok boyutlu değişim dalgalarının varlığı kaçınılmaz olacaktır.