Çevre endişeleri ve yeni nesillerin bireysel ulaşım için basit seçenekleri tercih etmesi, küçük elektrikli scooter şirketlerinin modern ürünlerinin şehirleri ele geçirmeye başlamasına neden oldu.
Volta, Falcon, Stmax, Mondial, RKS, Horwin, Ola, Carver, Niu, Kymco, Kuba, Arora, Yuki, Citycoco, Super Soco, Bajaj, vb. yüzlerce markanın olduğu iki tekerli EV oyununa Audi ve Volkswagen gibi tutucu VW Grubu markalarının bile katılması, mikromobilite kavramının nasıl bir trend oluşturmaya başladığının da en büyük işareti.
Hatta 125 cc eşdeğerinde 11 kW motorlu 100 km/h hıza çıkabilen 115 km menzilli Seat Mo de bunların arasında en beğenilen örneklerden biri.
Otomobil markaları önce elektrikli bisiklet, sonra da ayakta kullanılan e-scooter tarzı şehir içi “oyuncak”larına konsantre olmuşlardı. Fakat şimdi oturaklı elektrikli scooter’lara ilgi göstermeye başladılar.
Aslında, otomotiv, kentsel ulaşımın gidişatını çok iyi görüyor ve bildiğimiz mobilitenin pek yakında değişeceğinin de farkında. Her gün daha fazla şehir merkezi, bisiklet, scooter ve diğer küçük elektrikli araçlar haricinde araç trafiğine kapatılıyor. Paylaşım şirketlerinin popüler seçeneği de elektrikli scooter’lar oldu. Elektrikli bisiklet satışları da, tüm zamanların en yüksek seviyesinde ve büyümeye devam ediyor.
ani kısaca, e-bisiklet ve e-scooter gibi kişisel elektrikli araçların kentsel ulaşımın geleceği olduğunu artık söyleyebiliyoruz. Elbette, elektrikli otomobiller de, şehir trafiğini süsleyecekler, ama yakında manzaranın tamamını kaplayamacakları da bir gerçek.
Bu sebeple bu yeni mikromobilite pastasından pay almak isteyen otomobil markaları, GM gibi katlanır elektrikli bisiklet, BMW gibi elektrikli scooter, Skoda gibi elektrikli bisiklet scooter melezi ürünlerini çoğaltıyorlar. Diğer yanda Peugeot’nun elektrikli bisiklet serisi de uzun yıllardır yollarda…
Elektrikli scooter ve e-bisikletlerin on yıl içinde otomobillerden daha fazla şehir içi yolculuk sağlayacağını tahmin eden Über’in e-bisiklet ve e-scooter paylaşım hizmeti Jump da, stratejik ortaklıklar anlamında dünya çapında herkesi heyecanlandırdı.
Ancak otomobil şirketleri kendi başlarına elektrikli scooter üretmediğini de hatırlatalım. Konu elektrikli scooter olunca tekerleği yeniden icat etmeyen, bunun yerine tekerleğin lisansını alan otomobilciler, Silence ve Segway benzeri bu işin uzmanı şirketlerle mantıklı ortaklıklar kuruyorlar. Pazarın hazır olup olmadığını veya daha da önemlisi bu işin kârlı olup olmadığını anladıktan sonra; dev otomotiv grupları, kendilerinin tasarlayıp geliştireceği orijinal e-bisikletlerini ve e-scooter’larını üreteceklerdir.
Trek, Raleigh, Schwinn ve Cannondale gibileri yerine artık Mercedes-Benz, Jeep, hatta Porsche ve Lamborghini markaları, şehirlerdeki e-bisikletlerin pahalı seçenekleri olarak kendini göstermeye başlarken; Honda, Yamaha, Kawasaki ile KTM, Piaggio ve Vespa’nın yanında Bosch’un eBike sistemlerine de siparişler yağıyor. Alternatif mobilite çözümlerinin araç trafiğini de hafifleteceği, elektrikli bisiklet, e-moped, e-scooter ve elektrikli motosikletlerin sessizliğinin şehir gürültüsünü de azaltacağı hesaplanıyor.
Harley-Davidson ve Ducati’ninkiler gibi elektrikli süper motorsikletler de yollara çıkarken ve katlanarak taşınabilen elektrikli kaykay tarzı mikro mobilite bu kadar moda olurken, bunların arasında kimse “last mile logistics” denilen yani kuryeler için her gün daha büyük talep oluşturan taşıma kapasitesi daha yüksek, profesyonel kullanıma uygun sağlam bir seçenek gerekiyordu.
Ford’un Pedego’ya hazırlattığı Super Cruiser isimli elektrikli bisikletinden belki de, misliyle fazla satılacak olan, Otosan’ın geliştirdiği Rakun ise, tüm markaların “ne yapılması gerekiyor”u düşündüğü dönemde, belki de en doğru seçenek olarak, üstelik “Türk Malı” olarak gösterildi.
100 kilograma kadar güvenli taşıma kapasitesi, 45 km/h maksimum hızıyla A2 ehliyet gerektirmeden M ve B sınıfı ehliyetlerle de kullanılabilen, standart prizde 4,5 saatte tam şarj olabilen Türk mühendislerinin modüllerini ve invertörünü tasarlayıp ürettiği 5 kWh bataryalı, 3 yıl bakım gerektirmeyen, 3 tekerleklisinde bağımsız suspansiyonuyla manevra kabiliyeti yüksek, tek tuşla geri vitesi olan Pro2 ve Pro3 Rakun’ların DirectDrive 4 kW’lik e-motoru da Arçelik’ten…
Bataryası dahil 171 kg’nin üstünde sürücü dahil 179 kilogramı dik yokuşlardan bile çıkarabilecek olan bu ilk ticari e-motorsiklet, aynı zamanda tasarımı, teknolojisi ve üretimi Ford Otosan tarafından yapılan Türkiye’nin ilk tam yerli motorsikleti ünvanını da taşıyacak.
Koç Holding Otomotiv Grubu’nun mikromobilite kavramını Türkiye şartlarına kısa mesafe servis hizmetlerinde faydalı şekilde yorumlayarak Rakun Mobilite şirketine en hızlı şekilde yatırım yapmış olması, sanıyoruz dünyadaki tüm dev markalara da fikir verecektir.
Bu yazı alıntıdır.