2019’u bitirip yeni on yıla girmemize çok kalmamışken, Türkiye’deki otomobilseverleri sevindirecek bir haber geldi. Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) yerli elektrikli araç üreteceğini Teslavari bir törenle duyurdu. Bu araç katma değer yaratarak elektrikli araçlara geçişte ismimizi duyurmak, Türkiye’nin araştırma geliştirme ve inovasyon konularında kendini ispatlaması konusunda çok büyük bir fırsat. Yeni teknolojilere adapte olurken bazıları bunu memnuniyetle karşılayıp kolaylıkla içselleştirirken bazılarının daha şüpheci davrandığını gördük. Ancak bu tepki sadece ülkemiz insanı için değil, ülke gözetmeksizin bütün insanlar için geçerli ve çok doğal. Kamuoyundaki yorumlar genel olarak siyasetle karışık yerlilik oranıyla ilgilenirken ben aracı Türkiye şartları ve dünyada gelişmekte olan elektrifikasyon (electrification) trendi bakış açısıyla değerlendirmek istiyorum.
Planlanan TOGG özelliklerine göre en düşük özellikli araç opsiyonu 200 beygir gücüne denk, arka çekerli ve 300 kilometre menzile sahipken, dört çekerli opsiyon 400 beygir ve tam şarjlandıktan sonra 500 kilometre gidebilecek. Elektrikli araç piyasasının bir nevi standardı olan pilin %80 doluluk oranına ulaşmasının ise 30 dakika alacağı açıklandı. Bu özellikleri göz önünde bulundurarak aracın günümüzdeki yerine bir bakalım.
Elektrikli araçların içten yanmalı araçlara göre birçok dezavantajı vardı. Fakat günümüzde gelişen teknoloji ile dezavantajların bir bir kaybolduğunu görüyoruz. Örneğin pillerin daha az üretilmesi, fiyatının yüksek olması aracın fiyatını içten yanmalı araçlara göre çok yükseltiyordu. Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi fiyatlar Asya’daki dünyanın büyük pil üreticilerinin üretimlerini artırmasıyla düştü veya kalite fiyata göre arttı. Geçen yıl Avrupa ülkeleri Uzakdoğu’nun piyasadaki üstünlüğüne son vermek, elektrifikasyona geçmek ve karbon ayak izini azaltmak için yenilenebilir enerji ve pil üretimi için büyük yatırım açıklamalarında bulundular, dolayısıyla önümüzdeki yıllarda fiyatlar daha çok etkilenecek. Pozitif yönde değişen elektrifikasyon politikaları ve fiyat değişiklikleri sonucunda BMW ve Volkswagen gibi büyük Alman otomotiv firmaları Asyalı pil üreticileriyle 2019 bitmeden çok büyük miktarlarda pil tedarik etmek üzere anlaşmalara vardılar.
Üstesinden gelinen bir başka problem pillerin performansıydı. Geçtiğimiz on yılın başında elektrikli araçların içten yanmalı araçlarla performans karşılaştırması neredeyse gülünç iken, bugün gelişen patentli teknolojiler ve ortaya çıkan yeni malzemeler ile pilden alınan voltaj ve güç arttı. Böylece aynı uzaklığa daha az pil ünitesi kullanarak gitmek mümkün. Bu, aracın daha hafif olması açısından da çok önemli. Örneklemek gerekirse Tesla’nın S modeli, son iki yılda yapılan testlere göre birçok içten yanmalı ünlü spor araçlara taş çıkartacak şekilde hızlanabiliyor. Bu gelişmelerin önümüzdeki yıllarda hızlanarak artacağı üzerine emin olabiliriz. Bunun bir göstergesi de yine endüstri önderi Tesla’nın yatırımlarını sadece pillerle sınırlandırmayıp çok hızlı şarj ve deşarj olma kabiliyetine sahip süperkapasitör üreten Maxwell şirketini 2019’da satın almış olması.
Şu anki piyasada elektrikli araçlara geçişte tüketicinin tercihini kolayca yapmasının önündeki en büyük sorunlar,
- Pil dolumunun benzinlikten depo dolumuyla karşılaştırıldığında daha uzun olması,
- Tam şarjlı pilin menzilinin bir depo benzin/mazot ile gidilecek mesafeden daha kısa olması,
- Pillerin aracın kaza yapması halinde darbe veya zarar görmesi durumundaki güvenliği.
Üretilecek pillerin güvenliği çok uzun ve derin bir konu olduğu için onu bir kenara koyarsak; yukarıda bahsettiğimiz gibi bu teknik özelliklere ulaşmak için normalden çok daha fazla pil ünitesi kullanıp aracı ağırlaştırmadıklarını kabul edersek TOGG bize kağıt üzerinde ve günümüzün şartlarında standart, güzel bir teknoloji sunuyor. 30 dakikalık dolum süresi piyasada olan ortalama özelliklere sahip elektrikli Nissan Leaf’in 40 dakikalık hızlı dolum süresinden daha iyi. Ama dolum süreleri de her markanın kendi pillerine uygun şarj teknolojilerini geliştirmesi yüzünden aslında çok değişiklik gösteriyor. Menzil konusunda da 300 km’lık opsiyon Leaf modelinden 60 km düşük olsa da iyileştirilmiş 500 km gidebilen model aslında uzun yol yapmak için uygun gözüküyor.
Ancak üzerinde durmamız gereken başka bir faktör bu aracın ilk kullanıcısına ulaşmasının en az iki sene alacağı. Yani iki sene içinde bu teknik özelliklerin endüstri standartlarına göre nerede olacağı. Çok hızla ilerleyen teknolojiyle, değişen sistemler ile başa çıkmak ve standartları devamlı günümüze çekmek için patentli teknolojilerin yeterli olmadığını düşünüyorum. Bunun için araştırmaların devam ettirilebileceği bir Ar-Ge laboratuarı eşliğinde çalışılması ve sadece know-how/patent satın alınması yerine pil teknolojisinin devamlı değişen evrilen bir doğadan gelmesi taraftarıyım. Kaldı ki BMW ve Volkswagen gibi Ar-Ge departmanları çok güçlü olan firmalar bile çok büyük ölçekli firmalarla pil tedariği için anlaşma yapıyorken Türk sanayisinin son teknoloji pilleri iki sene içinde üretip araca entegre etmelerinin zorluğuna dikkat çekmek istiyorum. Tüm bu sorunların aşılması durumunda bile üretilen aracın tüketici tarafından kullanılmasının da klasik araçlara göre avantajlı olması gerekiyor. Yani elektrikli araç kullanımının özendirilmesi açısından Çin’de ve Amerika’da geçen yıllarda olduğu gibi araç alımında devletin sağlaması gereken vergi indirimleri de bu araç üretimi ile birlikte sunulmalı.
Elektrifikasyonun ülkede tam anlamıyla tamamlanması ve benimsenmesi açısından, bazı basamaklar maalesef atlanamıyor. Bu basmaklardan ilki elektrik üretiminde kömür ve fosil yakıtlardan uzaklaşılarak karbon ayak izi düşük veya sıfır olan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin de hızlandırılması ve araç üretimiyle paralel olarak düşünülmesi. İkinci basamak elektriğin üretildiği bütün bu sistemlerin birbirine bağlanması, elektrik üreticisi ile elektrik tüketicisini aynı platforma taşıyacak, gerektiğinde fazla üretilen enerjiyi pillerde depolayabilecek akıllı bir elektrik ağının kurulması, fiyatlama düzenlemelerinin yapılması da elektriktrifikasyon açısından çok büyük önem taşıyor. Ayrıca sokaklarda elektrikli araçlara özel dolum park bölgelerinin şehir planlamasına dahil edilmesi de geçişi hızlandıracak ve gelecek 30 yılda hızla değişecek dünya enerji standartları ile baş edebilmemizi sağlayacak faktörlerden. Aksi takdirde, doğal gaz gibi dış kaynaklara bağımlı pahalı bir elektrik üretimi ile eski ve gelişmemiş bir ağdan elektrik çeken birçok aracın ülke genelinde elektrik kısıntı ve kesintilerine yol açması kaçınılmaz olur. Ancak bütün bu altyapı ve değişikliklerle gelen yerli bir elektrikli araç ülke ekonomi ve prestijine faydalı olabilir.