Sıfırdan başlamıyoruz.
Çünkü sıfırdan bir toplum veya dünya kurmuyoruz. Çoğu zaman kurulu bir sistemin içerisindeki eksik bağlantıları kurmaya veya halihazırdaki piyasayı/sistemi dönüştürmeyi hedefliyoruz. Bu sebeple bu sisteme ‘nereden’ giriş yaptığımız çok kritik. Başka bir deyişle bir işin ucundan tutarken neresinden ve nasıl tuttuğumuzu sorgulamak oldukça önemli. Büyük ekosistemde yapılan işin koordinatlarını bilmek gerekiyor. Buna pazar araştırması veya ekosistem analizi de deniyor. Sosyal etki amaçlayan organizasyonlarda pazar araştırmasının 2 boyutta yapılması gerekiyor.
Problem Ne? Her şey burada başlıyor. Veriler ve vaka çalışmalarıyla problemi tanımlamak çok önemli. Yapılacak işin etkisi, problemin ne ölçüde iyileştirildiğine göre belirleniyor. Problem tanımı yapılırken spesifik ve odaklı olmak yapılan işin, sunulan ürün ve hizmetlerin etkisini belirleyen bir faktör. Örneğin dünya üzerinde yoksulluk sınırında yaşayan insanların sayısı istatistiksel bir ifade iken üzerinde çalışıp aksiyon alınabilecek problem tanımının; hedef kitle tanımı, yer ve zaman gibi verileri de içine katması gerekiyor. Aksi takdirde “dünyayı daha iyi bir yer yapmak” ideası sistemsel bir şekilde etki yaratamayacak kadar büyük ve “bunaltıcı” olabilir.
Problemi tanımlamak sanıldığı kadar kolay bir süreç değil aslında. Dünyada sadece problemi tanımlamak ve analiz etmek için milyonlarca dolar bütçelerle çalışan binlerce organizasyon ve araştırma enstitüleri var. Sosyal girişimci veya işletme olarak bu kurumların yayınladığı raporları okumak ve işin bir parçası haline getirmek gerekiyor. Bu kurumlardan bazıları: Dünya Bankası Grubu organizasyonları, Birleşmiş Milletler, akademik dergiler, Türkiye İstatistik Araştırma Grubu ve diğer birçok araştırma enstitüleri. Buralarda üretilen raporlara, kitaplara, analizlere çok büyük kaynaklar aktarılıyor. Bu kurumlar yüksek kalitede raporlar yayınlarken aynı problem üzerinde çalışan kişi ve kurumlar için ortak bir zemin ve bilinirlik yaratıyor.
Veriler, kurumlara veya sosyal etki işletmelerine büyük resmi çizmeleri için yardım ederken “vaka çalışmaları” da problemin daha küçük ölçekte; birey veya grup seviyesinde nasıl göründüğü, nasıl deneyimlenip algılandığı hakkında geniş bilgiler sağlayabilir. Sonuç olarak istatistiksel veri ve vaka çalışmaları ile sosyal, çevresel ve ekonomik problemler üzerine birçok tanımlama yapılabilir.
Ekosistemde Neler Oluyor? Burada ise 2 nokta çok önemli. Bir: ekosistemin sosyal ve çevresel, tek kişi/sosyal girişim tarafından tamamen iyileştirilme ihtimali çok düşük. Bu sebeple iş birliği çözüm olabiliyor. İkincisi ise genelde sıfırdan başlanmayıp hali hazırdaki bir piyasaya/sisteme katılındığı için, “Ben neyi daha iyi yapıyorum? Neyi daha farklı yapıyorum?” sorularını sormak bir işletmenin sürdürülebilirliği için kilit özellik.
Ekosistem paydaşlarını bir araya getiren kurumların etkinliklerine katılmak, kimler hali hazırda neler yapıyor diye online ve offline araştırma yapmak çok kıymetli. Örneğin, Türkiye’de Ashoka’nın etkinliklerinde farklı sektörlerden insanlara, kurumlara paydaş olma ihtimallerini değerlendirmeleri için alan ve olanak sunması gibi. Ekosistem dinamiklerini iyi anlamak, yeni başlayanlara olduğu kadar başlamış olanlar için de yön gösterici.