Geçtiğimiz hafta bir Birleşmiş Milletler organı olan ve iklim değişikliğini bilimsel açıdan değerlendiren, etkisini ve gelecekteki riskleri açıklayan, uyum ve hafifletme olasılıklarını ortaya koyan “IPCC-İklim Değişikliği Üzerine Hükümetlerarası Çalışma Grubu” tarafından bir rapor yayınlandı. Rapor birçok ülke medyası tarafından ilk sırada, en önemli haber olarak kabul gördü ve yer aldı. Rapor için 14 bin bilimsel bildiri referans alındı. 23’ü gelişmiş, 23’ü gelişmekte olan ülke ve Avrupa Birliği’nin yorumlarından da yararlanarak hazırlanan rapor hızla yaklaşan felaketi tüm detayları ile açıklıyor. Çalışmaları yürüten bir uzmanın televizyon yayınında söyledikleri çok düşündürücü: “Dünya görüyor ama bakmıyor, duyuyor ama dinlemiyor.”
İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin sonuçları etkin bir şekilde görülmeye başladı; seller, orman yangınları, tayfunlar. Dünyanın ısısı 1.2 derece artmış vaziyette ve bu artışın 1.5 derecede mutlaka durdurulması gerekiyor. Aksi tam bir felaket, geriye dönüşü olmayan bir yıkım. İnsanlığın kendi eliyle yarattığı bu durumla ilgili gerçekler acıtıyor, can yakıyor. Ancak yine insan eliyle bu gidişe dur demek mümkün. Rapor da bunu söylüyor: “İklimde istikrar için sera gazı emisyonunda güçlü, hızlı ve sürdürülebilir bir azalma sağlanmalıdır; “net sıfır” karbon hedefine erişilmelidir.”
Başka-başka araştırmalar şehirlerin bu olumsuz gelişmedeki rolünü ortaya koyuyor. Şehirleşmenin sera gazı nedeniyle ısı artışında önemli bir etken olduğu vurgulanıyor. Ulaşım, bina yoğunluğu nedeniyle şehirlerin küresel karbon emisyonunda payının %75 olduğu belirtiliyor. Şehirlerin ısı artışı kaynaklı iklim değişikliğinin hem nedeni hem de mağduru olduğu söyleniyor. Bu yıl yayınlanan bir başka rapora göre 350’den fazla şehir bu yaz aylarında 35 derece ve daha yüksek sıcaklığı yaşamış. Böyle giderse 2050 yılında bu şehirlerin sayısı 970’e ulaşacak ve 1.6 milyar insan etkilenecekmiş.
İnsan kaynaklı küresel ısı artışı beraberinde aşırı sıcakları, su taşkınlarını, kuraklık ve orman yangınlarını getiriyor. Şehirlerin mutlaka, zaman yitirmeden dile getirecekleri ve ona uygun davranacakları bir karbon emisyonu hedef ve vaadi olması lazım. Şehirde yaşayanların tümünün bu hedef ve vaat doğrultusunda bilgilendirilmesi lazım. Kararlılığı kanıtlayıcı adımların hemen atılması lazım. Hiç de zor değil. En yakın zamanda ve en azından, belediyenin kullandığı fosil yakıtlı araçların tümünü elektrikli araçlara dönüştürmek ve örnek olmak, kış aylarında kömür yakarak şehrin üstünü kirli bir dumanla kaplayan, şehirliyi zehirleyen ısınma sistemlerini değiştirmek, şehri olabildiğince ağaçlandırmak, yolları, kaldırımları ve yüksek binaların çatılarını güneş yansıtıcı “serin” malzemelerle kaplamak gibi. Kolombiya’nın Medellin şehri 2016 yılında başladığı ağaçlandırma çalışması sonucu şehrin ısısını 2 derece düşürmeyi başarmış. Japonya’nın Tokyo şehri yolları klasik asfalt kaplama yerine güneş yansıtıcı serin malzeme ile kaplayarak asfalta göre ısıyı 8 derece düşürmeyi başarmış. Neden olmasın?
Değerli belediye başkanları: Çok yakında geleceğin şehri “İklim Dostu Şehir” olacaktır. Büyük şehirlerin civarındaki tarımsal alanlar şehrin yaydığı ısının olumsuz etkilerinden nasibini bir şekilde alacaktır. Bu nedenle önceliğiniz, ne pahasına olursa olsun, şehrin yaydığı ısıyı düşürmek olmalıdır.
Bu yazı alıntıdır.