Haberlerin dünyanın bir ucundan diğer ucuna saniyeler içerisinde ulaşabilmesini ve denizaşırı ülkelerdeki yakınlarımızla görüntülü olarak görüşebilmeyi internete borçluyuz. Her türlü ticari ve finansal işlemin gerçekleşmesinden sosyal medya, oyun, film, dizi gibi eğlence imkânlarına; küresel işgücü piyasasına erişim olanaklarından e-devlet uygulamalarına kadar internet hayatımızın her alanına işlemiş durumda. Bunun yanı sıra; bulut bilişim, büyük veri ve nesnelerin interneti (IoT) gibi kavramlar ilerleyen yıllarda geniş kitlelerin günlük hayatında şimdikinden çok daha geniş bir yer tutacak. COVID-19 salgını tedbirleri arasında yer alan uzaktan eğitim ve uzaktan çalışma, dünyanın her yerinde internet erişiminin ne kadar önemli olduğunu insanlara hatırlatmış oldu. Ülkeler arasındaki verinin %99’u denizaltında döşenmiş olan kablolar aracılığıyla gerçekleşiyor ve internetin işleyişi de ağırlıkla bu kablolar aracılığıyla sağlanıyor.1 Deniz tabanına döşenen bu kablolar (interaktif haritaya submarinecablemap.com ’dan ulaşabilirsiniz) karaya çıktıkları noktalardan ülkelerin içerisine ağ gibi yayılıyor.
Büyük şehirler ve şehirleşmiş bölgeler bu ağdan en çok faydalanan bölgeler fakat kırsal ve küçük yerleşkeler, coğrafi olarak ulaşması zor yerler ağ yapısından faydalanamıyor. Gerekli altyapıyı bu bölgelerde kurmak genellikle fazla maliyetli oluyor. Elon Musk’ın kurduğu SpaceX şirketinin üzerinde çalıştığı Starlink uydu ağı ise, bu sorunu internet ağı için gerekli altyapıyı dünya yüzeyinden uzaya taşıyarak aşmayı hedefliyor. Starlink’in resmi web sayfasında yer alan bilgilere göre, Starlink uyduları sayesinde geleneksel uydu internetinin performansından kat ve kat üstün ve yeryüzündeki altyapı gereksinimleriyle kısıtlanmayacak küresel bir internet ağı kurulacak. Böylece yüksek hızda geniş bant internet sadece şehirlerden değil; daha önce interneti olmayan, internet erişimi çok maliyetli veya güvenilmez olan bölgelerden de ulaşılabilir hale gelecek. Starlink, kuzey ABD ve Kanada’da 2020 yılı içerisinde, dünyanın genelinde ise 2021 yılında hizmete girmeyi hedefliyor. 550 kilometre uzaklıktaki yörüngelere SpaceX’in Falcon 93 roketleriyle yerleştirilecek olan yaklaşık 260 kg ağırlığındaki uydular, ömürlerini doldurduktan sonra iyon motorları sayesinde yörüngeden çıkarak uzayda kirlilik yaratmayacak. Elon Musk’ın 23 Nisan 2020 tarihinde attığı tweet’e göre yaklaşık üç ay içerisinde yüksek enlemlerdeki bölgelerde Starlink internet ağının özel testleri yapılacak, yaklaşık altı ay içerisinde ise kamuya açık olarak ürün testi gerçekleşecek.
Bununla beraber, Starlink projesinde çözülmesi gereken bazı önemli sorunlar var. 2019’da başlayıp en son 22 Nisan 2020’de uzaya gönderilen Starlink uyduları, alçak dünya yörüngesinde olmaları ve oldukça yansıtıcı dış yüzeyleri sebebiyle geceleri gökyüzünde çıplak gözle görülebilecek sıralı ışıklar oluşturuyor. Bu ışıklar dünyanın farklı yerlerinde olduğu gibi Türkiye’de de görüldü, bazı insanlar bunları UFO zannetti.
Günlük hayatında gökyüzünü izlemekten zevk alan insanlar için sorun büyük olmayabilir fakat astronomlar gibi biliminsanları ve gökyüzü gözlem evleri için bu ışıklar oldukça büyük bir engel teşkil ediyor. Şimdiye kadar (deneme uyduları sayılmazsa) 420 adet Starlink uydusu yörüngeye yerleştirildi, ve ABD Federal İletişim Kurulu’nun (Federal Communications Commission-FCC) verdiği onaya göre SpaceX’in uzaya 12 000 adet Starlink uydusu daha yerleştirme izni var. Buna ek 30 000 Starlink uydusu göndermek için de başvuru yapılmış durumda. Yani 40 000 den fazla uydunun dünyanın etrafında bir ağ ördüğünü düşünün, bu da mevcut koşullarda gökyüzündeki yıldızları artık seçemeyeceğimiz anlamına gelebilir.
2 Nisan 2020 tarihinde iki ABD senatörünün Hükümet Sorumluluk Ofisi’ne (Government Accountability Office -GAO) yazdıkları mektupta FCC’nin Starlink projesini yeniden değerlendirmesini istemesi de yukarıda bahsettiğim sebeplerden kaynaklanıyor. Elon Musk ve ekibinin uyduların parlaklığını önlemek için buldukları yöntem ise ilgi çekici: yeni uyduların siyah ve yansımayı önleyici bir madde ile kaplanması. 7 Ocak 2020 tarihinde gönderilen üçüncü parti Starlink uydularından biri (STARLINK-1130, diğer adıyla “Darksat”), yüzeyini kaplayan ve yansımayı önleyici bu maddeye sahipti. Şili’de yapılan bir araştırma Darksat ile standart bir Starlink uydusunu (STARLINK-1113) karşılaştırıp karartmanın etkisini ölçmeye çalıştı, sonuç olarak Darksat’ın STARLINK-1113’ten iki kat daha sönük olduğu gösterilmiş oldu. Karartma uygulanan Darksat uydusu, çıplak gözle görülemiyor ama bu uzay araştırmacıları için yeterli olacak mı? Araştırmacılara göre uzay araştımalarının sağlıklı yürütülebilmesi adına standart Starlink uydularından iki kat değil on beş kat sönük uydular gerekiyor. Şimdiye kadar uzmanlar SpaceX yetkililerinin konuyla ilgili samimi ve sorumluluk sahibi bir yaklaşımla ilgilendiğini söylüyor. Eğer bu proje sağlıklı bir şekilde hayata geçirilebilirse, insanoğlunun dijital dünya hedefleri beklenenden çok daha çabuk gerçekleşebilir.