Yeni dünyada 2,6 milyardan fazla aktif sosyal medya kullanıcısı bulunuyor. Bu sayı 1950’li yıllardaki kısıtlı iletişim imkanlarına sahip 2,5 milyarlık dünya nüfusu ile kıyaslandığında çok da yüksek bir sayı gibi görünmüyor olabilir. Unutmamak lazım ki şu an sosyal medya kullanıcılarını iyi bir yöntem ile yönlendirebilirseniz bir anda milyonlarca insanın bakışlarını bir yerde toplayabilirsiniz. Örnek isterseniz son zamanlarda popüler olan “@world_record_egg” Instagram hesabına bakıp, kimliği belirsiz bir hesaptan paylaşılan bir yumurta resminin en çok beğenilen fotoğraf olma noktasında rekor kırdığını görebilirsiniz. Peki, iyi bir yöntem geliştirip uygulayabilmek için en çok neye ihtiyacınız var? Pek tabii ki bilgiye. Ama doğrulanmış, kabul edilmiş ve iç görü oluşturabilecek bilgiye ihtiyacınız var. Bu bilgilere ulaşmak için binlerce insanı takip etmeniz gerekiyor. Üstelik sadece sosyal medyadan değil, adım adım her saniyelerini takip etmeniz gerekiyor ve edindiğiniz bilgileri kategorize edip kendi işinize yarayacak şekilde sonuçlar çıkarmanız gerekiyor. Milyarları unutalım, sayıyı bir kişiye düşürelim. Bu kişi de sizin en yakınınız olsun. Sizce, size en yakın insan nasıl alışkanlıklara sahip? Kahve tercihinden, sevdiği film tarzına kadar tahminleriniz olabilir. Ancak her an onun yanında olsanız bile aklından geçen düşünceleri ve karar mekanizmasının nasıl işlediğini öngörme noktasında işe yarar bir sonuç çıkaramayabilirsiniz. İşte tam burada yapay zeka algoritmaları devreye giriyor ve bu takibi milyarlarca kişi üzerinde gerçekleştiriyor.
Günümüzün dijital dünyasında yapay zeka(AI), işletmelerin daha etkili pazarlama ve sosyal medya stratejileri oluşturmasına yardımcı olabilir. Yapay zeka, tüketici yolculuğunun iyileştirilmesine ve potansiyel müşterilere dikkat çekme ve ilgi uyandırma şeklinin değiştirilmesini sağlayabilir. Ayrıca, müşterileri çılgın hayranlara dönüştürmede önemli bir rol oynayabilir.
Yapay zekayı hedeflerinize ulaşmak için nasıl kullanabilirsiniz?
İş dünyasının çok satan yazarlarından Digital Air Strike’ın kurucusu Alexi Venneri’nin, yapay zekâ ile ilgili görüşleri hepimize bakış açısı kazandırabilir.
Venneri’ye göre “müşterini tanı” bir pazarlama emridir. İdeal tüketiciniz hakkında ne kadar fazla şey bilirseniz, ürün veya hizmetlerinizi satmak da o kadar kolay olur. Yapay zeka, hedef kitle hakkında kesin bir alıcı persona yaratılmasına imkan tanıyarak veri toplama noktasında olağanüstü bir iş yapıyor. Böyle bir müşteri profili oluşturma süreci ile pazarlama departmanları bir müşterinin alışkanlıklarını, harcama amaçlarını ve sık sorulan soruları açıkça anlayabiliyor. Böylesi bilgiler kişiselleştirilmiş sosyal medya pazarlama kampanyaları geliştirmek için büyük bir önem taşıyor.
İnsanların markanız hakkında neler söylediğini gerçekten biliyor musunuz?
Bir markanın potansiyel müşterileri, marka hakkındaki düşüncelerini sosyal medya platformlarında paylaşıyor. Bu sayede yapay zeka izleme araçları, markaların nasıl algılandığına dair önemli sonuçlara ulaşabiliyor. Venneri, bu teknolojinin aşağıdakilerin yapılmasına olanak tanıdığını belirtiyor:
- Konu ile ilgili influencer (fenomen) bulunması,
- Müşteri duyarlılığının tanımlanması,
- Trend cümlelerin ve/veya konuların ortaya çıkarılması,
- Müşteri bilgilerinin segmentasyonu
- Marka ile ilgili ifadeleri dinleyip, anlamlandırılması
Sadık bir müşteri kitlesi yaratmak için yapay zeka şart mı?
2018’de Salesforce yayınladığı rapora göre, bir şirketin kişiselleştirilmiş iletişim yöntemleri uygulamaması durumunda sahip olduğu tüketicilerin %52’sinin marka değiştirmeye daha yatkın olduğunu bildirdi. Bu noktada Venneri, “Birinci sınıf müşteri hizmetleri için talep devam ediyor. Yapay zeka destekli akıllı mesajlaşma genel katılım deneyimini artırabilir” diyor.
Peki, pazarlamanın yapay zekaya karşı bağışıklığı var mı?
Bu konu ne zaman açılsa kaçınılmaz olarak gündeme gelen bir iddia var. İddia şu: Pazarlama yaratıcı düşünme ve strateji gerektirir ve bu yüzden belli bir kısmı hiçbir zaman yapay zeka tarafından yapılamaz. Sadece rutin kısımları yapay zekaya uygundur. Dolayısı ile pazarlamanın bağışıklığı vardır.
Gerçekçi olmak gerekirse kendi kendine Go oynayıp insanların binlerce yıldır geliştirmediği üstün stratejileri 3 günde geliştiren AlphaGo’yu düşününce bu argümanın strateji kısmını direkt çöpe atmamız gerektiği net bir şekilde görülüyor.
Yaratıcılık ve Yapay Zeka
Yaratıcılık kısmına gelince: Tabii ki bu çok tartışma götürecek bir konu ve hepimiz en azından bu kalenin ayakta kalmasını ve yaratıcılığın insanlara mahsus olmasını istiyoruz ama biraz düşünürsek yaratıcılığın yekpare bir kavram olmadığını fark ederiz. Mesela yaratıcılığın önemli parçalarından birisi konuyla ilgili iç görü (insight) geliştirmek. Bir diğeri ise transfer özelliği. Yani bambaşka bir konu ile ilgili deneyimleri ilgili konuya taşıma yeteneği. Mesela Arşimet’in banyo deneyimini hatırlayarak suyun kaldırma prensibini bulması gibi.
İç görü konusunda yapılan araştırmalar gösteriyor ki aslında iç görü dediğimiz şey hayatımız boyunca ilgisiz gibi görünen şeyleri kaydeden beynimizin bunların arasında bir bağlantı kurması (pattern recognition). Transfer özelliğinin de nöral network’ler ve öğrenen
makinaların bir parçası olduğunu göz önüne aldığımızda ortaya çıkan şey: Yapay zekanın yaratım sürecinin hepsi olmasa da bir kısmında faydalı olabileceği!
Pazarlamada sosyal medya başta olmak üzere internetten elde edilen verilerle müşterileri daha iyi tanımak ve anlamak mümkün. Yapay zekâ teknolojileri, her geçen gün daha fazla gelişerek markalarla müşterileri arasında yeni nesil bir samimiyet yaratıyor. Markaların bu samimiyeti doğru bir şekilde ilişkilendirerek çözüm yolunda yeni yöntemler geliştirmeleri gerekiyor.