Orman yangınlarına yönelik risklerin artmasının nedenleri arasında havaların daha sıcak olması, kuraklığın artması ve yangın mevsiminin uzaması gösteriliyor.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) dördüncü değerlendirme raporunda şu değerlendirmelere yer veriyor: “Orman yangınları ve böcek istilası gibi olumsuzluklar artıyor. Toprakların daha da kuruması ve büyüme dönemlerinin uzamasıyla bu olumsuzlukların sıcaklıkların arttığı bir gelecekte sıklaşması çok muhtemel. Yaz mevsiminin daha sıcak geçmesiyle yıllık yangın çıkma riski ihtimalinin de yüzde 10 ile 30 oranında artması bekleniyor.”
Dünya genelinde orman yangınlarından kaynaklı emisyonları izleyen Copernicus Atmosfer İzleme Sistemi (CAMS), Sibirya ve Kuzey Kutup Bölgesi’nde, toplamda 100 bin futbol sahası büyüklüğüne eşit alanlarda etkili olan devasa yangınlar kaydetti.
Son yıllarda teknolojide yaşanan büyük sıçrama sayesinde, Nesnelerin İnterneti (IoT) sensörleri, yapay zeka (AI), kameralar ve dronlar hayatımızın her alanına girdi. Bu akıllı teknolojiler, orman yangınlarını önleyebilmek ve yangınlara etkin bir şekilde müdahale etmek açısından da önemli bir rol üstlenebilir. Örneğin 2019’da yaşanan Notre Dame Katedrali yangınında, Fransız itfaiyeciler dronlar sayesinde alevleri izleyebildiler ve planlarını bu sayede şekillendirdiler. Danimarkalı start-up Robotto ise, Danimarka Acil Durum Yönetim Ajansı ile iş birliği içinde, otonom bir dron geliştiriyor. Yapay zeka kullanılarak yangınlara daha hızlı bir şekilde müdahale etmek mümkün oluyor. Yangınlarla mücadeledede dört temel alan ön plana çıkıyor:
1) Daha iyi, daha erişilebilir yangın teknolojisi
Bugün, yangınları başladıkları andan itibaren beş dakika içinde algılayabilen teknoloji mevcut. Örneğin, Avustralya merkezli Fireball International firmasının uyduları, California’da 2019 yılında yaşanan Kincade yangınını başladıktan 66 saniye sonra tespit etti ve yangın, üç üniversite tarafından koordine edilen bir kamera ve sensör ağı olan ALERT orman yangın sistemi tarafından üç dakika içinde doğrulandı. NASA uyduları ve yüksek irtifa uçakları da, yangınların termal izlerini izleyebiliyor. ABD’de CALFIRE-Tecnosylva Wildfire Analyst Enterprise isimli bir şirket, gerçek zamanlı karar verebilmek için, devlet kaynakları ve itfaiye ekiplerinin GPS’lerinden gelen verileri bütünleştirerek simülasyonlar oluşturuyor. Tabii ki bu verilere ulaşmak ve müdahale hızını artırmak, ihtiyaçlar doğrultusunda teknoloji yatırımları yapmayı getiriyor. Yangın hasarını en aza indirmek için tahliye planlaması ya da daha iyi bölgeleme gibi topluma özel ihtiyaçlar doğrultusunda teknoloji geliştirilmesi için de özel sektör, kamu ve yerel yönetimlere önemli bir görev düşüyor.
2) Toplum içinde koordinasyon ve veri paylaşımı
Yangınları tespit etmek ve izlemek için, tek bir vizyon doğrultusunda hareket edilmesi ve araştırmadan operasyona tüm koordinasyon sorumluluğunun tek bir otorite tarafından üstlenilmesi gerekiyor. Hükümetlerin ulusal bir strateji kapsamında; araştırma, planlama ve müdahale ile ilgili birçok kurumu bir araya getiren araştırmalara yatırım yapması önem taşıyor. Örneğin ABD’de Tarım ve İçişleri Departmanları, NASA, ABD Jeolojik Araştırması, Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi, Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü, Ulusal Sağlık Enstitüleri, Savunma Departmanı, Uzay Geliştirme Ajansı bu alanda ortak araştırmalara ve çalışmalara imza atıyor. Bu kapsayıcı iş birliği sayesinde insan yaşamı, sağlık, altyapı, iklim, temiz su ve hava, kereste ve biyoçeşitlilik için en büyük tehdidi oluşturan yangınlarla mücadele önemli bir güç kazanıyor.
3) İnovatif çözümler için özel sektör finansmanı
Kamu yararı için özel sektör tarafından inovasyon amaçlı finansman sağlanması çok önem taşıyor. Kamu, yerel topluluklara özel çözümler sağlayabilir; fakat bu hizmetlerin kamu-özel sektör ortaklıkları yoluyla inşa edilmesi, daha hızlı sonuca ulaşmak açısından etkili olabiliyor. NASA ve Space X örneğinde olduğu gibi…
4) Dayanıklı topluluklar oluşturulması
Toplulukları gelecekteki yangınlara karşı hazırlayacak ve dayanıklılık oluşturmalarına yardımcı olabilecek yerel çözümleri desteklemek. Bu, daha iyi bina kodları ve imar dahil olmak üzere proaktif bir planlama gerektiriyor. Şebeke güncellemeleri gibi altyapı iyileştirmeleri, elektrik hatlarından kaynaklanan yangınların sayısını azaltmaya yardımcı olabilir. Yerel rüzgar ve pil depolamalı güneş enerjisi gibi temiz enerjiyle çalışan ağ bağlantılı mikro şebekeler, enerjinin uzun mesafelere taşınmasını önleyebilir. Bu sayede küresel ısınmaya neden olan ve yangın mevsimini uzatan sera gazları da engellenmiş olur.
Bu yazı alıntıdır.