Eylül 2020’de eski Japon başbakanı Abe’nin istifasından sonra göreve gelen sağ kolu Yoshihide Suga geçen hafta devlet bütçesinden 19 milyon doları yerel yönetimlerin vatandaşlara kısmet bulması için ayırdıklarını açıkladı. Mart 2018 – 2019 yılları arasında 126 milyon nüfuslu Japonya’da sadece 865 bin çocuk doğduğunun (83 milyon nüfusu olan Türkiye’de yeni doğan sayısı 1.2 milyondur) altını çizen devlet yetkilileri, durumun aciliyetinin etkili çözümler gerektirdiğini söylediler.
Japonya’nın 49 tane yerel yönetiminin yarısında vatandaşlarına eş bulmak için yardım eden programlar zaten bulunuyordu. Fakat bu programlar önceleri başvuran bekarların yaş, gelir seviyesi ve fiziksel özelliklerine göre uygun eş buluyorlardı. Hatta Japonya’nın kuzeyinde bulunan Saitana bölgesinde bu eşleşmelere 144 bin dolar harcanmıştı ve 2018-19 arası 21 çift evlendirildi. Yeni uygulamaya konulan yapay zeka ise yaş, gelir ve fiziksel özellik gibi konuları hiç kayda almayarak sadece eşleştirilenlerin benzer ilgi alanları, değer yargıları ve duygusal zekaları olmasına dikkat ediyor. Bu bağlamda, yapay zeka ile bulunanların duygusal zekaya manuel eşleştirmelerden daha fazla dikkat etmesi önemli. Demek ki başarılı eşleşmeler yapay zeka ile yapılıyor bile olsa, çok insancıl ve özümüze dair şeylere bağlı olarak karar verildiği anlaşılıyor.
Öte yandan Japon antropologlar bu yapay zeka uygulamasının Japonların evli ve çocuklu yaşama uzak durmalarına neden olan sosyokültürel sorunlar ortadan kalkmadıkça amacına ulaşamayacağını savunuyor.
Japonya’nın Temple Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan medikal antropolog Dr. Sachiko Horiguchi, kadınların kariyerlerini bırakmak durumunda kalmadan aile sahibi olabilmeleri için devletin yardım etmesi gerektiğini söylüyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2019 raporuna göre toplumsal cinsiyet eşitliği alanında Japonya 153 ülke arasından 121 sırada bulunuyor. Araştırmalar Japon kadınlarının büyük bir kısmının evlendikten yada çocuk sahibi olduktan sonra çalışmayı bıraktığını gösteriyor. Bu durumun baş nedenlerinden biri kadınlara çocuk bakımında yardım eden kreşlerin, programların ve en önemlisi kocaların azlığı. Bu üç durum çözülmedikçe yapay zeka programlarının Japonları evlenmeye ikna etme gücü kısıtlı gözüküyor.
Dr. Horiguchi’nin yanı sıra Keio Üniversitesi’nden Dr. Kitanaka Junko’nun da çocuk sayılarının düşmesinde ev-iş olanaklarının insanları yalnızlaştırmasına ve artan depresyon vakalarına dikkat çekiyor. Japonların talepkâr işlerinden fırsat bularak romantik anlar yaşayamadıklarını ve giderek yalnızlaşan bir çalışan topluluğu olduğunun altını çiziyor. Dr. Junko’ya göre sağlık sisteminin yaşlanan nüfusa bakarken çökmeye yaklaşması ve personel azlığı da depresyonun artmasına neden oluyor.
Başlangıç Noktası olarak her zaman savunduğumuz politika, pozitif teknolojilerin halkın geneline fayda yaratması için kullanılması. Fakat bu örnekteki gibi teknolojiler fayda yaratırken, onların etkilerini yükseltecek sosyokültürel çalışmaların ve hamlelerin de yapılması gerekiyor. Japonya, teknolojinin toplumsal sorunları nasıl çözebileceği üzerine çok faydalı örnekler içeriyor. Bize düşen bu örnekleri yakından takip etmek ve kendi ülkemizin sosyokültürel çıkmazlarının teknolojiyle nasıl çözülebileceği üzerine kafa yormak.