GenelHukukTeknoloji

Uzay Teknolojisi ve Uzay Hukukunun Geleceği

Uzay, evrenin başlangıcından beri çeşitli bilinmeyen faktörleri içinde barından esrarengiz bir alandır. 1957 yılında Sputnik-1 uydusunun başarıyla uzaya gönderilmesi, Lyall ve Larsen’e göre Uzay Çağı’nın başlayacağının sinyalini vermiştir. Sputnik-1’in başarıyla uzaya gönderilmesinin ardından Birleşmiş Milletler, özel amaçlı bir komisyon oluşturmuştur ve 1958 yılında alınan genel kurul kararıyla komisyonun varlığını kuvvetlendirmiştir (UN Res. 1348, 1958). Bu özel komisyonun amacı, uzayın barışçıl amaçlarla kullanılmasını denetlemek olmuştur. Daha sonra 1960-1984 yılları arasında yapılan Birleşmiş Milletler uzay anlaşmaları sayesinde Uzay Hukuku’nun temelini oluşturan anlaşmalar yapılmıştır.

Uzayda ticari faaliyet gerçekleştirme ihtimali ilk defa Ay Anlaşması’nda vurgulanmıştır. Günümüzde hızla gelişen uzay teknolojisi, artık uzayda gerçekleştirilebilecek çeşitli ticari faaliyetleri öne çıkarmıştır. Bu ticari faaliyetlerin bazıları şunlardır: Uzay Turizmi, Uzayda Uydu Kullanımı ve Uzay Madenciliği.

Uzay Turizmi, günümüzde gerçekleştirilebilen bir ticari faaliyettir. Dennis Tito’nun Uluslararası Uzay İstasyonu’na yaptığı yolculuk, bu faaliyetin gerçekleşmesinde önemli bir paya sahiptir. Virgin Galactic’in geçmişteki hatalarından ders alarak oluşturduğu SpaceShipTwo, uzay turizmi testlerinde başarılı sonuçlar elde etmeye devam etmektedir. Diğer yandan SpaceX’in de roket testlerinde başarılı sonuçlar elde etmesi, bu alanda şimdiden rekabetin oluşmaya başladığını göstermektedir.

Uzayda uydu kullanımı incelendiğinde genellikle uydu kullanımının üç esas kategoride sınıflandırılabileceği gözlemlenmektedir: i) Telekomünikasyon, ii) Uzaktan Algılama ve iii) Navigasyon/Gezinme. Bu alanlarda zaman ilerledikçe artan özelleştirmeler sonucunda artık ticari faaliyetlerin gerçekleştiği gözlenmektedir.

Uzay madenciliği ise günümüzde hâlihazırda aktif bir durumda olmamasına rağmen, uzayda bulunan gök taşlarının (“Asteroid”) $(USD) 15 kentilyon[9] (gezegenimizdeki gayri safi milli hasılaların toplamının 192,283 katıdır) değerinde olabilmesi nedeniyle hem şirketler, hem de akademisyenler açısından ciddi bir ilgi odağı olmuştur. Gezegenimizde bilim alanında en iyi olan kurumlar, uzayda bulunan bu gök taşlarından mineral ve değerli taşların çıkarılması hakkında somut projeler oluşturmuşlardır.

Problem: Uzay teknolojisi hızla gelişerek uzaydaki ticari faaliyetleri arttırırken, Uzay Hukuku’nda yeni düzenlemelerin olmaması engeli nasıl aşılabilir?

Çözüm: 1979 yılında imzalanan Ay Anlaşması’ndan sonra Birleşmiş Milletler yapısı altında Uzay Hukuku’na ilişkin başka uluslararası bir anlaşma imzalanamamıştır. Bu nedenle Uzay Hukuku’nda çeşitli boşluklar oluşmuştur ve bu boşluklar özel sektörde faaliyet gösteren şirketleri olumsuz etkilemeye başlamıştır (lisanslama problemleri, radyo-frekans ile yörünge düzenlemelerindeki eksiklikler ve uzay molozlarının çevresel etkileri dolayısıyla oluşan problemler söz konusu olumsuz etkilere örnek olarak verilebilir). Birleşmiş Milletler’in bu boşlukları dolduramaması nedeniyle başka oluşumlar devreye girerek söz konusu boşlukları doldurmuşlardır. Dünya Ticaret Örgütü’nün (“DTÖ”) Uruguay Müzakereleri’nde radyo-frekans spektrumu ve uzay yörüngeleri hakkında koordinasyon sağlanması hususunun gündeme alınarak çeşitli zorluklardan sonra 1997 yılında anlaşma sağlanması, bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Bu nedenle gelecekte de Uzay Hukuku’nda yer alan boşlukların DTÖ ve benzeri nitelikte olan çeşitli oluşumlar tarafından doldurulacağı öngörülebilmektedir.

Hukuki ihtilafların çözümlenmesi konusunda ise, özel sektörde yer alan şirketlerin de uzay teknolojisi konusundaki gelişmelerde pay sahibi olması nedeniyle devletlerarası yargı mekanizmaları durum açısından uygun derecede yeterlilik gösterememektedir. Uzay faaliyetleri açısından hukuki ihtilafların daha verimli çözülebilmesi için Daimi Hakem Divanı (“Permanent Court of Arbitration”) tarafından Dış Uzay Faaliyetlerinden Kaynaklanan Hukuki İhtilaflar Hakkındaki Tahkim için Alternatif Kurallar (“Optional Rules for Arbitration of Disputes Relating to Outer Space Activities”) yürürlüğe koyulmuştur. Bu kuralların yürürlüğe girmesi ile birlikte 2010 Birleşmiş Milletler Komisyonu Uluslararası Ticaret Hukuku Tahkim Kuralları tadil edilmiştir.

Sonuç: Yukarıda belirtilen nedenlere dayanarak Uzay Hukuku’nun, uzay teknolojisini takip ettiği sonucuna ulaşılabilir. Uzay konusunda yukarıda açıklandığı gibi devletler arasında her zaman anlaşma sağlanamaması ve özel sektörün de uzay yarışına dâhil olması nedeniyle önemli boşluklar oluşmuştur. Bu boşluklar çalışmada örneklendirildiği gibi DTÖ, Daimi Hakem Divanı ve benzeri oluşumlar tarafından doldurulmaktadır. Bu nedenle Birleşmiş Milletler de zaman içinde Bağlayıcı Olmayan Hukuk Kuralları (“Soft-Law”) oluşturarak Uzay Hukuku’nun teknolojik gelişmeleri yakalamasını amaçlamıştır. Uzay teknolojisinin hızla gelişerek özellikle uzay madenciliği gibi ticari faaliyetleri mümkün kılması sonucunda, hukuk açısından benzer bir “boşluk doldurma – yeni düzenleme yapma” sürecinin tekrar yaşanacağı aşikârdır.

[9] 15 kentilyon = 15.000.000.000.000.000.000

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

İlginizi çekebilir
Genel

Skillswatch 2024 Raporu yayınlandı

AğlarAkademiAlgoritmaBiyoteknolojiBlockchainEkonomiEnerjiİnovasyonKuantum TeknolojileriSürdürülebilirlikTeknolojiVeriYapay Zeka

Paleolitik Beyinler, Orta Çağ’dan Kalma Kurumlar ve Tanrısal Teknolojiler

TeknolojiVeriYönetişim

Gri Alanların Yarattığı Huzursuzluk

Genel

Başlangıç Noktası Yönetim Kurulu'nun 2024’ten Beklentileri

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir