Dünyada her sene ortaya çıkan karbon salınımın % 21’i, sanayi üretiminden geliyor. Bunun da % 1’i alüminyum üretimi sırasında ortaya çıkıyor.
Karbon salınımı konusunda toplumda artan farkındalık sayesinde şirketler, sattıklarını ürünlerin üretim aşamasından rafa gelene kadar yarattığı karbon ayak izini düşürme baskısı altındalar. Şirketler sadece müşteri tarafından baskı görmüyorlar. Finansman ihtiyacı için sermaye piyasasına çıktıklarında da, birçok fon hem şirketin finansal tablosuna hem de karbon ayak izi skoruna bakıyor ve ona göre değerlendiriyor.
Avusturalyalı Rio Tinto da, dünyanın en büyük 4. alüminyum üreticisi.
Rio Tinto geçen hafta yaptığı açıklamada, bundan sonra sattığı bütün ürünlerin karekod (QR Kod) baskılı ve blockchain üzerinden müşteriler tarafından takip edilebilir şeklinde piyasaya çıkacağını açıkladı.
Özellikle otomobil ve içecek firmalarının tedarik zincirinde kullandıkları hammaddenin, düşük karbon ayak izine sahip olmasını istemesi, Rio Tinto’ya ürünlerini QR kod ile etiketleme ve blockchain üzerinden son kullanıcıya ulaşana kadar takip olanağı sunma zorunluluğu getirmiş.
Yukarıda bahsettiğimiz uygulama sayesinde de, Rio Tinto’nun herhangi bir müşterisi, blockchain teknolojisi ve QR kodu yardımı ile fabrikadan çıkan ham maddenin tedarik zinciri boyunca nasıl bir yolculuk yaptığını ve ne kadar karbon ayak izi bıraktığını görebilecek.
Bir başka blockchain uygulaması da elektrik hatlarında devreye giriyor.
Her geçen gün elektrik hatlarına, daha fazla yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan elektrik akımı veriliyor. Ülkelerin karbon salınımı konusunda aldığı bağlayıcı karalar sonrasında, fosil yakıtlarından uzaklaşıldıkça, enerji dağıtım hatlarında tüketilen yenilenebilir enerji kaynaklı elektriğin oranı da artıyor.
Ancak bir sorun var.
Güneş ve rüzgar enerjisinden üretilen elektriğin miktarı ve dağıtımı, hava ve iklim şartları dolayısıyla oldukça oynak. Ayrıca enerji tüketiminin zirve yaptığı zamanlarda, yenilenebilir enerji kaynaklarında üretilen elektrik miktarı da yeterli olamayabiliyor. Bu durumu dengelemek zorunda kalan enerji dağıtım firmaları, sürekli akışa müdahil olmak ve tüketim kesintisi olmaması için fosil kaynaklardan yedekleme yapmak zorunda kalıyorlar. Bu durum ciddi maliyete de sebep oluyor..
Enerji Dengeleme Platformu EQUIGY.
Şebekede oluşabilecek arz ve talep arasındaki dengesizlikleri, blockchain teknolojisi ve milyonlarca küçük elektrikli araç kullanıcısı da oyuna dahil ederek çözmeyi amaçlayan platform.
Bu platform yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen ekstra elektriğin bataryalardan saklanması, daha sonra da enerji tüketimi çok arttığı zaman bataryalardaki toplanan enerjinin milyonlarca elektrikli araba vs gibi hane halkı tüketimi gereken noktalarda kullanılması esasına göre çalışıyor.
Böylece şebekelerde tüketimin arttığı dönemlerde yaşanabilecek, arz talep uyumsuzluğunun ve gereksiz fosil yakıt kullanımının önüne geçilmesi hedefleniyor.
Blockchain de tam bu noktada devreye giriyor.
Şebeke üzerinden tüketilen elektrik gelen talebin kaynağına göre (Sanayi mi? Bireysel kullanım mı?) ayıklanması ve bataryalara yönlendirilip tüketilecekse, ortaya çıkacak her bir işlem için ayrı ayrı faturalandırılması gibi, son derece karışık işlerin takibi de, blockchain teknolojisi sayesinde EQUGY platformu üzerinden yapılıyor.
Görüleceği gibi blockchain adım adım hayatımıza giriyor.
Son dönemde herkesin konuştuğu kripto paralar mevzusunu bir de bu gözle ele alın.
Tedarik zinciri takibinde, enerji dağıtım hatlarında, sigortacılık işlemlerinde, tapu kadastro işlemlerinde vs.
Kripto paralar ( önemli bir bölümü) aslında blockchain ya da benzeri teknolojiler ile çalışan platformların token’ları.
“Blockchain iyi güzel ama kripto paraların arkasında ne var ki?” demekle olmuyor bu iş.
Bu yazı alıntıdır.