Çoğumuzun Refik Anadol’u ilk olarak 2018 yılında Pilevneli Galeri’deki “Eriyen Hatıralar” sergisiyle tanıdık. Veri bilimi ve güncel sanatı birleştiren işleri alışılmışın dışında bir estetik güzellik sunarak kameralarımıza yapışmamıza neden oldu. 2018’de “tanınmaya” başlamış olsa da Anadol, 10 senedir Los Angeles’te data bazlı ses ve ışık enstalasyonları yapan bir güncel medya sanatçısı. Anadol’un işleri hem ortaya koyduğu eser hem de araştırma süreci açısından güncel sanat alanındaki diğer çalışmalardan ayrışıyor. 2016 yılında katıldığı Google Artist ve Machine Intelligence Program’dan beri yapay zekayı bir sanat aracı olarak kullanıyor.
Anadol, işlerinin çoğunu Kaliforniya Üniversitesi San Francisco kampüsündeki Neuroscape Laboratuvarında geliştiriyor. Bu alanda bulunan gelişmiş veri analizi araçlarını kullanarak deneyler yapabiliyor. Neuroscape, hem nörolojik hastalıkları araştıran hem de beyin fonksiyonları üzerine deneyler yürüten bir sinirbilim merkezi. Anadol, bu laboratuvarda bulunan EEG makinesini (elektroansefalografi) kullanarak birim zamanda sinir dalgalarının değişimini ölçebilmiş. Daha sonra bu ritmi baz alarak “hatıraları” düzenlemiş. Anadol’un işlerinin çoğu hatırlama, zihinsel gücün sınırlarını görme ve hayal kurma eylemlerini irdeliyor. Veri olgusu ile makinelerin insanlardan nasıl daha farklı bir “düşünme” sürecinden geçtiğini tartışıyor.
Anadol’un geçen ay New York’un tarihi Chelsea Market’inin kazan odasında yer alan yeni dijital sanat alanı Artechouse ile eş zamanlı olarak açılan “Makine Halüsinasyonu” sergisi, şu ana kadarki bütün çalışmalarını temize çekmişe benziyor.
- Sergi 6 dakikalık bir video tanıtımıyla başlıyor. Sergi alanını çok kalabalıklaştırmamak için ziyaretçiler gruplar halinde içeriye alınıyor. Tanıtım videosu, Artechouse’un yaymaya çalıştığı teknoloji bazlı sanat üretimi anlayışından bahsederek başlıyor. Daha sonra Anadol’un birazdan göreceğimiz işi için nasıl manuel olarak 300 milyon Manhattan resminin Google Image, harita ve sosyal medya kanallarından indirilerek hazırlandığını anlatmaya geçiyor (Burada tabii New York’un en fazla fotoğrafı çekilen şehir olmasının da büyük payı var). Anadol, videodaki röportajında birazdan göreceğimiz işin yeterli veriyle beslenince bir makinanın zihninin nasıl çalıştığını gösterdiğini söylüyor. Kendi işlerini kategorize etmeye meraklı bir sanatçı olmasa da Anadol videoyu “Bu sinema deneyimin geleceği” diyerek noktalıyor.
- Kazan odasına girdiğiniz anda bütün odaya yerleştirilmiş video ve görselleri harmanlayarak insanı içine alan bir deneysel enstalasyon alanı ile karşılaşıyorsunuz. Odanın ortasında yer alan sütunlar ve yerdeki yastıklar ziyaretçilerin 30 dakikalık deneyimi rahatça geçirebilmesini sağlıyor.
- Enstalasyon bazı kısımlarda New York siluetini net olarak gösterirken bazı kısımlar sesin ritmiyle değişen parçacıklardan oluşuyor. Belli bölümlerde zamanda yolculuk ediyor gibi hissederken bazılarında sadece ses ile müziğin ahengine dalarak rahatlıyorsunuz. 30 dakika boyunca duygu durumu çok kez değişiyor. Sanatçının bir hikâye anlatma derdinde olduğunu hissedebiliyorsunuz. 113 milyon ham veriden oluşan seti makine öğrenmesiyle işleyen Anadol, bir makinenin nasıl NY tarihini düşlediğini
- Alana biraz alıştıktan sonra izlemekte olduğunuz şeyin aslında bir veri mimarisi olduğu gerçeğini kabulleniyorsunuz. Makine Halüsinasyonu bir sanat eseri için toplanmış en büyük data setini ses tasarımı ile sunuyor. NY resim verilerini baz alarak şehrin yıllar içinde nasıl değiştiğini bir “düş gibi” sunuyor. Anadol bu işi, “optimist bir bilim kurgu eseri” olarak tanımlıyor.
- Makine Halüsinasyonu, hatıraların teknoloji yardımıyla nasıl dışarı aktarılabileceğini gösteriyor. StyleGAN algoritmasını kullanarak makine öğrenmesi bazlı bir anlatı şekli kurgulamış. Yapay zekâ şirketi NVIDIA tarafından geliştirilen bu uygulama sayesinde 300 milyon resim ve 113 milyon ham data noktasından oluşan setini ses ile beraber otomatik olarak düzenleyebiliyor.
Refik Anadol’un işleri aslında insanlık tarihindeki en önemli temalardan biri olan “tarih yazma” meselesine yeni bir bakış getiriyor. İleri teknoloji ve data okur yazarlığını birleştiren bu medya pratiği, tarihin sadece sözcüklerle değil veriyle de yazılabileceğini gösteriyor. Toplum nezdinde de bu konuya gittikçe artan bir merak var gibi gözüküyor. 1 Second Everyday gibi popüler uygulamalar telefondan herkesin kendi hatıralarını sanatsal videolar haline getirmesini kolaylaştırıyor. Anadol’un işleri, data görüntüleme alanında bütün teknoloji tüketicilerine ilham veren bir yaratıcılık alanı sağlıyor.
Makine Halüsilasyonu, 17 Kasım’a kadar Artechouse’de sergilenmeye devam edecek.